Necm Sûresi 58. Ayet

لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللّٰهِ كَاشِفَةٌ  ...

Onu Allah’tan başka açacak kimse yoktur.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 لَيْسَ yoktur ل ي س
2 لَهَا onu
3 مِنْ
4 دُونِ başka د و ن
5 اللَّهِ Allah’tan
6 كَاشِفَةٌ açacak kimse ك ش ف
 

Bunca nimet, hatırlatma ve uyarıya rağmen Allah’ın birliğini ve âhiret hayatının varlığını tartışma konusu yapma küstahlığını gösteren, Kur’an’ın verdiği bilgi ve çağrılar karşısında akıl ve iz‘anı harekete geçirmek yerine gaflet içinde oyalanmaktan haz alanlar eleştirilmektedir. Buna rağmen 62. âyette kısa ve etkileyici bir ifadeyle herkes Allah’a kulluk etmeye ve O’na olan saygısını belli etmeye çağırılmakta, böylece sûre asıl mesajın tekrar edilmesiyle bitirilmektedir. 

56. âyeti “Bu, önceki uyarılar gibi bir uyarıdır” şeklinde de çevirmek mümkündür. Burada Hz. Muhammed’in, Kur’an-ı Kerîm’in, önceki toplumlar hakkında verilen haberlerin veya müteakip âyette yer alan kıyamet uyarısının kastedildiği yönünde yorumlar yapılmıştır. 57. âyette kıyametin her an biraz daha yaklaştığı uyarısı yapıldıktan sonra 58. âyette onu Allah’tan başka açığa çıkaracak veya onun zamanını ve nasıl olacağını bilecek yahut onu engelleyebilecek kimse bulunmadığı bildirilmektedir (Şevkânî, V, 136; Elmalılı, VII, 4615). Âlimlerin çoğunluğuna göre son âyette secde etmek gerekir.


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 176-177
 

لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللّٰهِ كَاشِفَةٌ

 

لَيْسَ  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. 

لَيْس  isim cümlesini olumsuz yapar. Sadece mazisi çekildiği için camid bir fiildir. Mazi kipinde tüm şahıs zamirlerine çekimi yapılabilmektedir. Türkçeye “değildir, yoktur, hayır” vb. şeklinde tercüme edilir. Bazen  لَيْسَ ’nin haberinin başına manayı tekid için zaid (بِ) harf-i ceri gelebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

لَهَا  car mecruru  لَيْسَ ‘nin mahzuf mukaddem haberine mütealliktir. مِنْ دُونِ  car mecruru كَاشِفَةٌ ‘nün mahzuf haline mütealliktir.  اللّٰهِ  lafza-i celâl muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.  

كَاشِفَةٌ  kelimesi  لَيْسَ ’nin muahhar ismi olup lafzen merfûdur. 

كَاشِفَةٌ  kelimesi, sülasi mücerredi  كشف  olan fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللّٰهِ كَاشِفَةٌ


Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.

Önceki ayetteki  الْاٰزِفَةُ ‘nun hali olması da caizdir.

Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.

لَيْسَ ’nin dahil olduğu bu isim cümlesinde îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır.

لَهَا  car mecruru  لَيْسَ ’nin mahzuf mukaddem haberine mütealliktir.  مِنْ دُونِ اللّٰهِ  car mecruru, كَاشِفَةٌ ‘daki zamirin mahzuf haline mütealliktir. 

كَاشِفَةٌ  kelimesi,  لَيْسَ ’nin muahhar ismidir. Müsnedün ileyhin nekreliği tazim ifade eder.

مِنْ دُونِ اللّٰهِ  izafeti muzâf ve muzâfun ileyhin gayrını, tahkir içindir. Tekid ifade eden zaid  مِنْ  harfi izafete “hiçbir” anlamı katmıştır. Kelimedeki müenneslik harfi, mübalağa içindir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

Müsnedün ileyh olan  كَاشِفَةٌ , ism-i fail vezninde gelerek bu özelliğin istimrar ve istikrarına işaret etmiştir.

İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

İsm-i fail sübuta, istikrara ve sıfatın mevsûfa olan bağlılığına delalet eder. (Halidî, Vakafat, s. 80)

كَاشِفَةٌ , durumu ortaya koymak ve vukuunun hakikatinden kinayedir.  

مِنْ دُونِ اللّٰهِ  tabirinin, Allah'tan gayrı ve Allah'la beraber olmak üzere iki manası vardır. (Medine Balcı, Dergâhü’l Kur’an, c. 8, s. 723)

Kıyamete örten anlamında  غاشية de denilmiştir. O bir  غاشية (örten) olduğuna göre onun geri çevrilmesi ise keşf (açmak) olur. Bu açıklamaya göre  كَاشِفَةٌ  hazf edilmiş müennes bir lafzın sıfatı olmaktadır. Bu da kaşife bir nefis, kaşife bir kesim yahut kaşife bir hal (yoktur) anlamında olur, açığa çıkaran manasındaki  كَاشِفَةٌ ’ nin, كَاشِفَ  (keşfeden, açan, açığa çıkaran) anlamında olduğu sonundaki   ةٌ ’nin de mübalağa için olduğu da söylenmiştir. (Kurtubî)

Buradaki  مِنْ  edatı, zaide olup, "Onu Allah'dan başka açan yoktur" takdirindedir. Bu zaide edat, olumsuz cümlelerde yer alır ve o cümlenin manasını tekid eder. Nitekim ‘’Bana kimse gelmedi’’ manasında  ما جاءَنِي أحَدٌ  denebileceği gibi, ما جاءَنِي مِن أحَدٍ  de denebilir. Bu izaha göre, cümlede takdim-tehir söz konusudur. Böylece de bu, açanlara nispetle, genel bir olumsuz hüküm olur. Ayetteki  دُونِ  kelimesi, ["Allah'ın dûnunda (dışında), ilâhlar mı istiyorsunuz"] (Sâffat/86) ayetinde olduğu gibi gayri, başka manasınadır. (Fahreddin er-Râzî - Âşûr)