Neml Sûresi 56. Ayet

فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ قَالُٓوا اَخْرِجُٓوا اٰلَ لُوطٍ مِنْ قَرْيَتِكُمْۚ اِنَّهُمْ اُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ  ...

Bunun üzerine kavminin cevabı ancak şöyle demek oldu: “Lût’un ailesini memleketinizden çıkarın. Çünkü onlar temiz kalmak isteyen insanlarmış(!)”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَمَا fakat
2 كَانَ oldu ك و ن
3 جَوَابَ cevabı ج و ب
4 قَوْمِهِ kavminin ق و م
5 إِلَّا sadece
6 أَنْ şöyle
7 قَالُوا demek ق و ل
8 أَخْرِجُوا çıkarın خ ر ج
9 الَ ailesini ا و ل
10 لُوطٍ Lut
11 مِنْ -den
12 قَرْيَتِكُمْ kentiniz- ق ر ي
13 إِنَّهُمْ çünkü onlar
14 أُنَاسٌ kimselermiş ا ن س
15 يَتَطَهَّرُونَ temiz kalmak isteyen() ط ه ر
 

Semûd kavmi ve Sâlih peygamber hakkında daha önce ilgili yerlerde bilgi verilmişti (bk. A‘râf 7/73-79; Hûd 11/61-68; Şuarâ 26/141-159). Müfessirler, 45. âyette birbiriyle çekiştiği bildirilen iki gruptan birinin Sâlih peygambere iman eden güçsüzler ve zayıflar, diğerinin ise ona inanmayan güçlü, mağrur kimseler olduğunu belirtmişlerdir (bk. Taberî, XIX, 170; ayrıca krş. A‘râf 7/75). 48. âyette geçen şehirden maksat Hz. Sâlih’in yaşadığı ve peygamber olarak görev yaptığı Hicr şehridir (bk. Hicr 15/80; Taberî, XIX, 172). Bu şehirdeki dokuz elebaşından oluşan bir grup, geceleyin bir baskınla, uğursuz saydıkları Sâlih aleyhisselâm ve ailesini öldürüp yok etmeyi (peygamber ve ona inananların inkârcılar tarafından uğursuz sayılması hakkında bk. A‘râf 7/131); kan davasında bulunacak olan akrabasına da, “Biz Sâlih ailesinin yok edilişi sırasında orada değildik” veya farklı kıraate göre, “Onun ailesini kimin öldürdüğünü görmedik” demeyi planlamıştır. Onlar bu planları kurarlarken Sâlih kendisine inananlarla birlikte yurdu terkedip kurtulmuş, Semûd kavmi ise şiddetli bir depremle yok olup gitmiştir (bk. A‘râf 7/78; Hûd 11/66-67).

Bu kıssada Hz. Peygamber için bir teselli, Kureyş müşrikleri için de bir ikaz vardır. Çünkü Semûd kavminin Sâlih peygamber hakkında düşündüklerinin aynını, Kureyşliler Hz. Peygamber hakkında düşünmüşler ve onu yok etme teşebbüsünde bulunmuşlardır (bilgi için bk. Enfâl 8/30).

 

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 197-198
 

فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ قَالُٓوا اَخْرِجُٓوا اٰلَ لُوطٍ مِنْ قَرْيَتِكُمْۚ

 

فَ  istînâfiyyedir.  مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  

كَانَ  nakıs mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne gelir ve ismini ref haberini nasb eder.  

جَوَابَ  kelimesi  كَانَ ’nin mukaddem ismi olup fetha ile mansubdur.  قَوْمِه۪ٓ  muzâfun ileyh olup fetha ile mansubdur. 

اِلَّٓا  hasr edatıdır.  اَنْ  ve masdar-ı müevvel  كَانَ ’nin muahhar haberi olarak mahallen merfûdur.

قَالُٓوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. Mekulü’l-kavli  اَخْرِجُٓوا ’dir.  قَالُٓوا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

اَخْرِجُٓوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.  اٰلَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  لُوطٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.  مِنْ قَرْيَتِكُمْۚ  car mecruru  اَخْرِجُٓوا  fiiline mütealliktir. 

اَخْرِجُٓوا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. 

İf’al babındadır. Sülâsîsi  خرج ’dir.

İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.


اِنَّهُمْ اُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  هُمْ  muttasıl zamir  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.

اُنَاسٌ  kelimesi  اِنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur.  يَتَطَهَّرُونَ  fiil cümlesi  اُنَاسٌ  sıfatı olup lafzen merfûdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapçada sıfatın asıl adı “na’t (النَّعَتُ)”dır. Sıfatın nitelediği isme de “men’ut (المَنْعُوتُ)” denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat iki kısma ayrılır:

1. Hakiki sıfat

2. Sebebi sıfat

HAKİKİ SIFAT 

1. Müfred olan sıfatlar

2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. MÜFRED OLAN SIFATLAR

Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

يَتَطَهَّرُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. 

يَتَطَهَّرُونَ  fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi طهر ’dir.

Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüp (sakınma) ve talep anlamları katar.

 

فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ قَالُٓوا اَخْرِجُٓوا اٰلَ لُوطٍ مِنْ قَرْيَتِكُمْۚ 

 

فَ  istînâfiyyedir. Ayetin ilk cümlesi, olumsuz  كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.

Nefy harfi  مَا  ve istisna edatı  اِلَّٓا  ile oluşan kasr cümleyi tekid etmiştir. Kasr,  كَانَ ’nin ismi ve haberi arasındadır. Kasr-ı sıfat ale’l-mevsûftur.

Kasr-ı sıfat ale’l-mevsûf; sıfat denilen vasfın, mevsûftan başkasında bulunmamasıdır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır.  جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ  izafetiكَانَ ’nin mukaddem haberidir.

Masdar harfi  اَنْ ’in dahil olduğu  اَنْ قَالُٓوا اَخْرِجُٓوا اٰلَ لُوطٍ مِنْ قَرْيَتِكُمْۚ  cümlesi, masdar teviliyle كَانَ’nin muahhar ismidir. 

قَالُٓوا  fiilinin mekulü’l-kavli olan  اَخْرِجُٓوا اٰلَ لُوطٍ مِنْ قَرْيَتِكُمْ  cümlesi ise emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

ما كان ’li olumsuz sıygalar gerçekleşmesi aklen caiz olmayan umumi olumsuzluk için kullanılır. (Sâbûnî, Tefsir, 3/79)

 

اِنَّهُمْ اُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ

 

Ayetin son cümlesi ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.

Ta’lil cümleleri ıtnâb sanatı babındandır. 

اِنَّ  ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden,  اِنَّ  ve isim cümlesi ile tekid edilen bu ve benzeri cümleler muhkem/sağlam cümlelerdir.

İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

يَتَطَهَّرُونَ  cümlesi  اُنَاسٌ  için sıfattır. Muzari sıygada gelmesi, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.

Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı  sanatıdır. 

Böylece onlar, onların çıkartılma sebebini bu kötü fiilden uzak ve temiz kalmak isteyişleri olarak göstermişlerdir. Halbuki bu temizlik, onları ödüllendirme ve hürmet etme sebebi sayılmalıydı. Bunun için müfessirler, onların bu sözü, istihza için söylediklerini ileri sürmüşlerdir. (Yani temizlik taslayan, “sözüm ona temiz” kimseler olduklarını söylemişlerdir. (Fahreddin er-Râzî)

İbni Abbas'tan rivayet olunduğuna göre, onlar bunu istihza kabilinden söylemişlerdi. A'raf suresinde geçti ki onların bu sözü, Hz. Lût’un, emir ve yasak içeren vaazlarından sonra söylenmiştir; yoksa bundan başka sözleri olmadı demek değildir. (Ebüssuûd)