اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ
اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. هُ muttasıl zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.
مِنْ عِبَادِنَا car mecruru اِنَّ ’nin mahzuf haberine mütealliktir. Mütekellim zamiri نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
الْمُؤْمِن۪ينَ kelimesi عِبَادِ ‘nın sıfatı olup cer alameti ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat 2. Sebebi sıfat
Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar 2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
الْمُؤْمِن۪ينَ kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ
Ayet diğer bir ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâli ittisâldir. Ta’lil cümleleri ıtnâb babındandır. Âşûr tezyîl cümlesi olduğu görüşündedir. (Âşûr)
اِنَّ ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. مِنْ عِبَادِنَا car mecruru, اِنَّ ’nin mahzuf haberine mütealliktir.
عِبَادِنَا izafetinde Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olması kulları tazim ve teşrif içindir.
Ayetteki مِنْ ba’diyet içindir.
الْمُؤْمِن۪ينَ lafzı, عِبَادِنَا için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
الْمُؤْمِن۪ينَ, ism-i fail vezninde gelerek hudus ifade etmiştir.
Sıfat olarak kullanılan ism-i fail, isimleşse de zaman özelliğini kaybetmez.
İsm-i fail kişinin elinde olan fiillerden yapılır. İrade dışında olan fiillerden ism-i fail yapılmaz. Bu tür fiilierin ism-i failini sıfat-ı müşebbehe üstlenir. (Yrd.Doç.Dr. M. Akif Özdoğan, KSÜ. İlahiyat Fakültesi Dergisi, 10 (2007) s. 55 - 90 Arapçada İsm-İ Fâil Ve İşlevleri)
İsm-i fail, sıfat-ı müşebbehe kalıbının aksine sonradan oluşa delalet eder. Sıfat-ı müşebbehe sübuta delalet eder. حسن kelimesi sübuta, حاسن kelimesi hudûsa delalet eder. Bunun için هو احسن غدا [O, yarın güzel bir şey yapacak] deriz. كريم ve كارم kelimeleri de böyledir.
Bahru'l Muhît'te şöyle yazılıdır: Bu hüküm, bu sözlere mahsus değildir. Aksine فاعل vezni dışındaki bütün binalar sübut ve istikrar ifade eder. Hudûs manasını ifade etmek arzu edildiğinde, حاسن ، ثاقل ، فارح ، سامن (güzel iş yapan, ağır, sevinçli, şişman) denir. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c. 3, s. 47)
İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu (sabit olması) veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)
Bu cümle de, Hz. Nuh'un ihsan ehli olmasının, onun ibadetinde muhlis ve imanının da kâmil olması sebebiyle olduğunu bildirmektedir.
Bu ayet, ibadette ihlasın ve imanda kemâlin kadrinin ne kadar yüksek olduğuna açıkça delalet etmektedir. (Ebüssuûd)