Enbiyâ Sûresi 109. Ayet

فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ اٰذَنْتُكُمْ عَلٰى سَوَٓاءٍۜ وَاِنْ اَدْر۪ٓي اَقَر۪يبٌ اَمْ بَع۪يدٌ مَا تُوعَدُونَ  ...

Eğer yüz çevirirlerse, de ki: “(Bana emrolunanı, ayırım yapmadan) size eşit olarak bildirdim. Tehdit edildiğiniz şey yakın mı yoksa uzak mı, bilmiyorum.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَإِنْ eğer
2 تَوَلَّوْا yüz çevirirlerse و ل ي
3 فَقُلْ de ki ق و ل
4 اذَنْتُكُمْ ben size açıkladım ا ذ ن
5 عَلَىٰ
6 سَوَاءٍ eşit biçimde س و ي
7 وَإِنْ artık
8 أَدْرِي bilmem د ر ي
9 أَقَرِيبٌ yakın mı (olduğunu) ق ر ب
10 أَمْ yoksa
11 بَعِيدٌ uzak (mı olduğunu) ب ع د
12 مَا şeyin
13 تُوعَدُونَ tehdid edildiğiniz و ع د
 
Sûrenin ana konularından olan tevhid ve nübüvvet meseleleri, sûre sona ererken özet olarak tekrar ele alınmaktadır. Ayrıca Hz. Peygamber’in bilgilerinin tamamen vahye dayandığına dikkat çekilmekte ve konu hakkında getirilen delillerden sonra insanların artık iman etmelerinin gereğine işaret edilmektedir. Hz. Peygamber Allah’ın dinini ayırım gözetmeksizin ulaşabildiği herkese tebliğ ettiği gibi ümmetine de bu görevi sürdürmelerini emretmiştir. İnkârcılara yapılan uyarılar, yani kıyametin kopması veya gelecekte müslümanların inkârcılara galip gelmesi olayı gayb haberlerinden olduğu için yakın mı uzak mı olduğunu Allah bildirmedikçe peygamberin dahi bilemeyeceği ifade buyurulmuştur.
 
Gerek söylenen sözün gerekse yapılan başka şeylerin gizlisini de açığını da Allah bilir, hiçbir şey O’na gizli kalmaz. Bir gün gelecek inananların da inanmayanların da gizli açık söyledikleri veya yaptıkları ne varsa Allah hepsini değerlendirecek ve herkese hak ettiğini verecektir. Ceza veya mükâfatın hemen verilmeyip ertelenmesinde Peygamber’in dahi bilmediği hikmetler vardır; bu bir deneme olabileceği gibi, cezanın ağırlaşması için ömrü bir süre uzatma da olabilir veya Peygamber’in bilmediği daha başka hikmetler de vardır.
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 705-706
 

فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ اٰذَنْتُكُمْ عَلٰى سَوَٓاءٍۜ 

 


فَ  istînâfiyyedir.  اِنْ  şart harfi iki muzari fiili cezm eder.  تَوَلَّوْا  şart fiili,  mahzuf elif üzere mukadder damme ile mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.  قُلْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili ise müstetir zamir  أنت ’dir.

Mekulü’l-kavli  اٰذَنْتُكُمْ عَلٰى سَوَٓاءٍ ’dur.  قُلْ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

اٰذَنْتُكُمْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl  zamir  تُ  fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

عَلٰى سَوَٓاءٍ  car mecruru  اٰذَنْتُكُمْ  fiiline müteallıktır.

تَوَلَّوْا  fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.  تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi  ولي ’dir.

Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.


 وَاِنْ اَدْر۪ٓي اَقَر۪يبٌ اَمْ بَع۪يدٌ مَا تُوعَدُونَ

 

 

وَ  atıf harfidir. اِنْ  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  اَدْر۪ٓي  fiili,  ى  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  انا ’dir.

Hemze istifham harfidir. قَر۪يبٌ  mukaddem haber olup lafzen merfûdur.

