Gâşiye Sûresi 7. Ayet

لَا يُسْمِنُ وَلَا يُغْن۪ي مِنْ جُوعٍۜ  ...

O, ne besler ne de açlıktan kurtarır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 لَا
2 يُسْمِنُ o beslemez س م ن
3 وَلَا ve
4 يُغْنِي gidermez غ ن ي
5 مِنْ -ndan bir şey
6 جُوعٍ açlığı- ج و ع
 

Kıyamet, dehşetiyle her şeyi kuşatıp sardığı için istiare yoluyla ona “kaplayan, bürüyen” anlamında gāşiye denmiştir (Zemahşerî, IV, 246). İbrâhim sûresinin 50. âyeti dikkate alınarak gāşiye kelimesinin “ateş” anlamına geldiği de söylenmiştir (Şevkânî, V, 499).

Müfessirler 2 ve 3. âyetlerde, zillet kaplayacağı ve yorgun bitkin düşeceği bildirilen “yüzler”le inkârcıların kastedildiğini söylemişlerdir. Onlar dünya hayatında büyüklük taslayıp inkâr bataklığına saplandıkları, müminleri küçümsedikleri, peygamberin davetini kabul etmeyi ve müminlerle eşit konumda bulunmayı kendilerine yediremedikleri için kıyamet gününde yüzlerini korku bürüyeceği; çektikleri sıkıntı ve cezadan dolayı bitkin bir halde bulunacakları ifade edilmektedir. 4. âyet inkârcıların gireceği cehennemin son derece sıcak ve kızgın olduğunu, 5. âyet ise orada kendilerine serinletici içecek yerine aşırı derecede sıcak sıvılar verileceğini bildirmektedir. 6-7. âyetlerde inkârcılara verilecek yiyeceğin kuru dikenden ibaret olacağı, ihtiyacı karşılamayıp çektikleri elem ve ıstırabın artmasından başka bir şeye yaramayacağı haber verilmektedir. Cehennemliklerin yiyecek ve içecekleri burada anlatılanlardan ibaret değildir. Meselâ Sâffât sûresinin 62, 67. âyetlerinde yiyecek olarak “zakkum ağacı”ndan, içecek olarak kaynar su karışımı bir sıvıdan; Muhammed sûresinin 15. âyetinde bağırsakları parçalayıcı bir içecekten, Hâkka sûresinin 36. âyetinde cehennemde yananların bedenlerinden akan sıvıdan söz edilmiştir. Bu örneklerde de görüldüğü üzere Kur’an’da, genellikle insanlarda belirli bir çağrışım yapması ve sonuçta bir korku ve kaygı uyandırıp günahlardan uzaklaşmaya teşvik etmesi için cehennem ve oradaki şartlar dünya hayatında korku, acı, nefret, tiksinti vb. duygular veren bazı olaylar, durumlar, maddeler için kullanılan kelimelerle, isimlerle anılmış, bu yönde tasvirler yapılmıştır. Ancak yeri geldikçe ifade edildiği gibi (meselâ bk. Mutaffifîn 83/22-28) âhiret hayatı gayb âleminden olduğu için orayla ilgili tasvirlerden mutlaka kelime ve sözlerin ifade ettiği dış mânayı anlamak ve böylece oradaki nimet veya sıkıntıların da dünyadakilerin aynısı olduğu gibi bir sonuca varmak gerekmez. Müminler bunlara inanır, mahiyetini ise Allah’ın bilgisine havale ederler; mahiyeti ne şekilde olursa olsun, son derece ağır olacağında kuşku bulunmayan uhrevî cezanın her türlüsünden kendilerini koruyacak olan bir inanç, ibadet ve ahlâka sahip olmak için çalışırlar. Sonuç olarak, Kur’ân-ı Kerîm’deki bu gibi tasvirlerin asıl amacının insanlarda böyle bir dindarlık duyarlılığını geliştirmek olduğu göz ardı edilmemelidir.

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri  Cilt:5 Sayfa: 608-609
 

لَا يُسْمِنُ وَلَا يُغْن۪ي مِنْ جُوعٍۜ


لَا يُسْمِنُ  cümlesi  ضَر۪يعٍ  kelimesinin sıfatı olarak mahallen mecrurdur. Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle hal olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

لَا nefi-y harfi olup olumsuzluk manasındadır.  يُسْمِنُ  damme ile merfû muzâri fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.  لَا يُغْن۪ي  atıf harfi و ‘la makabline matuftur. 

لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يُغْن۪ي  elif üzere mukadder damme ile merfû, meçhul muzari fiildir. Naib-i faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.  مِنْ  zaiddir.  جُوعٍ  lafzen mecrur, mefûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

يُسْمِنُ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  سمن ’dir.

يُغْن۪ي  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  غنى ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.

 

لَا يُسْمِنُ وَلَا يُغْن۪ي مِنْ جُوعٍۜ


Fasılla gelen ayetin fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  لَا يُسْمِنُ  cümlesi, önceki ayetteki  ضَر۪يعٍۙ ‘in sıfatıdır.

Aynı üslupta gelen  وَلَا يُغْن۪ي مِنْ جُوعٍۜ  cümlesi makabline hükümde ortaklık nedeniyle atfedilmiştir. Cümleler arasında lafzen ve manen mutabakat mevcuttur.

Fiiller muzari sıygada gelerek hudûs, istimrar ve teceddüt ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

O kişilerin yiyecekleri olarak  ضَر۪يعٍۙ  zikredildikten sonra onun beslemeyen özelliğinin bildirilmesi sebebiyle, insana uygun olmayan bir yiyecek olduğu fikrine kapılan kişinin zannı, onun doyurmayacağı açıklanarak, giderilmiş oldu. Bu, tetmim ıtnâbı sanatıdır. (https://tafsir.app/albaydawee/88/6, Mahmud Sâfî, Îrab)

Bu dikenin dünya yiyecekleri gibi insanı şişmanlatmak ve doyurmak özelliği yoktur.  ضَر۪يعٍۙ  öyle bir nesnedir ki, kâfirler zaruret içinde oldukları için onu yemek mecburiyetinde kalırlar. (Rûhu’l Beyân)

Bu cümle, ya  طَعَامٌ  kelimesinin, yahut da  ضَر۪يعٍۙ  kelimesinin sıfatı olmak üzere, mahallen merfû veya mahallen mecrurdur. (Fahreddin er-Râzî)

Bunlar ne besler ne de açlığa faydaları olur. Sade inletir de inletir, sızlatır da sızlatır.

Bunlar ızdırap içindeki insanlığın dünyada büyük açlık, felaket ve esaret zamanlarında gördükleri elem ve sıkıntılardan da anlaşılabilecek birer mana ile ahiret azabının akıllara sığmaz acılarını düşündürmektedir. (Elmalılı, Âşûr)