Hûd Sûresi 122. Ayet

وَانْتَظِرُواۚ اِنَّا مُنْتَظِرُونَ  ...

“Bekleyin, biz de bekleyeceğiz.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَانْتَظِرُوا ve bekleyin ن ظ ر
2 إِنَّا biz de
3 مُنْتَظِرُونَ beklemekteyiz ن ظ ر
 
Allah Teâlâ bu kıssaları, geçmiş olayları anlatıp insanları bunlardan haberdar etmek, ahlâkî erdemleri canlı ve etkili bir şekilde telkin etmek, müşriklerin verdikleri sıkıntılar karşısında Hz. Peygamber ve diğer müminleri teselli etmek, onların inanç ve sebatlarını kuvvetlendirmek maksadıyla anlatmaktadır. Kıssaların çoğu kere birden fazla ahlâkî anlam taşıyan farklı yönleri bulunduğundan Kur’an aynı kıssayı değişik sûrelerde tekrarlamakta ve her defasında bunlardan birine dikkat çekmektedir. 121 ve 122. âyetler ilâhî mesaja kulak vermeyen, bu kıssalarda anlatılanlardan öğüt ve ibret almayıp Hz. Peygamber’in aleyhinde kötülükler planlayan kimseler için tehdit yollu bir uyarı mahiyetinde olup Allah ve resulünün emrine uymadıkları takdirde cezalandırılacaklarına işaret etmektedir (Râzî, XVIII, 81).

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 208
 

وَانْتَظِرُواۚ اِنَّا مُنْتَظِرُونَ

 

Fiil cümlesidir.  وَ  atıf harfidir.  انْتَظِرُٓوا  fiili  ن un hazfıyla emir fiildir. Zamir olan çoğul  و’ı fail olup mahallen merfûdur.

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.

نَا  mütekellim zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.

مُنْتَظِرُونَ  kelimesi  اِنَّ ’nin haberi olup ref alameti  وَ ’dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.

انْتَظِرُٓوا  fiili, sülasi mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.

İftiâl babındandır. Sülâsî mücerredi  نظر ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.

مُنْتَظِرُونَ  sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan iftiâl babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَانْتَظِرُواۚ 

 

Önceki ayete matuf olan  انْتَظِرُوا  cümlesi, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Emir üslubunda gelmiş olmasına rağmen tehdit ve tehaddi manalarına geldiği için, mecaz-ı mürsel mürekkebtir.

فَانْتَظِرُٓوا  kelimesinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır. 


اِنَّا مُنْتَظِرُونَ

 

اِنَّا مُنْتَظِرُونَ  cümlesi beyanî istinâf veya ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemal-i ittisâldır.

اِنَّ  ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. 

İsim cümleleri sübut ifade eder. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Ayetteki  مُنْتَظِرُونَ  kelimesi uygunluk içindir. Yani, ayette birbirine mücavir olan iki lafız arasındaki benzeşmeyi sağlamak için karşılık manası da aynı kelime ile adlandırılmıştır. Bu bedî’ sanatlardan biri olan müşakaledir. Bu sanata müzavece diyen alimler de vardır.

انْتَظِرُواۚ  kelimesinde irsâd sanatı vardır.

وَانْتَظِرُواۚ  cümlesiyle  اِنَّا مُنْتَظِرُونَ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.

وَانْتَظِرُواۚ - مُنْتَظِرُونَ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Önceki ayetle birlikte düşünüldüğünde amel, beklemeye takdim edilmiştir, çünkü amel [çalışmak], akıbetten öncedir. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c. 3, s. 368)