Kaf Sûresi 1. Ayet

قٓ۠ وَالْقُرْاٰنِ الْمَج۪يدِۚ  ...

Kâf. Şerefli Kur’ân’a andolsun ki kâfirler, aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve şöyle dediler: “Bu tuhaf bir şeydir!”  (1 - 2. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 ق Kaf
2 وَالْقُرْانِ Kur’an’a andolsun ق ر ا
3 الْمَجِيدِ uyarıcı şerefli م ج د
 

Hz. Peygamber’in Kur’an (vahiy) yoluyla alıp tebliğ ettiği inanç esasları içinde en önemlileri; bir tek Allah’a kulluk (tevhid), peygamberliğe iman (nübüvvet), öldükten sonra dirilmeye ve ondan sonraki ebedî hayata (âhiret) inanmaktadır. Müşriklerin yeniden dirilişi inkâr etmeleri üzerine onları ikna etmek maksadıyla Allah’ın ilmine, kudretine dikkat çekilmekte; insanlar ilk yaratılış ile çevrelerinde olup bitenlere, içinde yüzdükleri nimetlere bakarak yeniden yaratma ve diriltmenin mümkün olduğu konusunda düşünmeye teşvik edilmektedir. Müşriklerin hep tekrarladıkları bir şüpheleri vardır: “Çürüyüp dağılmış, başka maddelere dönüşmüş bedene can vermek nasıl mümkün olabilir?” Kur’an’ın bu şüpheye karşı ileri sürdüğü delilin iki önemli unsuru vardır: 1. Her şeyi yok iken var eden Allah yeniden var etmeye elbette kadirdir. 2. Ölen insanda neyin kaldığını, neyin eksildiğini, nelerin başka maddelere dönüştüğünü Allah eksiksiz olarak bilmektedir; bunların benzerini yaratmak ve ruhu bu bedene iade etmek O’nun için zor değildir.

774 yılında (1372) vefat eden tarihçi ve tefsirci İbn Kesîr 1. âyetin tefsirinde “Kâf”ı açıklarken, gelenekte ilim, tenkit ve aklın ne ölçülerde kullanıldığını gösteren şu önemli tesbit ve görüşleri ortaya koymuştur: “Eskilerden (selef) bazıları –Arap alfabesinden bir harf olan– Kâf’ın bir dağ olduğunu ve bütün dünyayı kuşattığını... ifade etmişlerdir. Sanırım bu da, Ehl-i kitap’tan bazı şeylerin alınıp nakledilebileceği görüşüne dayalı olarak İsrâiloğulları’ndan (İsrâiliyat’tan) alınmıştır. Bana göre bu gibi sözler, onların zındıkları tarafından, insanların din konusundaki bilgi ve inançlarını bozmak için uydurulmuştur. Bizim ümmetimizde bile bu kadar büyük din âlimleri, önderleri, hadis uzmanları bulunduğu ve aradan da fazla zaman geçmediği halde Peygamberimiz adına hadis uydurulduğuna göre –peygamberlerinden sonra bu kadar zamanın gelip geçtiği, âlimlerinin kitabı tahrif ettiği ve fâsıklığa saptığı bilinen– İsrâiloğulları’nda bu gibi hurafelerin uydurulup yayılması tabiidir. İsrâiloğulları’ndan bazı şeylerin nakledilebileceğini söyleyen rivayet, aklın câiz gördüğü haber ve bilgilerle sınırlıdır. Akıl yönünden imkânsız ve asılsız olduğu açık olan, yalan olduğu konusunda kuvvetli kanaat bulunan hurafeler bu cevaz (nakledilmesi câiz görülen haberler ve bilgiler) sınırı içine girmez” (VI, 395).

 

  Mecede مجد :

  مَجْدٌ kerem ve celâli geniş olmak anlamındadır. Bu sözcük asıl olarak Arapların develeri çayırı/otu çok ve geniş bir arazide toplamalarından gelmektedir.

  تَمْجِيدٌ ise tazim ve senada bulunma/ululamadır. Bu kuldan Allah-u Teâla'ya doğru olduğunda sözle ve güzel sıfatları zikretmeyle; Allah-u Teâla'dan kula doğru olursa Allah(cc)'ın kula bir fazl bahşetmesi şeklinde olur. (Müfredat) 

  Kuran’ı Kerim’de isim formunda 4 defa geçmiştir. (Mu'cemu-l Mufehres)

  Türkçede kullanılan şekilleri (Abdul)mecid, Mâcid, Mecidiye ve temciddir.  (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi) 

 

قٓ۠ وَالْقُرْاٰنِ الْمَج۪يدِۚ

 

قٓ  hurûf-u mukattaâ harflerindendir. 

وَ  harf-i cer olup kasem vavı’dır. وَالْقُرْاٰنِ  car mecruru mahzuf fiile mütealliktir. Takdiri, أقسم  (yemin ederim) şeklindedir.

