Kâria Sûresi 4. Ayet

يَوْمَ يَكُونُ النَّاسُ كَالْفَرَاشِ الْمَبْثُوثِۙ  ...

O gün insanlar, her biri bir tarafa uçuşan küçük kelebekler gibi olacaktır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 يَوْمَ o gün ي و م
2 يَكُونُ olur(lar) ك و ن
3 النَّاسُ insanlar ن و س
4 كَالْفَرَاشِ pervaneler gibi ف ر ش
5 الْمَبْثُوثِ yayılmış ب ث ث
 

Kıyamet gününde insanların kabirlerinden kalkarak mahşer yerine gidişleri tasvir edilmektedir. İnsanlar o anda korku ve dehşet içerisinde dağınık bir halde bulunacaklarından yüce Allah onları sağa sola dağılmış kelebeklere benzetmiştir. Kabirlerinden kalkan insanlar büyük kalabalıklar oluşturacakları için de başka bir âyet-i kerîmede (Kamer 54/7) dağılıp savrulmuş çekirgelere benzetilmektedirler. O gün insanlar birbirlerini çiğnercesine hareket edip mahşerde toplanacaklardır (krş. Kehf 18/99).

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa:675
 

يَوْمَ يَكُونُ النَّاسُ كَالْفَرَاشِ الْمَبْثُوثِۙ


يَوْمَ  zaman zarfı mahzuf fiile mütealliktir. Takdiri;  يقرع (çarpar) şeklindedir.  يَكُونُ  ile başlayan isim cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

İsim cümlesidir.  يَكُونُ  damme ile merfu nakıs muzari fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.  النَّاسُ  kelimesi  يَكُونُ ‘nun ismi olup lafzen merfûdur.  

كَالْفَرَاشِ  car mecruru  يَكُونُ ‘nun mahzuf haberine mütealliktir.  الْمَبْثُوثِ  kelimesi  الْفَرَاشِ ‘nin sıfatı olup kesra ile mecrurdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat

Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar  2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Müfred olan sıfatlar: Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

الْمَبْثُوثِ  kelimesi, sülâsi mücerredi  بثث  olan fiilin ism-i mef’ûlüdür.
 

يَوْمَ يَكُونُ النَّاسُ كَالْفَرَاشِ الْمَبْثُوثِۙ


Beyanî istînâf olarak fasılla gelen ayetin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. 

يَوْمَ  zaman zarfı, takdiri,  يقرع (çarpar) olan mahzuf fiile mütealliktir.

Bu takdire göre ayet, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar. Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Muzâfun ileyh olarak mahallen mecrur olan  يَكُونُ النَّاسُ كَالْفَرَاشِ الْمَبْثُوثِۙ  cümlesi, muzari sıygadaki nakıs fiil  كَان ’nin dahil olduğu, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.

النَّاسُ  kelimesi  كَان ’nin ismidir. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Teşbih harfi  كَ ‘nin dahil olduğu  كَالْفَرَاشِ  car mecruru, كَانَ ’nin mahzuf haberine mütealliktir. 

الْمَبْثُوثِ  kelimesi  الْفَرَاشِ  için sıfattır. İsm-i mef’ûl vezninde  gelmesi bu fiilin başkası tarafından o kişinin üzerinde gerçekleştirilmiş olduğuna işaret eder.

Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

يَكُونُ النَّاسُ كَالْفَرَاشِ الْمَبْثُوثِ  ayetinde mürsel mücmel teşbih vardır. Burada teşbih edatı zikredilmiş, vech-i şebeh zikredilmemiştir. Yani insanlar çokluk ve dağılmada, zayıflık ve zelil olma durumlarında dağınık kelebeklere benzetilmişlerdir. (Safvetü’t Tefâsir)

Bu sanat Kur’an-ı Kerîm’de mühim bir yer tutar. Teşbih, aralarında hakiki veya mecazi yönden ilgi kurulabilen iki varlıktan zayıf olanın kuvvetli olana benzetilmesi ile yapılan bir sanattır. (Necmettin Şahiner, Selahattin Yaşar, Edebi Sanatlar ve Mazmunlar)

Burada da yine insanların kabirlerinden çıkışı canlandırılmaktadır. Bu insanlar; korku içinde çıkarlar, nereye yöneleceklerini bilmezler, kararsızlık içindedirler, korkudan akıllarını kaçırmışlardır, oradan oraya uçuşan kelebekler gibidirler. Amaçsız bir şekilde, herkes farklı bir yöne doğru koşar. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’n Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)

الْمَبْثُوثِۙ ; etrafa dağılmış ve yayılmış olan demektir. Bu lafzın müzekker olarak gelmesi pervaneler anlamındaki الْفَرَاشِ  lafzının müzekker oluşundan ötürüdür.

"Darmadağın pervaneler gibi" ayeti, biri diğerinin üstüne çıkmış çekirgelerin, karman çorman hali gibi demektir. İşte insanlar da ölümden sonra diriltilecekleri vakit, birbirlerine böylece gireceklerdir. (Kurtubî)

Allah Teâlâ  bu ayette, diriltilme vaktinde insanları yayılmış pervaneye benzetti. Başka bir ayette de dağılan çekirgeye benzetmişti. Çekirgeye benzetmesinin yönü çokluk ve hareketliliktir. Yayılmış pervaneye benzetme sebebi de hareket yönlerinin farklılığıdır. Çünkü insanlar diriltildiklerinde korkarlar. Her biri, birbirinden farklı yönlere giderler. Tıpkı uçtuklarında tek tarafa gitmeyen, çeşitli yönlere yönelen pervaneler gibidirler. (Rûhu’l Beyan)