Sâffât Sûresi 28. Ayet

قَالُٓوا اِنَّكُمْ كُنْتُمْ تَأْتُونَنَا عَنِ الْيَم۪ينِ  ...

Şöyle derler: “Siz bize sağdan gelirdiniz. Bize haktan yana görünürdünüz.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالُوا dediler ki ق و ل
2 إِنَّكُمْ şüphesiz siz
3 كُنْتُمْ ك و ن
4 تَأْتُونَنَا bize gelirdiniz ا ت ي
5 عَنِ -dan
6 الْيَمِينِ sağ- ي م ن
 

Militan örgüt mensuplarının, yaşadıkları hezimet ve dağılma sürecinin ardından birbirine düşmeleri, birbirlerini suçlamaları gibi inkârcıların da dünyadaki sapkınlık ve haksızlıklarının bedelini ödeme noktasına geldiklerini görünce birbirlerini nasıl suçlayacakları anlatılmaktadır. 

Taberî (XXIII, 48-49), İbn Atıyye (IV, 469) gibi bazı müfessirler, burada suçlayanların inkârcılar, suçlananların da onları hak yoldan saptıran görülmez varlıklar (cinler, şeytanlar) olduğunu ileri süren rivayetlere itibar etmişlerdir. Ancak çoğunluğun yorumuna göre suçlayanlar sıradan inkârcılar, suçlananlar da onların liderleri konumunda olan­lardır. 

Sözlükte “sağ taraf” ve “and” mânalarına gelen âyet metnindeki yemîn kelimesinin kullanımdaki değişik anlamları nedeniyle 28. âyet farklı şekillerde yorumlanmıştır (bk. Zemahşerî, III, 299). Bizim de tercih ettiğimiz bir yoruma göre eski Arap kültüründe sağ taraf uğurlu, sol taraf uğursuz sayılır, bir şeyin sağdan gelmesi uğur ve hayır olarak yorumlanırdı. Kur’an’da iyilerin amel defterlerinin sağ taraflarından, kötülerin amel defterlerinin de sol taraftan verileceğini bildiren ifade tarzı da (Hâkka 69/19, 25) sağ ve sol kelimelerinin gelenekteki bu simgesel kullanımına dayanmaktadır (Zemahşerî, III, 299; Râzî, XXVI, 134). Dolayısıyla âyetteki “Sağ taraftan gelirdiniz” ifadesi mecazi bir anlatım olup, “Bize hakkımızda hayırlı olacak teklifler getirdiğinizi söyler, bize karşı iyi niyetli, sureti haktan görünürdünüz; ama şimdi anlıyoruz ki gerçekte bizi kandırmış, haktan saptırmışsınız, bize kötülük etmişsiniz” anlamına gelmektedir. Hemen bütün tefsirlerde yemîn kelimesinin “and”mânasından hareketle âyetin, “İnkârcılar, kendilerini saptıran liderlerine âhirette, ‘Siz yeminler ederek bizi ayartıp yoldan çıkardınız’ diye suçlayacaklar” şeklinde anlaşılabileceği veya aynı kelimenin “kuvvet, otorite” anlamında da kullanıldığını dikkate alarak âyeti, “Bize karşı kuvvet kullanarak, üzerimizde otorite kurarak bizi haktan saptırdınız” şeklinde yorumlanabileceği de söylenmiştir. 

Sonuç olarak burada inkârcıların, âhiretteki âkıbetlerini görünce kendilerini saptıran önderleri suçlayacakları; onların da bu suçlamalara karşı 29-32. âyetlerdeki ifadelerle kendilerini savunacakları bildirilmektedir. Kuşkusuz âhiretle ilgili bu tasvirin yapılmasının asıl amacı, toplumların hem yöneten hem de yönetilen kesimlerini uyarmaktır. Buna göre yönetenler böyle bir suçlamayla karşı karşıya kalacaklarını düşünerek despotik ve saptırıcı uygulamalardan kaçınmalıdırlar; yönetilenler de başkalarının güdümüne girmeden, onurlu bir kişilik sergileyerek, Allah’ın karşısında sorumlu tutulacakları inanç ve davranış konularında kendi iradeleriyle özgür ve bilinçli bir şekilde karar verip seçim yapmalıdırlar. 31-33. âyetlerin üslûbundan öyle anlaşılıyor ki, yönetimi altındakileri peygamberin gösterdiği doğru yoldan saptıranlar hem kendi günahlarından hem de başkalarını saptırmalarından dolayı, kezâ sapanlar da yine hem yoldan çıkmalarından hem de başkalarının uydusu olmalarından dolayı ceza göreceklerdir. 