Kasemin cevabı mahzuftur. Takdiri,لقد أرسلنا محمّدا، أو ما آمن كفّار مكّة بمحمّد ﷺ. (Andolsun ki Muhammedi biz gönderdik veya Mekke kâfirleri Muhammed’e inanmadılar.) şeklindedir.

الْمَج۪يد  kelimesi  الْقُرْاٰنِ ‘nın sıfatı olup kesra ile mecrurdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat

Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar  2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

قٓ۠

 

Kelama en güzel giriş şekillerinden biri de kelamın konusuyla alakalı bir şeyle başlamaktır. Böylece kelâmın maksadına işâret edilmiş olur. Surenin bu ilk ayeti berâat-i istihlâl sanatının güzel bir örneğidir. Hurûf-u mukattaâ ile başlayan bütün sureler buna örnektir. Çünkü muhatabın dikkatini celb eder ve dinlemeye teşvik eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)

Tefsir alimleri surelerin başlarındaki bu harfler hakkında farklı görüşlere sahiptir. Âmir eş-Şâbi, Süfyan es-Sevri ve bir grup muhaddis şöyle demiştir: Bunlar Allah'ın Kur'an-ı Kerim’de sakladığı bir sırdır. Yüce Allah'ın, her bir kitabında böyle bir sırrı vardır. Bunlar, yüce Allah'ın bilgisini yalnızca kendisine sakladığı müteşabih ayetler arasında yer alırlar. Bunlar hakkında birşey söylemek gerekmez. Biz bunlara iman eder ve Allah'tan geldikleri gibi okuruz. (Kurtubî)

Aynı mukattaa harfleriyle başlayan surelerin arasında mana veya konu açısından bir yakınlık vardır.

Cenab-ı Hak, 28 surenin başında, harflere ve sayılara, harflerin sayısı kadar olan şeylere de, Şems Suresi hariç, 14 surede yemin etmiştir... Şeylere  yemin etmek, harflere yeminden farklı olup, hem sûrelerin başında, hem de (Müddessir/32-33, İnşikak/17, Tekvir/17) ayetlerinde olduğu gibi, sûrelerin arasında yapılmıştır. Ama harflere yemin sûrelerin başı hariç, sure arasında vaki olmamıştır. (Fahreddin er-Râzî) 


وَالْقُرْاٰنِ الْمَج۪يدِۚ

 

Surenin ilk ayeti ibtidaiyye olarak fasılla gelmiştir. وَ  kasem harfidir. Ayette îcâz-ı hazif sanatı vardır. Car mecrur  وَالْقُرْاٰنِ , takdiri  اقسم (Yemin ederim) olan mahzuf fiile mütealliktir.

الْمَج۪يد  kelimesi  الْقُرْاٰنِ  için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır. الْمَج۪يدِۚ , mübalağalı ism-i fail kalıbı olan sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsufta sürekli varlığına, sıfatın mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Rabbimiz Kur'an-ı Kerîm'e yemin etmektedir. Kur'an Hz. Muhammed'e (sav) indirilen kitabın özel ismidir.  القراءة  kelimesinden türemiş bir isimdir. Kur'an kelimesi aslında  قرأ (Okudu) fiilinin masdarıdır.  القراءة  de aynı fiilin diğer masdarıdır. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c. 2, s. 9) 

الْمَج۪يدِۚ (şanlı); kendi dışındaki kitaplar üzerinde şan ve şeref, üstünlük sahibi olan demektir. Ayrıca onun manasını iyi bilen ve içindekilerle amel eden kimse Allah katında da, insanlar katında da şan şeref kazanır. Veya Mecîd olan Allah’tan gelmesi sebebiyle üstünlük, şerefli, olma niteliğini kazanmıştır. Böyle olduğu için Kur’ân’ın Allah’a ait bir sıfatla nitelenmesi caiz olmuştur. (Keşşâf-Rûhu-l Beyân)

Bazı surelere bu heca harfleriyle başlamak Kur’ ân’ın üslubundandır. Bu üslup meydan okumak ve zihinleri uyandırmak içindir. Kasemin cevabı hakkında iki görüş vardır. 

Birinci görüşe göre cevap mahzûftur ve takdiri kelam şudur: Ya  لقد أرسلنا محمّدا ِ(Muhakkak ki Muhammed’i elçi olarak gönderdik) ya da  لتُبْعَثُنَّ ولتَرْجَعُنَّ  (Muhakkak ki yeniden diriltilecek ve geri döneceksiniz) şeklindedir. 

İkinci görüşe göre ise cevap 4. ayet olan  قد علمنا (Muhakkak ki bildik) cümlesidir. Kelam uzadığından dolayı  قَدْ  edatının başından yeminin cevabında bulunması gereken ل  harf hazf edilmiştir. (İbrahim Halil Atmaca, Kâf Sûresinin Tefsiri)