فَلَمَّا جَٓاءَ السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ اَئِنَّ لَنَا لَاَجْراً اِنْ كُنَّا نَحْنُ الْغَالِب۪ينَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | فَلَمَّا | ne zaman ki |
|
2 | جَاءَ | geldi(ler) |
|
3 | السَّحَرَةُ | büyücüler |
|
4 | قَالُوا | dediler |
|
5 | لِفِرْعَوْنَ | Fir’avn’a |
|
6 | أَئِنَّ | var değil mi? |
|
7 | لَنَا | bize |
|
8 | لَأَجْرًا | bir ücret |
|
9 | إِنْ | eğer |
|
10 | كُنَّا | olursak |
|
11 | نَحْنُ | biz |
|
12 | الْغَالِبِينَ | üstün gelenler |
|
فَلَمَّا جَٓاءَ السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ اَئِنَّ لَنَا لَاَجْراً
فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لَمَّٓا kelimesi حين (...dığı zaman) manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur.
جَٓاءَ ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. جَٓاءَ fetha üzere mebni mazi fiildir. السَّحَرَةُ fail olup lafzen merfûdur.
قَالُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. لِفِرْعَوْنَ car mecruru قَالُوا fiiline mütealliktir.
لِفِرْعَوْنَ ’nun cer alameti fethadır. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır.
Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.
Gayri munsarif “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir.
Arapçada kullanılmakla birlikte Arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsariftir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Mekulü’l-kavli, اَئِنَّ لَنَا لَاَجْراً ’dir. قَالُوا fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
Hemze istifhâm harfidir. إنّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.
لَنَا car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir. لَ harfi, اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır. اَجْراً kelimesi, اِنَّ ’nin muahhar ismi olarak lafzen mansubdur.
اِنْ كُنَّا نَحْنُ الْغَالِب۪ينَ
اِنْ iki muzari fiili cezm eden şart harfidir. كَانَ nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.
كُنَّا ’nın dahil olduğu isim cümlesi şart cümlesidir. كَانُوا ’nun ismi, mütekellim zamir نَّا ’dır, mahallen merfûdur.
Şart ve cevap cümlesinde şartın vuku bulma ihtimali şüpheli veya zayıfsa kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
نَحْنُ fasıl zamiridir. كُنَّا ’daki mütekellim zamirini tekid içindir.
نَحْنُ الْغَالِب۪ينَ cümlesi, كُنَّا ’nın haberi olup nasb alameti ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. Şartın cevabı öncesinin delaletiyle mahzuftur.
غَالِب۪ينَ kelimesi, sülâsi mücerredi غلب olan fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
فَلَمَّا جَٓاءَ السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ اَئِنَّ لَنَا لَاَجْراً
Ayet فَ ile öncesine atfedilmiştir. Şart manalı zaman zarfı لَمَّا bu ayette حين manasındadır.
Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan جَٓاءَ السَّحَرَةُ cümlesi, لَمَّا ’nın muzâfun ileyhidir.
لَمَّا ; mazi fiile dahil olduğunda iki ayrı cümlenin varlığını gerektirir. Birinci cümlenin bulunması ikinci cümlenin de bulunmasını gerektirir. لَمَّا harfi var olan birşeyden dolayı var olmayı gerektiren harftir. Bazı ulema bu takdirde لَمَّا ’nın حين manasında zarf olduğunu kabul eder. (Suyûtî, İtkan)
لَمَّا ; maziden önce ‘vakta ki,...dığı zaman’, manalarına gelen, cezmetmeyen, şart manalı zaman zarfıdır. Şart fiili de cevap fiili de mazi veya mazi manalı olmalıdır. (Meral Çörtü, Cümle Kuruluşu ve Tercüme Tekniği)
فَ , karinesi olmadan gelen cevap cümlesi قَالُوا لِفِرْعَوْنَ اَئِنَّ لَنَا لَاَجْراً, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَالُوا fiilinin mekulü’l-kavli olan اَئِنَّ لَنَا لَاَجْراً cümlesi, إنّ ile tekid edilmiş isim cümlesi istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Sübut ifade eden isim cümlesinde takdim-tehir ve îcaz-ı hazif sanatları vardır. لَنَا mahzuf mukaddem habere mütealliktir. لَاَجْراً muahhar mübtedadır.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ, isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş çok muhkem/sağlam cümlelerdir.
