فَسَلَامٌ لَكَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِ
Ölüm gerçeğinin ardından gelecek bir gerçek daha var ki o da sûrenin başında belirtildiği şekilde herkesin bu dünyada yaptıklarına göre bir gruplandırmaya tâb^ tutulup ona uygun muamele göreceğidir. 95. âyette geçen “hakku’l-yak^n” tamlaması konusunda değişik açıklamalar yapılmıştır. Esasen aynı mânaya gelen bu iki kelimenin pekiştirme amacıyla birbirine izâfet yapıldığı anlaşılmaktadır (bk. İbn Atıyye, V, 254-255; Râzî, XXIX, 203-204); bu sebeple meâlde “gerçeğin ta kendisi”şeklinde karşılanmıştır (ayrıca bk. Âl-i İmrân 3/18).
فَسَلَامٌ لَكَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِ
İsim cümlesidir. فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. سَلَامٌ mübteda olup lafzen merfûdur. لَكَ car mecruru mahzuf mübtedanın haberine mütealliktir. مِنْ اَصْحَابِ car mecruru mahzuf hale mütealliktir. الْيَم۪ينِ muzâfun ileyh olup cer alameti ى ’dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanırlar.
فَسَلَامٌ لَكَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِ
فَ karinesiyle gelen cevap cümlesi سَلَامٌ لَكَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِ şeklinde sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır. فَسَلَامٌ muahhar mübtedadır, mukaddem haber mahzuftur. Cümlenin takdiri له فَسَلَامٌ (Onlara selam vardır) şeklindedir. Cümle önceki ayetteki اَمَّا ’nın cevabıdır.
Müsnedün ileyhin tenkiri, tarifi mümkün olmayan nev ve tazim ifade eder.
Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.
Car mecrur لَكَ ve مِنْ اَصْحَابِ mahzuf habere mütealliktir. الْيَم۪ينِ muzâfun ileyhtir.
“Selâm” hakkında şu izahlar yapılabilir:
1) Bu, sağcının sağcıya verdiği selamdır. Nitekim Hak Teâlâ, "(Ehl-i cennet), orada ne boş bir laf, ne de günaha sokacak birşey işitmezler. Yalnız bir söz (işitirler ki o da), ["Selâm, selâmdır] (Vakıa, 25-26) buyurmuştur.
2) Buradaki, "selâm sana" ifadesi, kalbinin ürperdiği şeyden, senin için selâm, yani emniyet-güven var" demektir. Çünkü artık bu kimse, en üst mertebededir. Bu tıpkı, cömert, iyi birisinin yanında hizmetçi olarak bulunan ve kendisinden uzakta olan oğluna aklı fikri takılı olan, oğlu hakkında endişe duyan bir babaya, "Çocuğundan dolayı endişe etme, kafana birşey takma. Çünkü rahat içindedir" denilmesi gibidir.
3) Bu cennetliklerin hallerinin ne denli yüksek ve ileri olduğunu anlatan bir cümledir ve tıpkı, lütfün üzerinde övgüye değer bir halde olduklarını anlatmak için söylenen, "Falanca sana yeter! Onun, falanca olması sana kâfidir" şeklindeki söz gibidir.
Bu söz ile, Hz Peygamber (sav)'in kastedilmiş olması da muhtemeldir. (Fahreddin er-Râzî, Âşûr)