Ahzâb Sûresi 3. Ayet

وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً  ...

Allah’a tevekkül et, vekil olarak Allah yeter.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَتَوَكَّلْ ve dayan و ك ل
2 عَلَى
3 اللَّهِ Allah’a
4 وَكَفَىٰ yeter ك ف ي
5 بِاللَّهِ Allah
6 وَكِيلًا vekil olarak و ك ل
 

Bütün peygamberler gibi son peygamber de Allah’a itaatsizlikten sakınır, O’nun vahyettiğine herkesten önce ve en kâmil bir şekilde uyar, yalnızca rabbine güvenir ve dayanır; bunlar Allah Teâlâ’nın peygamberlerinde yarattığı özelliklerdir. Sûrenin bu emir ve tavsiyelerle başlaması, Hz. Peygamber’den, o zamana kadar yapmadıklarını yapmasını istemeye yönelik değildir. Aşağıda gelecek olan Ahzâb Savaşı, bu savaşta münafıkların, meâlindeki çeviriye göre “gizli inkârcılar”ın (münafıklar) kurduğu tuzaklar, yaydıkları yalanlar, karalamalar, Mekkeli müşriklerle yani “açık inkârcılarla” kurdukları iş birliği, oluşturdukları ortak güç, her vesile ile Hz. Peygamber’e verdikleri eza, çektirdikleri mânevî işkence karşısında onu ve ümmetini dayanıp direnmeye hazırlamak, olacaklar konusunda uyarmak maksadıyla sûrenin başında bu emir ve tavsiyelere yer verilmiştir.

 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 363
 

  Kefeye كفي :

  Kifayet كِفايَةٌ kavramı bir işte veya meselede gediği kapamayı, ihtiyaca cevap vermeyi, istenene ve arzulanana erişmeyi sağlayacak kadar olandır. (Müfredat)

  Kuran’ı Kerim’de bir kez isim ve bir kez de fiil formunda 33 kere geçmiştir. (Mu'cemu-l Mufehres)

  Türkçede kullanılan şekilleri kâfi, kifâyet, iktifâ etmek ve mükâfattır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi) 

 

وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ

 

Ayet, atıf harfi وَ la nidanın cevabına matuftur. Fiil cümlesidir.

تَوَكَّلْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت dir.  عَلَى اللّٰهِ car mecruru تَوَكَّلْ  fiiline mütealliktir. 

تَوَكَّلْ  fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.  تَفَعَّلَ   babındadır. Sülâsîsi  وكل ’dir. 

Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.

 

 وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً

 

Cümle atıf harfi وَ la makabline matuftur.

كَفٰى  elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. بِ  harf-i ceri zaiddir. للّٰهِ  lafza-i celâl lafzen mecrur, fail olarak mahallen merfûdur. 

وَك۪يلاً  kelimesi hal veya temyiz olup fetha ile mansubdur. 

Hal cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal “nasıl” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zil-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l-hal marife olur. Hal mansubtur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde, iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l-hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hal’i sahibu’l-hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazfedilmiş) olarak gelir.

Hal sahibu’l-hale ya  و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 

2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 

3. Şibh-i cümle olan hal (Harfi cerli veya zarflı isim). (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ

 

Birinci ayetteki nidanın cevabına matuf olan ayetin ilk cümlesi emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

تَوَكَّلْ  kelimesinde irsâd sanatı vardır.  

Sülasisi  وكل  olan  تَوَكَّلْ  fiili, تفعّل  babındadır. Bu bab fiile, mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve taleb anlamları katabilir. Mücerred sülasi fiilin anlamını da taşıyabilir. Mutavaat; herhangi bir nesnenin bir fiilin eylemini kabul etmesi ve bu eylemle alınmak istenen neticeye olumlu cevap vermesidir.

 

وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً

 

Ayetin ikinci cümlesindeki  وَ  istînâfiyyedir.

İstînâfiye وَ ı (diğer adı ibtidaiyyedir) yalnızca mahalli olmayan cümleleri birbirine bağlar. Ve ardından gelen cümlenin öncekine îrab ve hükümde ortak olmadığını gösterir. Bu harfe kendisinden sonra gelen cümlenin öncekine bağlı olduğunun zannedilmemesi için istînâfiye denilmiştir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâğatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları ve “Vâv”ın Kullanımı)

Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. 

Mazi fiil sebata, temekküne ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 107) 

بِاللّٰهِ ’deki  ب  harfi zaiddir. Tekid ifade eder.  للّٰهِ , lafzen mecrur mahallen merfû konumda müsnedün ileyhtir.

Müsnedin ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle  marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir. 

Cümlede mütekellimin Allah Teâlâ olması dolayısıyla  اللّٰهِ  isminde tecrîd sanatı vardır. وَكَفٰى بِاللّٰهِ  sözünde zamir yerine Allah ismi gelmiştir. Lafza-i celâlin tekrarlanması, zatının yüceliğine tenbih, onun kudret ve celâlini hissettirmek, zihne yerleştirmek için yapılan ıtnâb sanatıdır. Bu tekrarda reddü’l-acüz ale’s-sadr vardır.

وَك۪يلًا۟  temyizdir. Temyiz anlamı kuvvetlendiren ıtnâb sanatıdır.

Burada zamir makamında ism-i celâlin zahir olarak zikredilmesi, hükmün, illetini bildirmek içindir. Çünkü (Allah kelimesinin mastarı olan) ulûhiyet, Allah Teâlâ’nın kemâl sıfatlarını ifadede asıldır. (Ebüssuûd, Nisa Suresi 81) 

وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً  sözünde tağlîb vardır. Allah sadece vekil olarak değil, Basîr, Semi', Hafîz olarak da yeter.

تَوَكَّلْ - وَك۪يلاً  kelimeleri arasında cinas-ı iştikak ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

وَكَفٰى بِاللّٰهِ  ve  وَكَفٰى بِرب  ifadelerindeki  بِ  harf-i ceri, Kur’an’ın her yerinde zaiddir. (Fahreddin er-Râzî, Âşûr, Nisa Suresi 171)