فَاَصْبَحَتْ كَالصَّر۪يمِ
فَاَصْبَحَتْ كَالصَّر۪يمِ
فَ atıf harfidir. اَصْبَحَتْ nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. تْ te’nis alametidir.
اَصْبَحَتْ ’in ismi müstetir olup takdiri هِىَ ’dir. كَالصَّر۪يمِ car mecruru اَصْبَحَتْ ’in mahzuf haberine mütealliktir.
اَصْبَحَتْ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. إِفْعَال babındadır. Sülâsîsi صبح ’dir.
إِفْعَال babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.
فَاَصْبَحَتْ كَالصَّر۪يمِ
فَ , atıftır. Ayet, hükümde ortaklık nedeniyle önceki ayetteki … فَطَافَ cümlesine atfedilmiştir. Nakıs fiil اَصْبَح ’nın dahil olduğu, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. كَالصَّر۪يمِ , nakıs fiil اَصْبَحَ ‘nın mahzuf haberine mütealliktir.
İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu (sabit olması) veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Müşebbehin zikredilmediği teşbih, teşbih edatı zikredildiği için mürsel, vech-i şebeh zikredilmediği için mücmeldir.
Ayette teşbih sanatı vardır. Müşebbeh gizli zamir هِىَ , müşebbehün bih الصَّر۪يمِ’dir. كَ teşbih edatıdır. Her iki taraf da vahid ve hissîdir. Vech-i şebeh, bahçenin helak oluş şeklidir.
Ayette zikredilen beladan maksat Allah tarafından gönderilen bir afettir. ‘Simsiyah’ diye tercüme edilen الصَّر۪يمِ kelimesi, Abdullah b. Abbas'a göre "Karanlık gece gibi oldu." demektir. Süfyan es-Sevri ve Süddi'ye göre "Biçilmiş ekine döndü, kırılıp döküldü." demektir. Bazılarına göre de "Yanıp simsiyah kesildi." demektir. Said b. Cübeyr ise bu kelimenin, Yemen'de San'a şehrine altı mil uzaklıkta bulunan verimsiz bir yerin adı olduğunu, bunların bahçelerinin de o toprağa benzer duruma geldiğinin haber verildiğini söylemiştir. (Taberî)
صرم , bağ kesmek, üzüm ve meyve devşirmek anlamına geldiği gibi, bir şeyi kökünden kesip tamamen ayırmak anlamına da gelir. Bunlar gönüllerince bağın kendisini değil, meyvesini devşirmeyi kastetmiş olsalar da yeminlerinde şöyle demişlerdir: "Vallahi o bağı sabahleyin mutlaka ve kesinlikle keseceğiz". Oysa bu tamamen kendi ellerinde değildi. Gerek o bağın gerek kendilerinin sabaha çıkıp çıkamayacakları öyle kesin bir şekilde bilemezlerdi. (Elmalılı Hamdi Yazır)