Devamındaki açıklamalar, 34. âyetteki “suçlular” (mücrimîn) kelimesiyle inkârcıların kastedildiğini göstermektedir.

 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 528-529
 

قَالُٓوا اِنَّكُمْ كُنْتُمْ تَأْتُونَنَا عَنِ الْيَم۪ينِ

 

Fiil cümlesidir.  قَالُٓوا  damme üzere mebni mazi fiildir.  Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Mekulü’l-kavli  اِنَّكُمْ كُنْتُمْ ‘dur.  قَالُٓوا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  كُمْ  muttasıl zamir  اِنّ ‘nin ismi olarak mahallen mansubdur. كُنْتُمْ تَأْتُونَنَا  cümlesi  اِنّ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur. 

كُنْتُمْ  nakıs mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.  تُمْ  muttasıl zamiri  كان ’nin ismi olarak mahallen merfûdur. تَأْتُونَنَا  fiili  كُنْتُمْ ’nin haberi olarak mahallen mansubdur. 

تَأْتُونَنَا  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Mütekellim zamiri  نَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  

عَنِ الْيَم۪ينِ  car mecruru mahzuf hale mütealliktir.

 

قَالُٓوا اِنَّكُمْ كُنْتُمْ تَأْتُونَنَا عَنِ الْيَم۪ينِ

 

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Cümle müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 107) 

قَالُٓوا  fiilinin mekulü’l-kavli olan cümle,  اِنَّ  ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi olup faide-i haber inkârî kelamdır. 

اِنَّ ’nin haberi olan  كُنْتُمْ تَأْتُونَنَا عَنِ الْيَم۪ينِ , nakıs fiil  كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi formunda gelmiş olup faide-i haber ibtidaî kelamdır.  كُنْتُمْ ’un haberi olan  تَأْتُونَنَا عَنِ الْيَم۪ينِ , muzari fiil cümlesi olarak gelmiştir.

تَأْتُونَنَا  fiilinin  من  harf-i ceri ile gelmesi gerekirdi. Burada  تَصُدُّونَنا  manasında  عن ile tazmin yani başka bir manada kullanılmıştır. (Âşûr)

كَانَ ’nin haberinin muzari fiille gelmesi, geçmişte belirli bir süre devam edip biten eylemler ve geçmişte mûtat olarak yapılan, âdet haline gelmiş davranışlar  olmak üzere iki manaya delalet eder.  (Vecih Uzunoğlu, Arap Dilinde كَانَ ‘nin Fiili ve Kur’an’da Kullanımı, DEÜ İlahiyat Fak. Dergisi Sayı 41)

Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

[Gerçekten siz bize sağdan gelirdiniz.] Yani siz bize öyle bir geliyordunuz ki, eğer bu konuda bize yemin edecek olsaydınız, yemininizin doğruluğunu kabul ederdik, diye açıklanmıştır. Bir başka açıklama da şöyledir: Sizler bize din cihetinden geliyor ve bizim için şeriatin emirlerinin önemsiz olduğunu belirterek bizi şeriatten uzak tutmaya çalışıyordunuz. (Kurtubî)

Hiç şüphesiz hayır, hasenat ve taatten anlatmak için, yemin lafzı, kinaye yoluyla getirilmiştir. Binaenaleyh cümlenin manası, "Sizler bize tuzak kurdunuz, hilekâr davrandınız. Ve bize, o dinlere davetinizin maksadının hakka yardım, doğruluğu takviye olduğu zannını uyandırdınız" şeklindedir. (Fahreddin er-Râzî, Âşûr)