Neml Sûresi 54. Ayet

وَلُوطاً اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ وَاَنْتُمْ تُبْصِرُونَ  ...

Lût’u da (Peygamber olarak gönderdik.) Hani o, kavmine şöyle demişti: “Göz göre göre, o çirkin işi mi yapıyorsunuz?”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلُوطًا ve Lut
2 إِذْ hani
3 قَالَ demişti ki ق و ل
4 لِقَوْمِهِ kavmine ق و م
5 أَتَأْتُونَ -mü yapıyorsunuz? ا ت ي
6 الْفَاحِشَةَ o aşırı kötülüğü- ف ح ش
7 وَأَنْتُمْ siz
8 تُبْصِرُونَ göre göre ب ص ر
 

Semûd kavmi ve Sâlih peygamber hakkında daha önce ilgili yerlerde bilgi verilmişti (bk. A‘râf 7/73-79; Hûd 11/61-68; Şuarâ 26/141-159). Müfessirler, 45. âyette birbiriyle çekiştiği bildirilen iki gruptan birinin Sâlih peygambere iman eden güçsüzler ve zayıflar, diğerinin ise ona inanmayan güçlü, mağrur kimseler olduğunu belirtmişlerdir (bk. Taberî, XIX, 170; ayrıca krş. A‘râf 7/75). 48. âyette geçen şehirden maksat Hz. Sâlih’in yaşadığı ve peygamber olarak görev yaptığı Hicr şehridir (bk. Hicr 15/80; Taberî, XIX, 172). Bu şehirdeki dokuz elebaşından oluşan bir grup, geceleyin bir baskınla, uğursuz saydıkları Sâlih aleyhisselâm ve ailesini öldürüp yok etmeyi (peygamber ve ona inananların inkârcılar tarafından uğursuz sayılması hakkında bk. A‘râf 7/131); kan davasında bulunacak olan akrabasına da, “Biz Sâlih ailesinin yok edilişi sırasında orada değildik” veya farklı kıraate göre, “Onun ailesini kimin öldürdüğünü görmedik” demeyi planlamıştır. Onlar bu planları kurarlarken Sâlih kendisine inananlarla birlikte yurdu terkedip kurtulmuş, Semûd kavmi ise şiddetli bir depremle yok olup gitmiştir (bk. A‘râf 7/78; Hûd 11/66-67).

Bu kıssada Hz. Peygamber için bir teselli, Kureyş müşrikleri için de bir ikaz vardır. Çünkü Semûd kavminin Sâlih peygamber hakkında düşündüklerinin aynını, Kureyşliler Hz. Peygamber hakkında düşünmüşler ve onu yok etme teşebbüsünde bulunmuşlardır (bilgi için bk. Enfâl 8/30).

 

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 197-198
 

وَلُوطاً اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ وَاَنْتُمْ تُبْصِرُونَ

 

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

لُوطاً  mahzuf اذكر  fiilinin mef’ûlü bihi olup fetha ile mansubdur. 

اِذْ  zaman zarfı olup mahzuf fiile müteallıktır. 

(إِذْ) : Yalnız cümleye muzâf olan zaman zarfıdır.

a) (إِذْ) mef’ûlun fih, mef’ûlun bih, mef’ûlun leh olur.

b) (إِذْ)den sonra muzari fiil veya isim cümlesi gelirse gelecek zaman ifade eder.

c) (بَيْنَا) ve (بَيْنَمَا)dan sonra gelirse mufâcee (sürpriz) harfi olur. Bu durumda zarf (zaman bildiren isim) değil harf olur.

d) Sükûn üzere mebnîdir. Burda mef’ûlun fih konumunda gelmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

قَالَ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir. Mekulü’l-kavli  اَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ ’dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

لِقَوْمِ  car mecruru  قَالَ  fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

Hemze istifhâm harfidir.  تَأْتُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و’ı fail olarak mahallen merfûdur.  الْفَاحِشَةَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

وَ  haliyyedir. Munfasıl zamir  اَنْتُمْ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  تُبْصِرُونَ  mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. 

تُبْصِرُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. 

تُبْصِرُونَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi بصر ’dır.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de  fiilin mücerret manasını ifade eder. 

 

وَلُوطاً اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ وَاَنْتُمْ تُبْصِرُونَ

 

وَ  istînâfiyyedir. Bu ayette, Lût kavmi kıssasına geçilmiştir. 

Cümlede îcâz-ı hazi sanatı vardır.  لُوطاً , takdiri,  اذكر (hatırla) olan mahzuf fiilin mef’ûlüdür. Bu takdire göre cümle emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Zaman zarfı  اِذْ ’in dahil olduğu  اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ  cümlesi,  لُوطاً ’den bedeldir. Veya mahzuf fiile (اذكر ) mütealliktir.

Zaman ismi olan  اِذْ in masdara değil de fiil cümlesine muzâf olmasıyla bu vaktin tazimi anlaşılır. Fiil teceddüde ve şimdiki zamana delalet eder. (Âşûr, Hac Suresi 26)  

Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan …قَالَ  cümlesi,  اِذْ ’in muzâfun ileyhidir. 

اَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ  cümlesi,  قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olup istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Lut’un (a.s.) muhataplarına hitabıdır. 

Cümle istifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen soru anlamı dışında taaccüp ve kınama kastı taşıdığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Lut (a.s.), bilmediği bir şeyi sormuş değildir. Cümlede tecâhül-i ârif sanatı vardır.

اَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ deki istifham inkârîdir. (Âşûr)

Ayetin son cümlesi  وَاَنْتُمْ تُبْصِرُونَ  haldir. Hal cümleleri, manayı tamamlamak ve pekiştirmek için yapılan tetmim ıtnâbıdır.

Mübteda ve haberden müteşekkil, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

وَاَنْتُمْ تُبْصِرُونَ  [Kalp gözü ile göz göre göre] yani onu işleme konusunda önünüze geçilmemiş (ilk kez sizin işlediğiniz!) yüz kızartıcı bir suç olduğunu, Allah’ın kadını sırf erkek için yarattığını, erkeği erkek için kadını da kadın için yaratmadığını, dolayısıyla bunun Allah’ın hikmetiyle çeliştiğini bildiğiniz halde işleyecek misiniz? Bu konudaki bilginiz günahınızı daha büyültmekte, çirkinliği ve kabahati daha bir artırmaktadır. (Keşşâf) 

الْفَاحِشَةَ : Aslında çok kötü söz ve davranıştır. Ancak ayette homoseksüellik kastedilmiştir. تُبْصِرُونَ  ise burada ‘bilmek’ anlamındadır. Nitekim kalbin idrak gücüne بصير  ve بصر  denir. Yani siz, homoseksüelliğin kötülüğünü çok iyi biliyorsunuz demektir. (Ruhu’l Beyân)

Benzer mana Araf Suresinde 80. ayette  أتَأْتُونَ الفاحِشَةَ ما سَبَقَكم بِها مِن أحَدٍ مِنَ العالَمِينَ  şeklinde gelmiş, burada ise o ayette zikredilenler gelmemiştir. Çünkü kıssada olup bitenlerin tamamından bahsetmeye gerek yoktur. Aynı şekilde burada zikredilenler de A’raf Suresinde zikredilmemiştir. Burada  بَلْ أنْتُمْ قَوْمٌ تَجْهَلُونَ  buyurularak, onlar cahillikle vasıflanmıştır. Cahillik aptallık ve kalp katılığı halleri için kapsamlı bir isimdir. 

Araf Suresinde ise onları müsrif bir kavim olarak tarif etmiştir ki bunun sebebi makamların farklı olmasıdır. (Âşûr)