Yüce Allah soru hemzesini Araf Suresinde hazf ederken Şuara’da zikretmiştir. Meydan okumanın gerçekleştiği bağlam, tafsil ve mübalağa bağlamı olduğu için istifham ve tekid ifade eden soru hemzesi getirilmiştir. (İzzet Marangozoğlu, Fâdıl Sâlih Es-Sâmerrâî’nin Beyânî Tefsir Anlayışı)
اِنْ كُنَّا نَحْنُ الْغَالِب۪ينَ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. Şart cümlesi, كان ’nin dahil olduğu isim cümlesi formunda faide-i haber inkârî kelamdır. Cümle fasl zamiriyle tekid edilmiştir.
Müsnedin الْ takısı ile marife olması bu vasfın müsnedün ileyhte kemâl derecede olduğuna işarettir.
كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri 5, Duhan, s. 124)
Şartın cevabı mahzuftur. Cümlenin öncesinin delaletiyle yapılan bu hazif, îcâz-ı hazif sanatıdır. Cevap cümlesinin takdiri, فهل لنا أجر (Bize bir mükâfat var mıdır?) şeklinde olabilir.
Bu takdire göre mahzuf cevap ve mezkûr şart cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.
Ayette cevabın mahzuf olması farklı yönlerden düşünmeyi gerektirdiği, ayrıca dinleyici ve okuyucuyu düşünce ve hayal ufkuna yönlendirdiği için mubâlağa içermektedir. Îcâz metoduyla cümle daha yoğun anlamlar yüklenmiştir. (Hasan Uçar, Kur’an-ı Kerim’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Doktora Tezi)
اِنْ şart harfi vuku bulma ihtimali zayıf olan fiillerle kullanılır. Yani üstün gelme ihtimallerinin zayıf olduğuna işaret ederek alacakları ücreti, mükâfatı arttırmak istemişlerdir.
الْغَالِب۪ينَ ism-i fail kalıbında gelmiştir.
İsm-i fail, şimdiki zamanda hakikat, geçmiş ve gelecek zamanda ise mecaz anlamı ifade etmektedir. İsm-i fail; fiili yapan kişiye veya fiilin kendisinden meydana geldiği şeye delalet etmesi için فاعل vezninde sübut (devamlılık) değil, hudûs (geçicilik) anlamı ifade eden türemiş bir isimdir.
اِنْ edatı başlıca şu yerlerde kullanılır:
1. Muhatabın tam olarak inanmadığı durumlarda kesinlikle doğru olan sözün başında اِنْ gelir.
2. Bilmezden gelinen durumlarda da اِنْ kullanılır: Efendisini soran birisine hizmetçinin evde olduğunu bildiği halde: “Evdeyse sana haber veririm.” demesi gibi.
3. Bilen kimse sanki bilmiyormuş gibi kabul edilerek اِنْ kullanılır: Sebebi de kişinin, bildiği şeyin gereğini yerine getirmemesidir. إِنْ كُنْتَ مِنْ تُرَابٍ فَلَا تَفْتَخِرْ “Eğer sen topraktan yaratılmışsan böbürlenme.” örneğinde olduğu gibi. Kişi, topraktan yaratıldığını bilmektedir. Ancak bunu unutup kibirlenmektedir. Bu nedenle de kendisine hitapta اِنْ edatı kullanılmıştır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belâgat)
Şart edatı اِنْ, mazi fiilin başına da gelebilir. Bu durumda, fiilin gerçekleşmesi konusundaki şiddetli arzuyu ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belagat Dersleri Bedî İlmi)
İsm-i fail, muzâf olup âmil olmadığında daha çok sübut (devamlılık) anlamı ifade eder. Bu durumda izafet, hakiki izafet olur. O zaman da ism-i fail, âmil olup izafeti lafzî olan sübut anlamlı sıfat-ı müşebbehe ile karıştırılmaktadır. Nahivcilerin; “ism-i fail’in teceddüt (yenilenme) anlamı ifade ettiği” şeklindeki görüşlerinin İbni Hişam ve İbni Malik’te haklı gerekçeleri var gibi gözüküyor. Zira ism-i faili hareke ve sükun bakımından fiil gibi değerlendirmektedirler. İsim cümlesinde yer alan ism-i fail, çoğunlukla sübut ve süreklilik anlamı ifade eder. Fiil cümlesinde yer alan ism-i fail ise hudûs ve yenilenme anlamı ifade eder. İsm-i fail, isim cümlesi bağlamında kullanılıp başında tekid lâmı (lâm-ı muzahlaka) bulunursa bu durum sübut manasını artırır. (Muhammed Rızk, Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belâgatı Anabilim Dalı, Kur’an-ı Kerim’de İsm-i Failin İfade Göstergesi (Manaya Delâleti, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Haziran/June 2020, 19/1: 405-426)