Yâsin Sûresi 75. Ayet

لَا يَسْتَط۪يعُونَ نَصْرَهُمْۙ وَهُمْ لَهُمْ جُنْدٌ مُحْضَرُونَ  ...

Onlar, ilâhlar için (hizmete) hazır asker oldukları hâlde, ilâhlar onlara yardım edemezler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 لَا
2 يَسْتَطِيعُونَ güçleri yetmez ط و ع
3 نَصْرَهُمْ onlara yardım etmeye ن ص ر
4 وَهُمْ ve onlar
5 لَهُمْ onlar için
6 جُنْدٌ askerlerdir ج ن د
7 مُحْضَرُونَ hazırlanmış ح ض ر
 

İlk âyette geçen en‘âm kelimesini (tekili neam) belirli tür hayvanlarla sınırlandırarak tercüme etmek de mümkün olmakla beraber (bilgi için bk. Mâide 5/1), kelime bu bağlamda insanların binmek, etlerinden, sütlerinden vb. ürünlerinden yararlanmak üzere kendi hâkimiyetleri altına alabildikleri hayvanlar için kullanılmıştır. Âyetin devamından ve müteakip iki âyetten bu mâna zaten anlaşıldığı için meâlde “hayvanlar” şeklinde mutlak bir karşılık verilmiştir. 71. âyetin “kendi kudretimizin eserlerinden” şeklinde çevrilen kısmı lafzan “kendi ellerimizle yaptıklarımızdan” mânasına gelmektedir. Burada insanlara lutfedilmiş bir nimet olarak zikredilen hayvanların meselâ tarımsal veya endüstriyel ürünlerde olduğu gibi insanın da katkılarıyla oluşan ürünlerden farklı ve doğrudan doğruya ilâhî kudretin eserleri olduğunu belirtmek üzere böyle bir üslûp kullanıldığı düşünülebilir. Ayrıca bu hayvanların doğasına güdülme, üzerinde hâkimiyet kurulabilme özelliğini yerleştirenin de Cenâb-ı Allah olduğu bu âyetlerde açıkça ifade edilmiştir. Âyetlerin asıl amacının da Allah Teâlâ’nın insanlara lutfettiği nimetlerin kadrini bilmediklerini, gereğince şükretmediklerini, üstelik kendilerine hiçbir yararı dokunmayan varlıkları tanrı edindiklerini hatırlattıktan sonra Resûlullah’a teselli vermek ve onların sözlerinden ötürü üzülmesine gerek olmadığını bildirmek olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim 77 ve 78. âyetlerde müşriklerin küstahlık derecesine varan had bilmez tavırları için canlı bir örnek üzerinde durulacaktır. Burada verilmek istenen mesajın da şu olduğu söylenebilir: Bunca nimetine karşılık Allah’a şükretmek şöyle dursun bir de O’na ortak koşarak nankörlüğün en büyüğünü yapan bu insanların Hz. Peygamber hakkında ağır hakaretlerde bulunmaları ve haksız sözlerle onu incitmeleri yadırganacak bir şey değildir. Şu halde Resûlullah ve onun yolunu izleyen müminler bu durumdan müteessir olmamalı, haklı mücadelelerini azimle sürdürmelidir. 74. âyette müşriklerin düzmece tanrılardan yardım göreceklerini umdukları belirtilirken, putların –dünya işleriyle ilgili olarak– Allah katında kendileri için şefaatçilik yapacağı yönündeki inançlarına işaret edilmektedir (İbn Âşûr, XXIII, 71). 75. âyetin ikinci cümlesindeki zamirlerden ilkinin müşriklerin, ikincisinin ise sahte tanrıların (putların) yerini tuttuğu görüşü esas alındığında âyetin meâli değişir ve açıklaması şöyle olur: Halbuki o putlar âhirette müşriklerin çarptırıldığı azabı seyretmek üzere toplanmıştır ve sayıları da çok olduğu halde onlara yardım edemezler (İbn Atıyye, IV, 463; İbn Âşûr, XXIII, 71).

 


Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 512-513
 

لَا يَسْتَط۪يعُونَ نَصْرَهُمْۙ وَهُمْ لَهُمْ جُنْدٌ مُحْضَرُونَ

 

Fiil cümlesidir. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يَسْتَط۪يعُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. 

نَصْرَهُمْ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

هُمْ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  لَهُمْ  car mecruru  جُنْدٌ 'ün mahzuf haline mütealliktir.  جُنْدٌ  mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur.  

مُحْضَرُونَ  kelimesi  جُنْدٌ ‘un sıfatı olup ref alameti  و ‘dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanırlar. 

مُحْضَرُونَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i mef’ûlüdür.

 

لَا يَسْتَط۪يعُونَ نَصْرَهُمْۙ 

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)

Burada, لَا يَسْتَط۪يعُونَهُمْۙ  ‘onlara yardım etmezler’ buyurulmamıştır. Çünkü böyle gelseydi “yardım etmeye güçleri vardı, ama yardım etmiyorlar” manasına delalet ederdi. Ayette görüldüğü gibi gelerek, onların yardıma güçlerinin yetmediği, bundan aciz oldukları ifade edilmiştir. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c.2, s.348)


وَهُمْ لَهُمْ جُنْدٌ مُحْضَرُونَ

 

Ayetin ikinci cümlesi atıf harfi  وَ ‘la makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Mübteda ve haberden oluşmuş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.  

İsim cümlesinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfret ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi) 

Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.  لَهُمْ  car mecruru,  جُنْدٌ ’un mahzuf haline mütealliktir. 

جُنْدٌ ’daki tenvin tahkir içindir.

جُنْدٌ  için sıfat olan  مُحْضَرُونَ  cümlesi, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır. Müspet muzari fiil sıygasında gelerek teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.

[Onlar ilâhlar için, hazırlanmış askerlerdir.] cümlesinde teşbîh-i belîğ vardır. Yani, onlara hizmet etme ve onları savun­ma hususunda asker gibidirler. Teşbih edatı ile teşbih yönü söylenmemiş, böylece teşbîh-i belîğ olmuştur. (Safvetü’t Tefâsir)

Fethu'l-Kadîr'de ise şöyle yazılıdır: Yani, kâfirler putları için dünyada hazır bir ordudur. Hasan şöyle demiştir: “Onları korur ve savunurlar.” Katâde, “dünyada onlara arka çıkarlar” demiştir. Zeccâc, “putlarına yardım ederler, putların ise onlara yardım edecek gücü yoktur” demiştir. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c.2, s.349 ) 

74 ve 75.  ayetlerde tevhidin, vahdaniyetin izahının peşi sıra, haşre (Kıyamete) bir işarettir. (Fahreddin er-Razi)

Bu kelam onların görüşlerinin batıl olduğunu, umutlarının hüsran olacağını ve tedbirlerinin aksi sonuçlar vereceğini beyan etmektedir. (Ebüssuûd)