Hakiki istifhamdan istenilen anlam belirleme (tayin) olduğunda da kendisinden sonra atıf caiz değildir. Ancak, tesviye hemzesi gibi veya onun muadili  اَمْ  ile yapılabilir. (A. Yaşar Koçak, Nahivde Hemze)

اَمْ  atıf harfi hemzenin muadilidir. Muttasıldır. بَع۪يدٌ  kelimesi  اَمْ  ile  قَر۪يبٌ e matuftur. 

مَا  ve masdar-ı müevvel, sıfat-ı müşebbehe olan  قَر۪يبٌ un muahhar mübtedası olarak mahallen merfûdur.

تُوعَدُونَ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû meçhul muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı naib-i fail olup mahallen merfûdur.

قَر۪يبٌ  -  بَع۪يدٌ  kelimeleri sıfat-ı müşebbehe kalıbıdır. Sıfat-ı müşebbehe; “Benzeyen sıfat” demektir. İsm-i faile benzediği için bu adı almıştır. İsm-i failin ifade ettiği anlam geçici olduğu halde, sıfat-ı müşebbehenin ifade ettiği anlam kalıcıdır. İsm-i fail değişen ve yenilenen vasfa delalet eder. Sıfat-ı müşebbehe sürekli ve sabit vasfa delalet eder. Bu süreklilik ve sabitlik az veya çok, bazen de sonsuza kadar devam eder. Geniş zamana delalet eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ اٰذَنْتُكُمْ عَلٰى سَوَٓاءٍۜ وَاِنْ اَدْر۪ٓي اَقَر۪يبٌ اَمْ بَع۪يدٌ مَا تُوعَدُونَ

 

فَ  istînâfiyyedir. Ayetin ilk cümlesi şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. Mazi fiil sıygasında gelmiş  تَوَلَّوْ  cümlesi, şarttır.  فَ  karinesiyle gelen  فَقُلْ اٰذَنْتُكُمْ عَلٰى سَوَٓاءٍۜ , cevap cümlesidir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

قُلْ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  اٰذَنْتُكُمْ عَلٰى سَوَٓاءٍۜ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtiaî kelamdır.

Mekulü’l-kavle matuf olan  وَاِنْ اَدْر۪ٓي  cümlesinin atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleye dahil olan  اِنْ , nefy harfidir. Cümle menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

İstifham üslubunda talebî inşâî isnad olan  اَقَر۪يبٌ اَمْ بَع۪يدٌ مَا تُوعَدُونَ  cümlesi,  اَدْر۪ٓي  fiilinin iki mef’ûlü konumundadır. Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. اَقَر۪يبٌ , mukaddem haberdir. بَع۪يدٌ , atıf harfi olan  اَمْ ’le  قَر۪يبٌ ’a tezat nedeniyle atfedilmiştir. Haberin sıfat-ı müşebbehe kalıbında gelmesi mübalağa ifade eder.

Masdar harfi  مَا  ve sılası olan  تُوعَدُونَ , masdar tevilinde muahhar mübtedadır. Muzari sıygada gelen fiil meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.

Ayrıca bu bina naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)

Cenab-ı Hakk'ın [Eğer onlar yüz çevirirlerse de ki: Size, eşit olarak bildirdim.] ifadesine gelince Keşşâf sahibi yine şöyle demiştir:  اٰذَنْتُكُمْ  fiili, bildi anlamında olan  اذَن  fiilinden nakledilmiştir. Ancak ne var ki bu ifade, genel olarak inzâr etme manasında kullanılır. Cenab-ı Hakk'ın, [Allah'a ve Peygamberine karşı harb(e girmiş olduğunuzu) bilin. (Bakara Suresi, 279)] ayeti de bu manadadır. (Fahreddin er-Râzî)

قَر۪يبٌ (Yakın) - بَع۪يدٌ   (Uzak) kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır. Ayrıca bu kelimeler arasında muvazene sanatı mevcuttur.

Ayetteki iki  اِنْ  arasında tam cinas ve reddü'l-acüz ale's-sadr sanatları vardır.