Şuarâ Sûresi 185. Ayet

قَالُٓوا اِنَّـمَٓا اَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّر۪ينَۙ  ...

Onlar şöyle dediler: “Sen ancak büyülenmişlerdensin.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالُوا dediler ki ق و ل
2 إِنَّمَا muhakkak
3 أَنْتَ sen
4 مِنَ -densin
5 الْمُسَحَّرِينَ iyice büyülenmişler- س ح ر
 
Şuayb’ın insanları gerçeğe, doğruluk ve dürüstlüğe çağır­masına karşılık onlar peygamberi büyülenmiş biri olarak tanıtıp onun aklî melekelerini yitirdiğini, şuurunun bozulmuş olduğunu, bu sebeple Allah tarafından peygamber olarak gönderilmesinin mümkün olma­dığını söyleyerek onu halkın gözünde küçük düşürmeye çalıştılar. Ayrıca beşerden peygamber olamayacağı kanaatini taşıdıkları için onun peygamberlik davasında bulunmasını yalancılık olarak değerlendirdiler. Şayet iddiasında samimi ise Allah tarafından gönderilmiş elçi olduğunu ispatlayacak bir delil getirmesini, meselâ üzerlerine gökten azap yağdırmasını istediler. Ancak Hz. Şuayb onların neye ve hangi azaba lâyık olduklarını Allah Teâlâ’nın daha iyi bildiğini ifade etti. Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 171
 

قَالُٓوا اِنَّـمَٓا اَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّر۪ينَۙ

 

Fiil cümlesidir. قَالُٓوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

Mekulü’l-kavli  اِنَّـمَٓا اَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّر۪ينَ ‘dir.  قَالُٓوا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

اِنَّـمَٓا  kâffe ve mekfufedir. Kâffe; men eden, alıkoyan anlamında olup buradaki ma-i kâffeden kasıt ise  اِنَّ  harfinden sonra gelen ve onun amel etmesine mani olan  مَا  demektir. 

Munfasıl zamir  اَنْتَ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  مِنَ الْمُسَحَّر۪ينَ  car mecruru mübtedanın mahzuf haberine mütealliktir.

الْمُسَحَّر۪ينَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan tef’il babının ism-i mef’ûlüdür.
 

قَالُٓوا اِنَّـمَٓا اَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّر۪ينَۙ

 

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi, şibh-i kemâl-i ittisâldir. Allah Teâlâ, kavmin, Şuayb Peygambere verdikleri cevabı bildiriyor. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  اِنَّـمَٓا اَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّر۪ينَ  cümlesi, kasr edatıyla tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Car mecrur  مِنَ الْمُسَحَّر۪ينَۚ ‘nin mütallakı olan haber mahzuftur.

Kasr, cümleyi iki kat tekid etmiştir.  اَنْتَ  maksûr/mevsûf, car mecrur maksûrun aleyh/sıfat olmak üzere kasr-ı mevsûf ale’s sıfattır.

اِنَّـمَٓا , kâffe (durduran engelleyen anlamında ismi faildir) ve mekfûfe’dir.  مَٓا , zaide olup edatın îrab bakımından tesirine mani olan harftir.  اِنَّ ’yi amelden düşürmüştür. Bazı müfessirlere göre bu ayette  اِنَّـمَٓا  kasr edatıdır.

اِنَّـمَٓا , kâffe (durduran, engelleyen anlamında ism-i faildir) ve mekfûfe’dir.Usul ve beyan alimlerinin Cumhuruna göre kâffe olan  مَٓا  harfi,  اِنَّ  ile birlikte nafiye olur ve bu da hasr için kullanılma sebebidir. Çünkü  اِنَّ  ispat,  مَٓا  nefy içindir. Bu ikisinin tek bir şey için kullanılması caiz değildir, çünkü aralarında tenakuz vardır. https://www.Arapçadilbilgisi.com/

Cumhura göre  إنما  hasr ifade eder ve maksûrun aleyh cümlenin sonunda bulunur. https://islamansiklopedisi.org

تفعيل  babının ism-i mef’ûl kalıbında olan  مُسَحَّر۪ينَ , bu babın kattığı kesret anlamıyla mübalağa ifade etmiştir. (Âşur)

Allah Teâlâ, bu kıssaları Hz. Muhammed (sav)'i teselli etmek ve onun kalbinden hüznü silmek için indirmiştir. 

إنٌَما أنْتَ مِنَ المُسَخَّرين  [Sen ancak iyice büyülenmişlerden birisin] cümlesinde mübalağa sanatı vardır. Zira  مُسَحَّر۪  kelimesi المَسْحر  kelimesinin mübalağa ifade eden kipidir. (Safvetü’t Tefasir)

Önceki ayetlerde: Eğer Allah Teâlâ onları yaratmamış olsaydı hiçbir zaman varlık alemine çıkamayanlardan olacak bu insanları ve bunlardan öncekileri yaratmak suretiyle Cenab-ı Hak tarafından lütuflandırılmış oldukları anlatılmaktadır. Binaenaleyh o kavmin buna verebileceği cevap onu yani Şuayb'ı terketmelerinin kendileri için daha uygun bir davranış olduğunu söylemek olmuştur. (Fahreddin er-Râzî)

Bu ayette kafirler Şuayb’a (as) hitap etmektedirler. Şuayb (as) tabii ki sihirlenmiş olduğunu inkâr etmektedir. Ama onlar sanki Şuayb’ın (as) sihirlenmiş olduğunu, düşünerek, aklederek değil şuursuzca konuştuğu apaçık bir şeymiş gibi davranarak sözlerini  اِنَّـمَٓا  kasr edatıyla söylemişlerdir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Onların bu iki cümleyi birbirine atfen zikretmeleri, tekzibin daha kuvvetli bir ifadesi olarak, büyülenmiş olmanın ve insan olmanın her birinin kendi başına peygamberliğe ters düştüğünü ifade etmek içindir. (Ebüssuûd)