قَالَ نَعَمْ وَاِنَّكُمْ اِذاً لَمِنَ الْمُقَرَّب۪ينَ
قَالَ نَعَمْ وَاِنَّكُمْ اِذاً لَمِنَ الْمُقَرَّب۪ينَ
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
نَعَمْ cevap harfidir.
اِنَّكُمْ اِذاً لَمِنَ الْمُقَرَّب۪ينَ cümlesi, atıf harfi وَ ’la cevap harfine delalet eden mukadder mekulü’l-kavle matuf olup mahallen mansubdur. Takdiri, إنّ لكم لأجرا وإنّكم لمن المقرّبين (Muhakkak ki sizin için bir mükâfat var ve siz yakınlardan olursunuz.) şeklindedir.
اِنّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. كُمْ muttasıl zamir اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. اِذاً cevap harfidir.
لَ harfi اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır. مِنَ الْمُقَرَّب۪ينَ car mecruru اِنَّ ’nin mahzuf haberine mütealliktir.
مُقَرَّب۪ينَ kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan tef’il babının ism-i mef’ûlüdür.قَالَ نَعَمْ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Mütekellim Firavun’dur.
Ayette îcâz-ı hazif vardır. Cevap harfi olan نَعَمْ ’ın delaletiyle mekulü’l-kavl cümlesi mahzuftur.
وَاِنَّكُمْ اِذاً لَمِنَ الْمُقَرَّب۪ينَ
Mahzuf mekulü’l-kavl cümlesine matuf olan bu cümle اِنَّ ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. İsim cümleleri zamandan bağımsız sübut ifade ederler. اِذاً ; öyleyse… o takdirde… manasında bir cevap harfidir.
Cümlede îcaz-ı hazif sanatı vardır. مِنَ ٱلۡمُقَرَّبِینَ car mecruru اِنَّ ’nin mahzuf haberine mütealliktir.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ, isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmesi sebebiyle çok muhkem/sağlam cümlelerdir.
Tekid lamı diye isimlendirilen bu lamın kullanımı oldukça yaygındır. Fethalı olarak kullanılan bu lam, sadece ismin ve muzari fiilin başına dahil olur. İsim cümlesinin başına اِنَّ edatı gelince cümlenin başında gelmesi gereken lam-ı ibtida, اِنَّ ’nin haberinin başına kayar. Bundan dolayı lam-ı muzahlaka olarak da adlandırılır. (Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3)
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Bu ayette vaadin kuvvetini ve galibiyete ulaşma arzusunu vurgulamak için cevap ve ceza harfi olan اِذَا getirilmiştir. Şuara Suresinde soru, hemze ilave edilerek vurgulandığı için cevap da اِذاً ile vurgulanmıştır. Bu kelime ihtisâr ve îcâz üzerine kurulu olan Araf Suresinin aksine Şuara Suresindeki tafsil makamına uygun olarak zikredilmiştir. (İzzet Marangozoğlu, Fâdıl Sâlih Es-Sâmerrâî’nin Beyânî Tefsir Anlayışı ve Âşûr)
نَعَمْ (Evet) kelimesi, نِعَمْ şeklinde kesreyle de okunmuştur; bunlar (iki farklı) lehçedir. أإنٌَ لَنَا لَإجْرًا (Bize bir ödül var, değil mi?) cümlesi, şarta delalet ettiğinden وَاِنَّكُمْ اِذاً لَمِنَ الْمُقَرَّب۪ينَْ [O takdirde elbette siz de gözdeler(im)den olacaksınız] cümlesi ona atfedilmiş ve onun hükmüne dahil edilmiş ve اِذاً kelimesi, cevap ve ceza cümlesinin gerektirdiği normal yerinde gelmiştir. (Keşşâf)