وَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تُـقْسِطُوا فِي الْيَتَامٰى فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَۚ فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تَعْدِلُوا فَوَاحِدَةً اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَلَّا تَعُولُواۜ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَإِنْ | şayet |
|
2 | خِفْتُمْ | korkarsanız |
|
3 | أَلَّا |
|
|
4 | تُقْسِطُوا | adaleti sağlayamıyacağınızdan |
|
5 | فِي | hakkında |
|
6 | الْيَتَامَىٰ | öksüz(kızlar) |
|
7 | فَانْكِحُوا | alın |
|
8 | مَا | olan |
|
9 | طَابَ | helal |
|
10 | لَكُمْ | size |
|
11 | مِنَ | -dan |
|
12 | النِّسَاءِ | kadınlar- |
|
13 | مَثْنَىٰ | ikişer |
|
14 | وَثُلَاثَ | ve üçer |
|
15 | وَرُبَاعَ | ve dörder |
|
16 | فَإِنْ | yine |
|
17 | خِفْتُمْ | korkarsanız |
|
18 | أَلَّا |
|
|
19 | تَعْدِلُوا | adalet yapamayacağınızdan |
|
20 | فَوَاحِدَةً | bir tane (alın) |
|
21 | أَوْ | yahut |
|
22 | مَا | şeyle (yetinin) |
|
23 | مَلَكَتْ | sahip olduğu |
|
24 | أَيْمَانُكُمْ | ellerinizin |
|
25 | ذَٰلِكَ | budur |
|
26 | أَدْنَىٰ | en uygun olan |
|
27 | أَلَّا |
|
|
28 | تَعُولُوا | haksızlık etmemeniz için |
|
Hamisi olan kişi yetim kız ile evlenirse ona mehir vermemiş olur ve dolayısı ile onun hakkına girmiş olur. Hoşlarına gitmese de parası için yetimlerle evlenenler kınanmıştır. Bunun yerine hoşlarına giden kadınlarla evlenmek tavsiye edilmiştir.
Avl kelimesi ağır gelen musibettir. Ailenin geçim ağırlığını üstlenmek de zordur. Ayeti kerimede de bu manada gelmiştir. (Müfredat)
Cahiliye toplumunda çok eşliliğin sebeplerinden biri de serveti çoğaltmaktı. O günün anlayışına göre kişinin şerefi servetiyle ölçülüyordu. (Bugün ne değişmiş ki!!!)
Hayrettin Karaman ve Süleyman Ateş'e göre çok eşlilik için adalet vazgeçilmez bir şarttır. Ayrıca gerekli başka koşullar da vardır:
Kadının çocuk doğuramaması,
Cinsel birleşmeye izin vermeyecek bir hastalığı olması,
Savaş, salgın hastalık gibi bir sebeple kadın nüfusun çoğalması ve bu yüzden fuhşun başgöstermesi...
(Kur'ân Tefsirinde Farklı Yorumlar)Nekeha نكح :
Nikah نِكاحٌ kelimesinin asıl anlamı evlilik sözleşmesidir. Sonradan istiare yoluyla beraber olmak anlamında da kullanılmıştır. (Müfredat)
Kuran’ı Kerim’de farklı formlarda 23 defa geçmiştir. (Mu'cemu-l Mufehres)
Türkçede kullanılan şekli nikahtır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
وَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تُـقْسِطُوا فِي الْيَتَامٰى فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَۚ
وَ istînâfiyyedir. اِنْ şart harfi iki muzari fiili cezm eder. خِفْتُمْ şart fiili olarak mahallen meczumdur. Muttasıl zamir تُمْ fail olarak mahallen merfûdur.
اَنْ masdar harfidir. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, خِفْتُمْ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur. تُقْسِطُوا fiili نْ harfinin hazfiyle mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
فِي الْيَتَامٰى car mecruru تُقْسِطُوا fiiline müteallıktır. الْيَتَامٰ elif üzere mukadder kesra ile mecrurdur. Muzâf hazfedilmiştir. Takdiri, في نكاح اليتامى şeklindedir.
