ثُمَّ لَتُسْـَٔلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّع۪يمِ
“... gözünüzle ayan beyan göreceksiniz” diye çevirdiğimiz kısımdaki ayne’l-yakīn tamlaması sözlükte “göz” anlamına gelen ayn ile “gerçeğe uygun kesin bilgi” anlamındaki yakīn kelimelerinden oluşan bir terim olup gözlem yoluyla elde edilen ve doğruluğu apaçık olan bilgiyi ifade eder (bk. Yusuf Şevki Yavuz, “Ayne’l-yakīn”, DİA, IV, 269). Ayne’l-yakīn ile elde edilen bilginin ilme’l-yakīn ile elde edilenden daha üstün ve kesinlik derecesi daha yüksek olduğu anlaşılmaktadır (ayrıca bk. Âl-i İmrân 3/18). Yüce Allah dünya hayatında mutlak gerçeği kabul edip de âhiret için hazırlık yapmayan, aksine fâni şeylere aldanıp onlarla başkalarına karşı övünenlerin âhirette cehennem azabıyla cezalandırılacağını yemin ederek haber vermiştir. 6. âyette “Cehennemi mutlaka göreceksiniz” ifadesinin mecazi bir görme şeklinde anlaşılmaması için 7. âyette, “Onu ayne’l-yakīn olarak, gözünüzle ayan beyan göreceksiniz” buyurulmuş; böylece hem tehdit pekiştirilmiş hem de cehennem olayının büyüklüğü ifade edilmiştir (Ebû Hayyân, VIII, 508). 8. âyet ise Allah’ın verdiği nimetlerin şükrünü yerine getirmek üzere O’nun yolunda ve emrettiği şekilde değerlendirmeyip de onları başkalarına karşı övünme ve kendini üstün görme – gösterme aracı yapanların bu nimetlerden hesaba çekileceklerini, sonuçta şiddetli bir şekilde cezalandırılacaklarını anlatmaktadır.
ثُمَّ لَتُسْـَٔلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّع۪يمِ
ثُمَّ tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir. ثُمَّ edatı mertebe açısından terahi manasınadır. Yani; aralıklarla, zaman içinde serpiştirilerek peyderpey olabilecek durumları bildirmektedir.
لَ harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. تُسْـَٔلُنَّ fiili ن ‘un sübutuyla merfû meçhul muzari fiildir. Zamir olan cemi و 'ı naib-i fail olup iki sakin bir araya geldiği için mahzuftur. Fiilin sonundaki نَّ , tekid ifade eden nûn-u sakiledir.
يَوْمَئِذٍ zaman zarfı تُسْـَٔلُنَّ fiiline mütealliktir. يَوْمَ zaman zarfı إذ ’e muzaftır. يَوْمَ zaman zarfı لَتُسْـَٔلُنَّ fiiline mütealliktir. ئِذٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Sonundaki tenvin mahzuf muzâfun ileyhten bedeldir. Takdiri, يوم إذ ترونها (onu gördüğün gün) şeklindedir. عَنِ النَّع۪يمِ car mecruru تُسْـَٔلُنَّ fiiline mütealliktir.
ثُمَّ لَتُسْـَٔلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّع۪يمِ
Ayet, tertip ve terahî ifade eden ثُمَّ atıf harfiyle, makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.
Ayet, mukadder kasemin cevabıdır. Kasem cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzuf kasemle birlikte terkip, kasem üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır.
Muksemun bih; mukadder kasemin cevabıdır. Mahzuf kasem ve nûn-u sakile ile tekid edilmiş, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber inkâri kelamdır. Muzari fiil hudûs, istimrar, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Tekid nûnu çoğu zaman sarih kasem, gizli kasem ve nehiyden sonra gelir. Hal ve istikbal ifade eden muzari fiilin manasını sadece istikbal anlamına hamleder ve bu ن , َّfiilin üç defa tekidini sağlar. (Kur’an’da Tekid Üslupları ve Çeşitleri Mehmet Altın Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3)
عَنِ النَّع۪يمِ car mecruru ve يَوْمَئِذٍ zaman zarfı تُسْـَٔلُنَّ fiiline mütealliktir. يَوْمَ zaman zarfı, إذ ’e muzaftır. إذ ‘deki tenvin, takdiri ترونها (Onu göreceksiniz) olan mahzuf bir cümleden ivazdır. Muzâfun ileyh cümlesinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.
لَتُسْـَٔلُنَّ fiili meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.
Meçhul bina, naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)
الْجَح۪يمَۙ - النَّع۪يمِ kelimeler arasında tıbâk-ı hafî ve muvazene sanatları vardır.
Râzî, النَّع۪يمِ lafzını, bütün nimetler için kullanmayı tercih etmiştir. O, şöyle demiştir:
en doğrusu bunu bütün nimetlere hamletmektir. Elif-lam istiğrak içindir.
Kur’an; النَّع۪يمِ ile أنعُم ve نَعْمَاء kelimelerini hiçbir ihtilafa mahal vermeyecek şekilde Allahın kullarına inam ettiği dünyevi hayır ve hidayet hakkında kullanmıştır. Bu manada Allah’a veya O’na ait bir zamire izafe edilerek 49 kere geçmektedir.
Ayet sonlarına riayet için, fasıla harfleri birbirine uygun gelmiştir. Bu da güzelleştirici edebi sanatlardandır.