وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِي السَّمَٓاءِ بُرُوجاً وَزَيَّنَّاهَا لِلنَّاظِر۪ينَۙ
وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِي السَّمَٓاءِ بُرُوجاً وَزَيَّنَّاهَا لِلنَّاظِر۪ينَۙ
Fiil cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. ل harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder.
جَعَلْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olup mahallen merfûdur.
فِي السَّمَٓاءِ car mecruru جَعَلْنَا fiiline müteallıktır. بُرُوجاً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
وَ atıf harfidir. زَيَّنَّاهَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olup mahallen merfûdur.
Muttasıl zamir هَا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
لِلنَّاظِر۪ينَ car mecruru زَيَّنَّ fiiline müteallıktır. اَلنَّاظِر۪ينَ ‘nin cer alameti ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
اَلنَّاظِر۪ينَ kelimesi sülasi mücerredi olan نظر fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِي السَّمَٓاءِ بُرُوجاً وَزَيَّنَّاهَا لِلنَّاظِر۪ينَۙ
وَ istînâfiyyedir. لَ ise mukadder kasemin cevabına gelen muvattie harfidir.
Mukadder kasem sebebiyle ayette îcâz-ı hazif sanatı vardır.
Mahzufla birlikte cümle kasem üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır.
Kasemin cevabı olan وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِي السَّمَٓاءِ cümlesi لَ ve قَدْ ile tekid edilmiş müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber inkârî kelamdır.
وَزَيَّنَّاهَا لِلنَّاظِر۪ينَ cümlesi öncesine matuf olup, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlenin atıf sebebi hükümde ortaklıktır.
Yüce Allah, kâfirlerin küfür ve inkârından, putlarının acizliklerinden söz ettikten sonra, vahdaniyetine delil olarak kullanılsın diye kudretinin kemalini sözkonusu etmektedir. Araplar, yıldızların yerlerini ve onların doğuş ve batış hallerini bilmeyi en üstün ilimler arasında sayarlar ve yıldızlarla yollarını bulurlar, vakitleri, bolluk ve kuraklık zamanlarını onlarla tayin etmeye çalışırlar. Derler ki: Felekte on iki burç vardır. Her bir burç ise iki buçuk mildir. بُرُوج aslında zuhur (çıkmak, görünmek) demektir. Ziynetini açığa çıkarması anlamıyla “kadının teberrücü” tabiri buradan gelmektedir. Burçların, büyük yıldızlar demek olduğu da söylenmiştir ki, bu açıklamayı Ebû Salih yapmıştır. Bununla da yedi gezegeni kastetmektedir. Başka bir topluluk ise “burçlar”dan kasıt, Allah’ın gökte yaratmış olduğu ve içinde koruyucu bekçilerin bulunduğu yüksek köşkler ve evlerdir demiştir.. Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır. (Kurtubî - Ebüssuûd)
بُرُوجاً ’in tenkiri tazim içindir.
بُرُوجاً ve السَّمَٓاءِ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.