Hem erkek hem de kız yetimler için يتامى kelimesi kullanılır. Bu kelime, yetîmetun kelimesinin harflerinin yer değiştirmesi ile yapılmış çoğuludur. (Keşşâf)
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. انْكِحُوا fiili نَ ’un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Müşterek ism-i mevsûl مَا , mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası طَابَ لَكُمْ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.
طَابَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir. لَكُمْ car mecruru طَابَ fiiline müteallıktır. مِنَ النِّسَٓاءِ car mecruru طَابَ ’deki zamirin mahzuf haline müteallıktır.
مَثْنٰى kelimesi مَا ’nın halidir. Elif üzere mukadder fetha ile mansubtur. ثُلٰثَ وَرُبَاعَ kelimeleri مَثْنٰى ’ya matuftur.
مَثْنٰى söylenmesi zor olduğu için elif-i maksûre üzerine takdir edilmiş fetha ile mansub haldir. (Bu zorluk, elif-i maksûrenin harekesinin görünmesine engel olmuştur.)
Bu vasıf مَفْعَلْ veznindedir. Sülâsî olan اَلثَّنْيُ fiilinden müştaktır. Bu kelime tekrar manasındadır.
مَثْنٰى , gayr-ı munsariftir. Bunun sebebi vasf ve adl [dönüşmüş] olması olup çok eşliliğin mübah olduğu kadınların sıfatıdır.
Adl, burada “udûl” yani “değiştirme ve intikal”dir. Ayette مَثْنٰى sıfatı, اِثْنَتَيْنِ [iki] manasındadır. Aslı, انْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ اِثْنَتَيْنِ اِثْنَتَيْنِ [Hoşunuza giden kadınlarla iki iki nikâhlanın.] şeklindedir. Sayının sıfatını iki kere tekrarlamaktan vazgeçilerek مَثْنٰى buyurulmuştur. (Hâlidî, Vakafât Düşündüren Ayetler s. 22 - Fahreddin er-Râzî - Ebüssuûd)
Buradaki خَوْفٌ [korku], “haram işlemekten ve yetime adaletsiz davranmaktan haşyet duymak”tır. (Hâlidî, Vakafât Düşündüren Ayetler s. 15)
خِفْتُمْ [korkarsanız] fiilindeki hitap bütün Müslümanlara değil, sadece onlar içinden özel bir gruba yöneliktir. Bu grup, yetim kadınlara vasi olan ve yetim kızın amcasının veya dayısının oğlu gibi bu kadınlarla evlenmesi haram olmayan erkeklerdir. İkinci cümleye dikkat çekmek için hitap bize has kılınmıştır, bunun delili Âişe’nin (r.a.) Urve'ye bu ayetin nüzulü hakkında söyledikleridir. (Hâlidî, Vakafât Düşündüren Ayetler s.16 - Fahreddin er-Râzî,)
Buradaki قَاسِطٌ “zalim” manasındadır ve o cehennem odunudur. اَقْسَطَ rubâî fiili ise “adaletli oldu” manasındadır. Allah Müslümanlara adaletli davranmalarını emretmiştir. (Hâlidî, Vakafât Düşündüren Ayetler s. 17)
يَتِيم [yetim] sözcüğünün çoğulu الْيَتَامٰى’dır. فَعِيل vezninde sıfat-ı müşebbehedir.
اَلْيُتمِ kelimesinden müştaktır ve müfreddir. Yetim, “küçükken babası ölen ve yalnız kalan, bakıma ve himayeye muhtaç olan kişi”dir.
يَتِيم müfred müzekkerdir, يَتِمَة müennesidir. Kur’an’da müennes sıfatı kullanılmamıştır. Sadece يَتِيم şeklinde kullanılmış, bununla hem müzekker hem de müennes kastedilmiştir; فَاَمَّا الْيَت۪يمَ فَلَا تَقْهَرْ [Öyleyse sakın yetime kötü muamele etme! (Duha Suresi, 9)] ayetinde olduğu gibi.
