Kıyamet Sûresi 10. Ayet

يَقُولُ الْاِنْسَانُ يَوْمَئِذٍ اَيْنَ الْمَفَرُّۚ  ...

Gözler kamaştığı, ay karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, o gün insan “kaçış nereye?” diyecektir.  (7 - 10. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 يَقُولُ der ق و ل
2 الْإِنْسَانُ insan ا ن س
3 يَوْمَئِذٍ o gün
4 أَيْنَ neresidir?
5 الْمَفَرُّ kaçacak yer ف ر ر
 

6. ayette inkârcılar “Kıyamet günü ne zamanmış?” şeklindeki sorularında ciddi olmadıkları için verilen cevapta kıyamet gününün zamanına ilişkin açıklama yapmak yerine oldukça kısa fakat son derece edebî ve etkileyici ifadelerle o gün meydana gelecek olaylar anlatılarak muhatapların uyarılması amaçlanmıştır. Çünkü insan için asıl önem taşıyan şey, kıyametin ne zaman kopacağını bilmek değil, onun kopmasıyla başına nelerin gelebileceğini iyice anlayıp ebedî hayata gerektiği şekilde hazırlanmaktır. 7. âyette geçen “göz dehşetle açıldığı” şeklindeki ifade mecazî bir anlatım olup ansızın meydana gelecek olan kıyamet gününün şiddetinden dolayı insanın içine düşeceği şaşkınlık, korku, dehşet gibi psikolojik hallere işaret eder. 

Müfessirler kıyamet sırasında ayın tutulması olayını, normal zamandaki ay tutulmasının da ötesinde, “ayın ışığının veya kendisinin tamamen yok olması” (Râzî, XXX, 220; Zemahşerî, IV, 191) yahut “ayın parlaklığını kaybedip sönükleşmesi, ışığın cılızlaşması” şeklinde tefsir etmişlerdir (Elmalılı, VIII, 5477). Güneşle ayın birleştirilmesini, “her ikisinin de ışığının giderilmesi” veya “güneş ile ayın birleşerek tek kütle haline gelmesi, bir araya getirilmesi” şeklinde yorumlamışlar, “güneş dürüldüğü zaman” (Tekvîr, 81/1) meâlindeki âyeti de buna delil getirmişlerdir. Bu dehşet verici manzaralar karşısında insanın kaçacak yer aramasının sebebi, onun yaşadığı korku ve dehşet hali olabileceği gibi, Allah’ın huzurunda mahcubiyet duyması veya cehennemde yanmaktan korkması da olabilir.

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 507
 

يَقُولُ الْاِنْسَانُ يَوْمَئِذٍ اَيْنَ الْمَفَرُّۚ


Fiil cümlesidir.  يَقُولُ  damme ile merfû muzari fiildir.  الْاِنْسَانُ  fail olup lafzen merfûdur. 

يَوْمَئِذٍ  zaman zarfı  يَقُولُ  fiiline mütealliktir.  يَوْمَ  zaman zarfı  إذ ’e muzaftır.  يَوْمَ  ref mahallinde feth üzere mebnidir.  إذ  mukadder sükun ile mebni bir isimdir. Çünkü muzafun ileyh olarak cer mahallindedir. Aldığı tenvin ise mahzuf bir cümleden ivazdır. Takdir: يقول الإنسان يوم إذ برق البصر وخسف القمر وجمع الشمس والقمر  (İnsan gözler şimşek gibi çaktığında güneş ve ay tutulduğunda ….. der) şeklindedir.

Mekulü’l-kavli  اَيْنَ الْمَفَرُّ ‘dir.  يَقُولُ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.  

اَيْنَ  istifham ismi zaman zarfı olup mübtedanın mukaddem haberi olarak mahallen merfûdur. الْمَفَرُّ  muahhar mübteda olup lafzen merfûdur.

 

يَقُولُ الْاِنْسَانُ يَوْمَئِذٍ اَيْنَ الْمَفَرُّۚ


Ayet, 7. Ayetteki şartın cevabıdır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. İstimrar, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir.

Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)  

يَوْمَئِذٍ  zaman zarfı  يَقُولُ  fiiline mütealliktir.  يَوْمَ  zaman zarfı  إذ ’e muzaftır.  يَوْمَ  ref mahallinde feth üzere mebnidir.  إذ  mukadder sükun ile mebni bir isimdir. Çünkü muzâfun ileyh olarak cer mahallindedir. Aldığı tenvin ise mahzuf bir cümleden ivazdır. Takdir: يقول الإنسان يوم إذ برق البصر وخسف القمر وجمع الشمس والقمر (İnsan gözler şimşek gibi çaktığında güneş ve ay tutulduğunda … der) şeklindedir.

يَقُولُ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  اَيْنَ الْمَفَرُّ  cümlesi, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

Mübteda ve haberden müteşekkil isimsinde îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır. Soru manası olan mekân zarfı  اَيْنَ , mahzuf mukaddem habere mütealliktir.  الْمَفَرُّ muahhar mübtedadır.  

İstifham üslubunda geldiği halde soru kastı taşımayıp çaresizlik manası taşıdığı için cümle, mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca cümlede tecâhül-i ârif sanatı vardır. Çünkü mütekellim, kaçmanın mümkün olmadığının farkındadır. 

Bu ayette kâfir, Allah'ın azabından kaçabileceği bir yerin var olmasını temenni etmektedir. (Suyûtî)

الْمَفَرُّۚ , kaçmak manasına mimli masdardır. O günahkâr insan o vakit dehşetten kaçacak yer arar. Ümitsizliğinden ve şaşkınlığından böyle der. Bu, ümitsizlik ifade eden bir istifham-ı inkâridir. (Elmalılı, Âşûr)