Sâffât Sûresi 116. Ayet

وَنَصَرْنَاهُمْ فَكَانُوا هُمُ الْغَالِب۪ينَۚ  ...

Onlara yardım ettik de onlar galip gelenler oldular.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَنَصَرْنَاهُمْ ve onlara yardım ettik ن ص ر
2 فَكَانُوا böylece oldular ك و ن
3 هُمُ kendileri
4 الْغَالِبِينَ üstün gelenler(den) غ ل ب
 
Mûsâ ve Hârûn’un peygamberliklerinin, ataları İbrâhim ve İshak’tan kalan bir miras değil, Allah Teâlâ’nın onlara bir lutfu olduğu bildirilmektedir. “Büyük sıkıntı”dan maksat, Şevkânî’nin ifadesiyle (IV, 467) Firavun yönetiminin, Mısır’da yaşayan İsrâiloğulları’na köle muamelesi uygulaması, bu muameleden dolayı çektikleri maddî ve mânevî sıkıntılardır (bilgi için bk. A‘râf 7/104-105). “Açık seçik anlaşılabilen kitap” ise Tevrat’tır. Bu âyetlerde İsrâiloğulları’nın Hz. Mûsâ önderliğinde Mısır’dan ayrılıp Sina yarımadasına geçmeleri ve Tevrat’ın indirilmesi konusunda kısaca bilgi verilmekte, Allah’ın Mûsâ ve Hârûn ile İsrâil kavmine büyük lutufları hatırlatılmaktadır (ayrıntılı bilgi için bk. Bakara 2/49-93; A‘râf 7/103-156). Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 548
 

وَنَصَرْنَاهُمْ فَكَانُوا هُمُ الْغَالِب۪ينَۚ

 

Fiil cümlesidir.  وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

نَصَرْنَاهُمْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

فَ  atıf harfidir.  كَانُوا  nakıs, damme ile mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.  كَانُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan  و  muttasıl zamirdir, mahallen merfûdur. 

 هُمُ  fasıl zamiridir.  الْغَالِب۪ينَ  kelimesi  كَانُوا ’nun haberi olup nasb alameti  ى ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanırlar. 

الْغَالِب۪ينَ  kelimesi sülâsî mücerred olan  غلب  fiilinin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَنَصَرْنَاهُمْ 

 

نَصَرْنَاهُمْ  cümlesi, hükümde ortaklık nedeniyle  مَنَنَّا  cümlesine atfedilmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)

نَصَرْنَاهُمْ  fiili, azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.


 فَكَانُوا هُمُ الْغَالِب۪ينَۚ

 

Cümle makabline  فَ  ile atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.  كان ’nin dahil olduğu isim cümlesi formunda faide-i haber inkârî kelamdır. Cümle fasıl zamiriyle tekid edilmiştir.

Müsned olan  الْغَالِب۪ينَۚ ‘nin  الْ  takısı ile marife olması bu vasfın müsnedün ileyhte kemâl derecede olduğuna işarettir. İsm-i fail vezninde gelerek bu vasfın mübtedada sübut ve devamına işaret etmiştir.

فَكَانُوا هُمُ الْغَالِب۪ينَ  sözündeki  هُمُ  fasıl zamiri kasr ifade eder. Sadece onlar kurtulmuştur. Onlardan başka kurtulan yoktur anlamındadır. (Âşûr)

Kasr, mübteda ve haber arasındadır. Kasr-ı mevsuf ale’s-sıfattır.  هُمُ  mevsuf/maksûr,  الْغَالِب۪ينَۚ  sıfat/maksûrun aleyhtir.

İsim cümlesi fiil cümlesine atfedilmiştir. Aslolan, aynı üsluptaki cümlelerin birbirine atfıdır. İsim cümlesinin anlamında sabitlik ve devamlılık, fiil cümlesinin anlamında ise yenilenme ve tekrarlanma vardır.

Şayet hem devamlılık hem fiilin tekrarı ve yenilenmesi kastediliyorsa, isim cümlesi fiil cümlesine atfedilebilir. Bunun aksi de mümkündür. Mesela, fiil cümlesinden fiilin zaman zaman yenilendiğini, isim cümlesinden ise başlayıp halen devam ettiği kastediliyorsa aralarında atıf yapılabilir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâgatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı, Ekev Akademi Dergisi, Yıl: 21, Sayı: 69 (Kış 2017))

كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, c. 5, s. 124)

كان  fiili, bir cinste var olan bir vasıf ile ilgili kullanılması durumunda  söz konusu vasfın o cinsin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurgular ve ona dikkat çeker. (Râgıb el-İsfahânî)