الْيَتَامٰى şeklindeki çoğulu ise bu ayette olduğu gibi sadece kadınlar için kullanılır:
وَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تُقْسِطُوا فِي الْيَتَامٰى [Eğer yetimler hakkında qıst yapamamaktan korkarsanız… (Nisa Suresi, 3)] (Hâlidî, Vakafât Düşündüren Ayetler s. 17)
Buradaki مِنَ harfi, beyaniyyedir. Nikâhlanmak için rağbet edilen kadınların tayyib [temiz] kadınlar olduğunu açıklar. Tayyib vasfı; fiiller, sözler, ameller ve şahsiyetler için kullanılır. Burada tayyib ile kadınların kastedildiğini göstermek için مِنَ beyaniyye’ye ihtiyaç duyulmuştur. (Hâlidî, Vakafât Düşündüren Ayetler s. 20)
فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تَعْدِلُوا فَوَاحِدَةً اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ
Cümle atıf harfi فَ ile birinci اِنْ خِفْتُمْ ’e atfedilmiştir. اِنْ şart harfi iki muzari fiili cezm eder. خِفْتُمْ şart fiili olarak mahallen meczumdur. Muttasıl zamir تُمْ fail olarak mahallen merfûdur.
اَنْ masdar harfidir. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. اَنْ ve masdar-ı müevvel, خِفْتُمْ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.
تَعْدِلُوا fiili نْ harfinin hazfi ile mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.
وَاحِدَةً mahzuf fiilin mef’ûlun bihi olup fetha ile mansubtur. Takdiri, انكحوا şeklindedir.
اَوْ atıf harfidir ve tahyîre (iki şeyden birinin seçilmesine) delalet eder. Böylece erkek, önceki ve sonraki fiil arasında muhayyerdir. Yani hür olan tek kadınla evlenmeli, hür kadınla evlenmeye gücü yetmezse cariye ile yetinmelidir. (Hâlidî, Vakafât Düşündüren Ayetler s. 24)
مَا müşterek ism-i mevsûlu, وَاحِدَةً ’e matuf olup mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ ’dur. Îrabtan mahalli yoktur.
مَلَكَتْ fetha üzere mebni mazi fiildir. تْ te’nis alametidir. اَيْمَانُكُمْ faildir. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَلَّا تَعُولُواۜ
İsim cümlesidir. İşaret ismi ذٰلِكَ mübteda olarak mahallen merfûdur. ل harfi buud yani uzaklık bildiren harf, ك ise muhatap zamiridir. اَدْنٰٓى elif üzere mukadder damme ile merfû olan haberdir.
اَنْ masdar harfidir. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. اَنْ ve masdar-ı müevvel, mahzuf إلى harf-i ceriyle birlikte اَدْنٰٓى ’ya müteallıktır.
تَعُولُوا fiili نْ harfinin hazfiyle mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
تَعُولُوا fiili, sülâsî mücerred olan عول fiilinin muzarisidir.
اَدْنٰٓى ism-i tafdil kalıbındandır.وَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تُـقْسِطُوا فِي الْيَتَامٰى فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَۚ
وَ istînâfiyyedir. Ayetin ilk cümlesi şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Hıftum خِفْتُم şart fiiliyle başlayan cümle müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Masdar harfi أن ’i takip eden menfi muzari fiil cümlesi لَّا تُقْسِطُوا فِي الْيَتَامٰى cümlesi masdar teviliyle mef’ûl konumundadır.
فَ karinesiyle gelen şartın cevabı فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَۚ emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Tevcih anlamı ihtiva eden ism-i mevsûl مَا ’nın sılası mazi fiil sıygasında gelmiş haberî isnaddır.
Yetimlerle evlenildiği takdirde adaletsizlikten korkulması halinde bu evliliğin nehyedilmesi asıl amaç olduğu halde bunun yerine başka kadınlarla evlenme emri ifadesinin tercihi, onları bundan lütufkâr bir tavırla vazgeçirmek içindir. Çünkü insan nefsi tabu olarak, yasaklandığı şeylere ihtiraslı olur. Nitekim kadınların “hoşa gitmek” vasfıyla vasıflandırılmaları da erkekleri daha fazla onlara meylettirmek ve teşvik içindir. Bunların hepsi de bu sakıncalı durumda velileri yetimlerle evlenmekten vazgeçirmeye dönüktür, işte ayetin nüzul sebebi, tahakkuk etmiş evlilik iken zımnî nehyi, beklenen evliliği tercih etmenin sırrı da budur. Çünkü bu yaklaşımda, şer vâki olmadan onu süratle önlemek vardır -zira vâki olan bir şey, bazen kaldırılamıyor- ve bir de tahakkuk etmiş böyle bir evliliğin sakıncası mübalağa ile ifade edilmiş olur. Zira beklenen evliliğin sakıncası ondan beklenen haksızlıktan dolayı olduğuna göre haksızlıkla beraber tahakkuk etmiş evliliğin sakıncası daha ağırdır. (Ebüssuûd)
مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَۚ kelimeleri mevsûlün ifade ettiği kişilerden haldir. Hal, anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.
