Gâşiye Sûresi 9. Ayet

لِسَعْيِهَا رَاضِيَةٌۙ  ...

Yaptıklarından dolayı hoşnutturlar.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 لِسَعْيِهَا işinden س ع ي
2 رَاضِيَةٌ memnun ر ض و
 

Önceki âyetlerde cehennemliklerin durumu tasvir edildikten sonra burada da dünyada Allah’ın buyrukları doğrultusunda yaşayan müminler için hazırlanmış olan cennet nimetleri tasvir edilmektedir. 8. âyette mutluluktan parıldadığı bildirilen “yüzler”den maksat müminlerdir. Müminler dünyada yaptıkları güzel amellerin karşılığı olarak Allah’ın kendileri için hazırlamış olduğu cennet nimetlerine ermeleri sebebiyle sevinçli ve mutlu olurlar. Bu sebeple yüzleri güleç, parlak ve güzeldir. Nitekim başka bir âyette “ilâhî lütufların sevincini yüzlerinden okursun” (Mutaffifîn 83/24) buyurulmuştur. 9. âyet, müminlerin dünyada yaptıkları güzel amellerin karşılığı olarak âhirette eriştikleri nimetlerden hoşnut olduklarını ifade eder. 10. âyette zikredilen cennetin yüksekliği, maddî anlamda olabileceği gibi cennetin yüksek değerini de ifade edebilir. Çünkü bir hadîs-i kudsîde belirtildiği gibi orada canların çektiği, gözlerin zevk aldığı hatta bu dünyada gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve akıllara gelmeyen son derece güzel ve değerli nimetler vardır (Buhârî, “Tevhîd”, 35; Müslim, “Îmân”, 312; “Cennet”, 2-5). Müminlerin cennette duymayacakları belirtilen “boş söz”ü müfessirler “yalan, iftira, inkâr, küfür, asılsız yemin, çirkin söz vb.” anlamlarda yorumlamışlardır.

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri  Cilt:5 Sayfa: 609-610
 

لِسَعْيِهَا رَاضِيَةٌۙ


لِسَعْيِهَا  car mecruru  رَاضِيَةٌ ‘a mütealliktir.  رَاضِيَةٌ  kelimesi önceki ayetteki  وُجُوهٌ ‘un haberi olup lafzen merfûdur. 

رَاضِيَةٌ  kelimesi sülâsî mücerred olan  رضو  fiilinin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

لِسَعْيِهَا رَاضِيَةٌۙ


Ayet, fasılla gelmiştir.  رَاضِيَةٌۙ , önceki ayetteki  وُجُوهٌ  için haberdir. Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Bütün mamullerin cümledeki yeri, aslında amilinden sonra gelmesidir. رَاضِيَةٌۙ ‘a müteallik olan car mecrur  لِسَعْيِهَا , ihtimam için amiline takdim edilmiştir.

لِسَعْيِهَا , bütün cinslere şamil masdar vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir.

رَاضِيَةٌۙ , ism-i fail vezninde gelerek bu özelliğin istimrar ve istikrarına işaret etmiştir. İsm-i fail vezni, müteallik almasına olanak sağlamıştır. Sıfat mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.

İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

İsm-i fail sübuta, istikrara ve sıfatın mevsûfa olan bağlılığına delalet eder. (Halidî, Vakafat, s. 80)

رَاضِيَةٌۙ  ism-i faili  وُجُوهٌ ’a isnad edilmiştir. Bu isnadda istiare vardır. Canlılara mahsus olan razı olma, yüze nispet edilmiş, böylece iradesi olan bir canlı yerine konmuştur.  Aynı zamanda cümlede tecessüm sanatı vardır.

لِسَعْيِهَا  daki lam harf-i cerini, ta'lîl (sebep bildirme lâmı) şeklinde anlamak da mümkündür. Bu takdirde ayetin manası; Allah'a itaat uğrunda çaba sarf ettiği için hoşnuttur, amelinin sevabına ve karşılığına razıdır, demek olur. Buradaki çaba ve çalışma mefhumuna nefsi kemale erdirmek için yapılan riyâzâtlar ve her türlü mücadeleler dahildir. (Rûhu’l Beyân, Âşûr)