هٰذَا نَذ۪يرٌ مِنَ النُّذُرِ الْاُو۫لٰى
Bunca nimet, hatırlatma ve uyarıya rağmen Allah’ın birliğini ve âhiret hayatının varlığını tartışma konusu yapma küstahlığını gösteren, Kur’an’ın verdiği bilgi ve çağrılar karşısında akıl ve iz‘anı harekete geçirmek yerine gaflet içinde oyalanmaktan haz alanlar eleştirilmektedir. Buna rağmen 62. âyette kısa ve etkileyici bir ifadeyle herkes Allah’a kulluk etmeye ve O’na olan saygısını belli etmeye çağırılmakta, böylece sûre asıl mesajın tekrar edilmesiyle bitirilmektedir.
56. âyeti “Bu, önceki uyarılar gibi bir uyarıdır” şeklinde de çevirmek mümkündür. Burada Hz. Muhammed’in, Kur’an-ı Kerîm’in, önceki toplumlar hakkında verilen haberlerin veya müteakip âyette yer alan kıyamet uyarısının kastedildiği yönünde yorumlar yapılmıştır. 57. âyette kıyametin her an biraz daha yaklaştığı uyarısı yapıldıktan sonra 58. âyette onu Allah’tan başka açığa çıkaracak veya onun zamanını ve nasıl olacağını bilecek yahut onu engelleyebilecek kimse bulunmadığı bildirilmektedir (Şevkânî, V, 136; Elmalılı, VII, 4615). Âlimlerin çoğunluğuna göre son âyette secde etmek gerekir.
هٰذَا نَذ۪يرٌ مِنَ النُّذُرِ الْاُو۫لٰى
İsim cümlesidir. İşaret ismi هٰذَا mübteda olarak mahallen merfûdur. نَذ۪يرٌ haber olup lafzen merfûdur. مِنَ النُّذُرِ car mecruru نَذ۪يرٌ ‘nin mahzuf sıfatına mütealliktir. الْاُو۫لٰى kelimesi النُّذُرِ ‘ün sıfatı olup elif üzere mukadder kesra ile mecrurdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat 2. Sebebi sıfat.
Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata “hakiki sıfat”, dolaylı olarak niteleyen sıfata da “sebebi sıfat” denir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
هٰذَا نَذ۪يرٌ مِنَ النُّذُرِ الْاُو۫لٰى
İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Mübteda ve haberden oluşmuş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
هٰذَا mübteda, نَذ۪يرٌ haberdir. Cümlede müsnedün ileyhin işaret ismiyle marife olması işaret edilenleri tazim ifade eder. İsm-i işaret, müsnedün ileyhi göz önüne koyarak onu net bir şekilde gösterip uzağı işaret eden özelliğiyle onun mertebesinin yüksekliğini belirtir. İşaret isminde istiare vardır. Tecessüm ve cem’ ifade eden هٰذَا ile yapılan uyarılara işaret edilmiştir.
Bilindiği gibi işaret ismi, mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Beyan İlmi)
مِنَ النُّذُرِ الْاُو۫لٰى car mecruru, نَذ۪يرٌ ’un mahzuf sıfatına mütealliktir.
الْاُو۫لٰى kelimesi النُّذُرِ için sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
Haber olan نَذ۪يرٌ , bütün cinslere şamil masdar vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Masdarlar bir fiilin ihtiva ettiği bütün manaları içerirler. Yani; ism-i fail ve ism-i mefûlü de ifade eder.
نَذ۪يرٌ - النُّذُرِ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Ayetteki مِنَ harf-i ceri, gerçek teb'iziyye manasındadır ki bu, "Anlattığımız bu şeyler, olup bitenlerin bazısıdır" demektir. Yahut da bu harf-i cer ibtida-i gaye için olur. Şu halde mana, "Bu, önceki inzarcılardan olan bir inzarcıdır" şeklinde olur. (Fahreddin er-Râzî)
Şanı yüce Allah'ın: [‘’Yoksa ona Mûsa'nın ve... İbrahim'in sahifelerinde olan (şu hükümler) haber verilmedi mi?’’] (en-Necm, 53/36-37) ayetinden itibaren, işte bu da önceki uyarıp korkutanlardan bir uyarıp korkutandır ayetine kadar olan bütün bu hususlar İbrahim ile Mûsa'nın sahifelerinde olan şeylerdir. (Kurtubî)
[Bu Kur’an da ilk uyarılar gibi bir uyarı işte.] Yani Allah’ın, sizden öncekileri uyardığı eski uyarılar gibi bir uyarıdır. Veya bu peygamber önceki uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır. [İkinci ihtimalde] peygamberlerin cemaat oluşu esas alınarak kelime الْاُو۫لٰى şeklinde müennes kullanılmıştır. (Keşşâf)
Bununla Hazret-i Peygamber (sav)'in kastedildi ise, نَذ۪يرٌ burada مُنْذر manasınadır, مِنَ harf-i ceri de, cinsin beyânı içindir. Bununla Kur'an'ın kastedildiğini söylememiz halinde, نَذ۪يرٌ kelimesinin masdar إنذار manasına gelmesi mümkün olduğu gibi, ism-i fail مُنْذر manasına olması da muhtemeldir. Bununla, Kur'an'a işaret edilmiş olması, hem lafız hem de mana bakımından uzak bir ihtimaldir. (Fahreddin er-Râzî - Rûhu’l Beyân)