Tekâsür Sûresi 8. Ayet

ثُمَّ لَتُسْـَٔلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّع۪يمِ  ...

Sonra o gün, nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz?
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 ثُمَّ sonra
2 لَتُسْأَلُنَّ sorulacaksınız س ا ل
3 يَوْمَئِذٍ o gün
4 عَنِ -den
5 النَّعِيمِ ni’metler- ن ع م
 

“... gözünüzle ayan beyan göreceksiniz” diye çevirdiğimiz kısımdaki ayne’l-yakīn tamlaması sözlükte “göz” anlamına gelen ayn ile “gerçeğe uygun kesin bilgi” anlamındaki yakīn kelimelerinden oluşan bir terim olup gözlem yoluyla elde edilen ve doğruluğu apaçık olan bilgiyi ifade eder (bk. Yusuf Şevki Yavuz, “Ayne’l-yakīn”, DİA, IV, 269). Ayne’l-yakīn ile elde edilen bilginin ilme’l-yakīn ile elde edilenden daha üstün ve kesinlik derecesi daha yüksek olduğu anlaşılmaktadır (ayrıca bk. Âl-i İmrân 3/18). Yüce Allah dünya hayatında mutlak gerçeği kabul edip de âhiret için hazırlık yapmayan, aksine fâni şeylere aldanıp onlarla başkalarına karşı övünenlerin âhirette cehennem azabıyla cezalandırılacağını yemin ederek haber vermiştir. 6. âyette “Cehennemi mutlaka göreceksiniz” ifadesinin mecazi bir görme şeklinde anlaşılmaması için 7. âyette, “Onu ayne’l-yakīn olarak, gözünüzle ayan beyan göreceksiniz” buyurulmuş; böylece hem tehdit pekiştirilmiş hem de cehennem olayının büyüklüğü ifade edilmiştir (Ebû Hayyân, VIII, 508). 8. âyet ise Allah’ın verdiği nimetlerin şükrünü yerine getirmek üzere O’nun yolunda ve emrettiği şekilde değerlendirmeyip de onları başkalarına karşı övünme ve kendini üstün görme – gösterme aracı yapanların bu nimetlerden hesaba çekileceklerini, sonuçta şiddetli bir şekilde cezalandırılacaklarını anlatmaktadır.


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa:679-680
 
Riyazus Salihin, 498 Nolu Hadis
Ebû Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gün –veya bir gece- evinden dışarı çıkmıştı. Baktı ki, Ebu Bekir ve Ömer radıyallahu anhümâ oradalar. Onlara:
– “Bu saatte sizi evinizden dışarı çıkaran sebep nedir?” diye sordu. Onlar:
– Açlık, yâ Resûlallah, dediler!. Peygamberimiz:
“Gücü ve kudretiyle canımı elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, sizi evinizden çıkaran sebep beni de evimden çıkardı; haydi kalkınız” buyurdu. İkisi de kalkıp, Resûl-i Ekrem’le birlikte ensârdan birinin evine geldiler. Fakat o zât da evinde değildi. Ama hanımı Resûlullah’ı görünce:
– Hoş geldiniz, buyurunuz, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Falan nerede?” diye sordu. Kadın:
– Bize tatlı su getirmek için gitti, dedi. Tam o sırada evin sahibi olan Medine’li sahâbî geldi, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ve iki arkadaşına baktıktan sonra:
– Allah’a hamdolsun, bugün, hiç kimse misafir yönünden benden daha bahtiyar değildir, dedi. Hemen gidip onlara içinde koruğu, olgunu ve yaşı bulunan bir hurma salkımı getirdi:
– Buyurun, yiyiniz, dedi ve eline bıçak aldı. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:
– “Sağılan hayvanlara sakın dokunma”, dedi. Ev sahibi onlar için bir koyun kesti. Onlar da koyunun etinden ve hurmadan yediler; tatlı sudan içtiler. Hepsi yemeğe doyup suya kanınca, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Ebû Bekir ve Ömer radıyallahu anhümâ’ya şöyle dedi:
– “Gücü ve kudretiyle canımı elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, kıyamet gününde bu nimetlerden sorguya çekileceksiniz. Sizi evinizden açlık çıkardı, sonra evinize dönmeden şu nimetlere kavuştunuz” buyurdu.
(Müslim, Eşribe 140)
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin hadislerinden bazısı şöyledir:
“ Kıyamet gününde kula nimetlerden sorulacak olan ilk sual,’ Bedenine sağlık vermedik mi, sana soğuk su içirmedik mi?’
( Tirmizi, Tefsir 102/5).
“ İki nimet vardır ki, insanların çoğu bunları değerlendirmekte aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.”
(Buhari, Rikâk 1; Tirmizi, Zühd 1; İbni Mâce, Zühd 15).
 