اِنْ خِفْتُمْ [Eğer korktuysanız] şart fiilinin mazi gelişi, kesin olacağına işaret içindir.
اِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تُقْسِطُوا فِي الْيَتَامٰى [Yetimler hakkında korkarsanız] ifadesinde idmâc vardır. Hem yetim mallarına yapılacak haksızlıktan korkmak hem de yetim kızlarla istemeden yapılan evliliklerde haksız davranma korkusu anlaşılmaktadır. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an)
مَثْنٰى - ثُلٰثَ - رُبَاعَۚ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr vardır.
Bazan takdim; az olan şeyden çoğa doğru yapılır. İkişer, üçer, dörder (Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)
فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تَعْدِلُوا فَوَاحِدَةً اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ
Ayetin ikinci cümlesi فَ ile önceki cümleye atfedilmiştir. Aynı üsluptaki cümleler arasında inşaî isnad olma bakımından mutabakat vardır. لَّا تَعْدِلُوا masdar teviliyle şart fiili خِفْتُمْ ’un mef’ûlü konumundadır.
Rabıta harfi فَ ’nin dahil olduğu cevap cümlesinde îcâz-ı hazif sanatı vardır. وَاحِدَةً kelimesi takdiri فالزموا (Yapışın) olan mahzuf fiilin mef’ûlüdür. Şart ve cevap cümlelerinden oluşmuş terkip şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.
اَلَّا تُقْسِطُوا - اَلَّا تَعْدِلُوا - اَلَّا تَعُولُواۜ arasında mürâât-ı nazîr vardır.
مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ [Ellerinizin sahip olduğu] tabiri cüz-kül alakasıyla mecaz-ı mürseldir. Gerçekte sahip olan insanın kendisidir.
Yetimler hakkında ve yukarda zikri geçen sayılar üstündeki eşler arasında adaleti gerçekleştirememekten korktuğunuz gibi asgari sayıdaki çok eşlilikte de eşler arasında adaleti sağlayamamaktan korkarsanız o takdirde bir eşlilikten ayrılmayın. Bir eşle yetinin ya da çok sayıdaki eşlerinizden birini seçin ve diğerlerini bırakın. (Ebüssuûd)
ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَلَّا تَعُولُواۜ
Ayetin istînâfiyye olarak fasılla gelen son cümlesi, isim cümlesi formunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müsnedün ileyhin işaret ismiyle marife oluşu, işaret edilenin önemini ve şerefini ifade eder. İsim cümleleri sübut ifade eder. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir.
Allah’ın koyduğu kurallara işaret eden ذٰلِكَ ’de istiare vardır. Bilindiği gibi işaret isimleri mahsus şeyler için kullanılır. Burada olduğu gibi aklî bir şeye işaret ismiyle işaret edilirse aklî olan hissî olana benzetilmiş olduğundan istiare oluşur. Câmi’, her ikisindeki vücudun tahakkukudur.
Dil alimleri sadece mühim bir haber vermek istedikleri zaman müşârun ileyhi işaret ismiyle kâmil olarak temyiz ederler. Çünkü bu şekilde işaret ederek verdikleri haber başka hiçbir kelamda bu kadar açık bir şekilde ortaya konmaz. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan/57, s. 190)
Müsnedin mazi fiille gelmesi hükmü takviye ve hudûs ifade eder. أن sebebiyle masdar tevilindeki menfi muzari fiil cümlesi لَّا تَعُولُواۜ, takdir edilen إلى harfiyle اَدْنٰٓى fiiline müteallıktır.