Sâffât Sûresi 95. Ayet

قَالَ اَتَعْبُدُونَ مَا تَنْحِتُونَۙ  ...

İbrahim, şöyle dedi: “Yonttuğunuz putlara mı tapıyorsunuz?”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالَ dedi ق و ل
2 أَتَعْبُدُونَ -mi tapıyorsunuz? ع ب د
3 مَا şeylere
4 تَنْحِتُونَ yonttuğunuz ن ح ت
 

Hz. İbrâhim’in putları kırması etrafında gelişen olaylar burada en dikkate değer yönleriyle özetlenmiş; başka sûrelerde ise daha ayrıntılı bilgi verilmiştir. Şöyle ki, halk bayram şöleni için şehrin dışına çıkınca İbrâhim, hasta olduğunu söyleyerek yalnız kalmış; bu sırada, en büyüğü dışındaki bütün putları kırmıştı. Törenden dönenler durumu görünce, yaptıkları soruşturma sonucunda İbrâhim’i sorguya çekmişlerdi. Bu sırada bâtıl inançlarına karşı Hz. İbrâhim’in yönelttiği eleştirilere karşı inançlarını savunamayan, haklı cevaplar bulamayan putperestler, onun varlığını ortadan kaldırmak istediler; ancak bir mûcize gerçekleşti ve Allah onu yanmaktan korudu (Hz. İbrâhim’in eleştirileri, putları kırması ve diğer gelişmeler konusunda ayrıntılı bilgi için bk. Enbiyâ 21/51-70). Artık halkını putperestlikten vazgeçiremeyeceğini anlayan İbrâhim, yurdunu terketti. “Ben rabbime gidiyorum, O bana yol gösterecektir” ifadesi, Allah’ın buyruğuna uyarak ülkesinden ayrılıp O’nun kendisi için takdir ettiği başka bir yere gideceğini açıkladığı şeklinde yorumlanmaktadır (Zemahşerî, III, 306; Hz. İbrâhim ve hayatı hakkında bilgi için bk. Bakara 2/124).

Hz. İbrâhim’in, putperestlerin inançlarındaki mantıksızlığı açıkça ortaya koymak üzere 96. âyette geçen, “Oysa sizi de yaptıklarınızı da Allah yarattı” şeklindeki sözü iki şekilde açıklanmıştır: a) “Sizi de sizin yaptığınız putları da Allah yarattı.” Böylece yaratılmış olanın yaratana ortak koşulmasındaki mantıksızlık dile getirilmektedir. b) “Sizi de sizin amellerinizi, işlerinizi de Allah yarattı.” Şu halde Allah dilemese ve insanlara iş yapma gücü ve imkânını vermeseydi hiç kimsenin hiçbir eylemde bulunması mümkün değildi. Kader inancına bağlı olan Ehl-i sünnet bu açıklamayı, Mu‘tezile ise ilk açıklamayı benimsemişlerdir (kader konusuyla ilgili bilgi için bk. Bakara 2/7, 286).

 

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 544
 

قَالَ اَتَعْبُدُونَ مَا تَنْحِتُونَۙ

 

Fiil cümlesidir. قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Mekulü’l-kavli  اَتَعْبُدُونَ ‘dir. قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

Hemze istifham harfidir. تَعْبُدُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

Müşterek ism-i mevsûl  مَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  تَنْحِتُونَۙ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur. Aid zamir mahzuftur.

تَنْحِتُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

 

قَالَ اَتَعْبُدُونَ مَا تَنْحِتُونَۙ

 

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâli ittisâldir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  اَتَعْبُدُونَ مَا تَنْحِتُونَ   cümlesi, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Hemze inkâri istifham harfidir. (Âşûr)

İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen tevbih, tahkir ve taaccüp amacı taşıyan cümle, mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır.

Mef’ûl konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَا ‘nın sılası olan  تَنْحِتُونَ , müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.  

Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar. Muzari fiil gelerek, yapılan amellerin zihinde canlanması sağlanmıştır.  

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi) 

النَّحْتُ : İstenilen şekle gelmesi için ahşabın yontulmasıdır. Eğer putlar ağaçtan ise burada النَّحْتِ  kelimesi gerçek anlamında kullanılmıştır. Eğer söylenildiği gibi taştan ise; kelime taşın oyulması ve şekillendirilmesi anlamında mecaz olarak gelmiştir. (Âşûr)