ثُمَّ لَتُسْـَٔلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّع۪يمِ


ثُمَّ  tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir. ثُمَّ  edatı mertebe açısından terahi manasınadır. Yani; aralıklarla, zaman içinde serpiştirilerek peyderpey olabilecek durumları bildirmektedir. 

لَ  harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. تُسْـَٔلُنَّ  fiili  ن ‘un sübutuyla merfû meçhul muzari fiildir. Zamir olan cemi و 'ı naib-i fail olup iki sakin bir araya geldiği için mahzuftur. Fiilin  sonundaki  نَّ , tekid ifade eden nûn-u sakiledir. 

يَوْمَئِذٍ  zaman zarfı  تُسْـَٔلُنَّ  fiiline mütealliktir.  يَوْمَ  zaman zarfı  إذ ’e muzaftır.  يَوْمَ  zaman zarfı  لَتُسْـَٔلُنَّ  fiiline mütealliktir.  ئِذٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Sonundaki tenvin mahzuf muzâfun ileyhten bedeldir. Takdiri, يوم إذ ترونها  (onu gördüğün gün) şeklindedir. عَنِ النَّع۪يمِ  car mecruru  تُسْـَٔلُنَّ  fiiline mütealliktir.

 

ثُمَّ لَتُسْـَٔلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّع۪يمِ


Ayet, tertip ve terahî ifade eden  ثُمَّ  atıf harfiyle, makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.

Ayet, mukadder kasemin cevabıdır. Kasem cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzuf kasemle birlikte terkip, kasem üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır.

Muksemun bih; mukadder kasemin cevabıdır. Mahzuf kasem ve nûn-u sakile ile tekid edilmiş, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber inkâri kelamdır. Muzari fiil hudûs, istimrar, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Tekid nûnu çoğu zaman sarih kasem, gizli kasem ve nehiyden sonra gelir. Hal ve istikbal ifade eden muzari fiilin manasını sadece istikbal anlamına hamleder ve bu  ن , َّfiilin üç defa tekidini sağlar. (Kur’an’da Tekid Üslupları ve Çeşitleri Mehmet Altın Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3)

عَنِ النَّع۪يمِ  car mecruru ve  يَوْمَئِذٍ  zaman zarfı  تُسْـَٔلُنَّ  fiiline mütealliktir.  يَوْمَ  zaman zarfı,  إذ ’e muzaftır.  إذ ‘deki tenvin, takdiri  ترونها  (Onu göreceksiniz) olan mahzuf bir cümleden ivazdır. Muzâfun ileyh cümlesinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.

لَتُسْـَٔلُنَّ  fiili meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.

Meçhul bina, naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)

الْجَح۪يمَۙ  - النَّع۪يمِ  kelimeler arasında tıbâk-ı hafî ve muvazene sanatları vardır. 

Râzî,  النَّع۪يمِ  lafzını, bütün nimetler için kullanmayı tercih etmiştir. O, şöyle demiştir: 

en doğrusu bunu bütün nimetlere hamletmektir. Elif-lam istiğrak içindir. 

Kur’an;  النَّع۪يمِ  ile  أنعُم  ve  نَعْمَاء  kelimelerini hiçbir ihtilafa mahal vermeyecek şekilde Allahın kullarına inam ettiği dünyevi hayır ve hidayet hakkında kullanmıştır. Bu manada Allah’a veya O’na ait bir zamire izafe edilerek 49 kere geçmektedir. 

Ayet sonlarına riayet için, fasıla harfleri birbirine uygun gelmiştir. Bu da güzelleştirici edebi sanatlardandır.