لَوْ اَنَّ عِنْدَنَا ذِكْراً مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ
“Kitap” diye çevirdiğimiz 168. âyetteki zikirden maksat, Allah tarafından gönderilmiş uyarıcı, aydınlatıcı, yol gösterici metinlerdir. Öyle anlaşılıyor ki meleklerle ilgili telakkilerine yöneltilen eleştirilerde olduğu gibi Kur’an’ın yaptığı açıklamalarla inanç ve anlayışlarının ne kadar sakat olduğunun farkına varan, eleştiriler karşısında haklı ve geçerli cevaplar bulamayan putperestler, kendilerinin Tevrat, İncil gibi eskilere gelmiş olanlara benzer bir kitaba sahip olmamalarını mazeret olarak göstermişlerdir. Ancak bu iddialarıyla iyice çelişkiye düşüyorlardı. Zira kendilerine böyle bir kitabın âyetleri peş peşe geliyor, Hz. Peygamber bu âyetleri her gün onlara duyuruyor, bu âyetlerde “Allah’ın hâlis kulları” olmaları için gerekli bütün bilgiler, uyarılar yer alıyor ama onlar bu âyetleri inkâr ettikleri gibi peygamberi susturmak için mümkün olan her çareye başvuruyor, Kur’an’ın sesini boğmak için türlü tuzaklar kuruyorlardı (bk. Fussılet 41/26).
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 559-560
لَوْ اَنَّ عِنْدَنَا ذِكْراً مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ
لَوْ gayrı cazim şart harfidir.
اَنَّ ve masdar-ı müevvel mahzuf fiilin faili olarak mahallen merfûdur. Takdiri; ثبت وجود الذكر şeklindedir.
اَنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.
عِنْدَنَا mekân zarfı, اَنَّ ’nin mahzuf mukaddem haberine mütealliktir. Mütekellim zamiri نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
ذِكْراً kelimesi اَنَّ ’nin muahhar ismi olup fetha ile mansubdur. مِنَ الْاَوَّل۪ينَ car mecruru ذِكْراً ‘ın mahzuf sıfatına mütealliktir. Muzaf mahzuftur. Takdiri, من كتب الأولين (Öncekilerin kitaplarından) şeklindedir.لَوْ اَنَّ عِنْدَنَا ذِكْراً مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ
Ayet, önceki ayetteki يَقُولُونَ fiilinin mekulü’l-kavlidir. Şart harfi لَوْ ’in dahil olduğu şart cümlesinde îcaz-ı hazif sanatı vardır. Masdar ve tekid harfi اَنَّ ve akabindeki عِنْدَنَا ذِكْراً مِنَ الْاَوَّل۪ينَ cümlesi, masdar teviliyle takdiri ثبت (sabit oldu) olan fiilin faili konumundadır.
Bu takdire göre cümle, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Masdar-ı müevvel cümlesinde takdim tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. عِنْدَنَا mekân zarfı , اَنَّ ’nin mahzuf mukaddem haberine mütealliktir. ذِكْراً , tekid harfi اَنَّ ’nin muahhar ismidir.
Şart cümlesinin cevabı sonraki ayette gelmiştir.
لَوۡ 'deki edebî maksat, temenni edilen şeyi arzulandığı halde nadir ve elde edilmesi güç suretinde göstermektir. لَوۡ 'in kullanım sebebi, temenni edilen şeyin -ki o da tabi olan müşriklerin pişman olmaları sebebiyle dünyaya dönmek için tekrar bir fırsat istemeleridir- elde edilmesinin zor ve imkânsız olduğunu ifade etmektir. (Elif Yavuz, Belâgat İlminde Haber Ve İnşâ (Bakara Suresi Örneği), Yüksek Lisans Tezi)
Ayetteki "Hakikaten müşrikler şu kati sözü söylüyorlardı: "Eğer nezdimizde, evvelkilerden bir kitap olsaydı, elbet biz de, Allah'ın ihlâsa erdirilmiş kullarından olurduk" ifadesi, "Kureyş müşrikleri ve diğerleri, "Elimizde zikir yani, ehl-i kitab'a indirilen Tevrat ve İncil gibi, geçmiş kitaplardan bir kitap olsaydı, ibadetimizi sırf Allah için yapardık ve onlar gibi, biz tekzip etmezdik" diyorlardı. Daha sonra onlara, zikirlerin efendisi olan bir zikir, bütün kitapların şahidi ve şahı bir kitap olan Kur'an gelince, bunu yalanladılar" demektir. Bu ayetin bir benzeri de, ["Onlara bir uyaran elçi geldiği zaman, bu, onların ancak nefretini (kaçışını) artırdı"] (Fatır/42) ayetidir. (Ebüssuûd)