Kıyamet Sûresi 17. Ayet

اِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْاٰنَهُۚ  ...

Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize aittir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّ şüphesiz
2 عَلَيْنَا bize düşer
3 جَمْعَهُ onu toplamak ج م ع
4 وَقُرْانَهُ ve okumak ق ر ا
 

Hz. Peygamber, gelen vahyi hemen hâfızasına yerleştirmek için tamamlanmasını beklemeden diliyle tekrarlıyordu. Allah Teâlâ bu âyetleri indirerek ona vahiy geldiğinde nasıl davranması gerektiğini öğretmiştir (bk. Taberî, XXIX, 116-119; Buhârî, “Tefsîr”, Sûre, 75, 2). Bu âyetlerde yüce Allah üç şeyi kendi üzerine aldığını bildirmiştir: 1. Vahyi hafızalarda ve yazılı olarak toplayıp Resûlullah’ın unutmamasını sağlamak (bu hususta ayrıca bk. A‘lâ 87/6); 2. Vahyi Hz. Peygamber’in okumasını sağlamak; 3. Vahyi açıklamak. Ayrıca 19. âyette vahiy kendisine okunduğunda Hz. Peygamber’in susarak onu dinlemesi emredilmiş, o da böyle yapmıştır (Buhârî, “Tefsîr”, 75; Müslim, “Salât”, 148). Allah Teâlâ “biz onu okuduğumuz zaman” buyurarak okuma fiilini kendisine isnat etmiştir; başka âyetlerde onu vahiy meleğinin (Cebrâil) Hz. Peygamber’in kalbine indirdiği bildirilmektedir (meselâ bk. Bakara 2/97; Nahl 16/102; Şuarâ 26/193). Bu âyetler arasında çelişki yoktur. İlâhî vahyin Cebrâil aracılığı ile Hz. Peygamber’in zihnine yerleştirilmesi de bir okumadır. Sonuçta kelâmın sahibi O’dur. Söz/Kur’an O’nun sözüdür; okutan O’dur; şu halde gerçekte okuyan da O’dur. (vahyin geliş şekilleri hakkında bilgi için bk. “Tefsire Giriş” bölümü, “I. Kur’an-ı Kerîm A) Tanımı ve özellikleri, 2. Vahiy” başlığı).

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 509
 

اِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْاٰنَهُۚ


İsim cümlesidir. اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  عَلَيْنَا  car mecruru  اِنّ ‘nin mahzuf mukaddem haberine mütealliktir.  جَمْعَهُ  kelimesi  اِنّ ‘nin muahhar ismi olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  قُرْاٰنَهُ  atıf harfi و ‘la makabline matuftur.

 

اِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْاٰنَهُۚ


Ayet, önceki ayetteki nehiy için ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Ta’lil cümleleri ıtnâb sanatıdır.  اِنَّ  ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Cümle azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden,  اِنَّ  ile tekid edilen isim cümleleri çok muhkem/sağlam cümlelerdir.

İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.  عَلَيْنَا , mahzuf mukaddem habere mütealliktir.  جَمْعَهُ , muahhar mübtedadır.

اِنَّ ‘nin haberi  جَمْعَهُ  ve ona matuf olan  قُرْاٰنَهُۚ , masdar vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir.

Bu ayetin manası, "Onu, senin kalbinde ve zihninde toplayıp muhafaza etmek Bize aittir" şeklindedir.

 قُرْاٰنَهُۚ (Onu okutmak) ifadesiyle ilgili olarak da şu iki izah yapılabilir:

a) Buradaki Kur'an ile, ‘okumak’ manası kastedilmiştir. Buna göre şu iki ihtimal söz konusudur:

1) Bununla, Cebrail (as)'in Kur'an'ı Hz Peygamber (sav)'e, ezberleyinceye kadar tekrar tekrar okuması manası kastedilmiştir.

2) Bununla, "Ey Muhammed, sen, unutmaz hale gelinceye değin, Biz sana okutacağız" manası kastedilmiştir ki bu da, ["Sana okutacağız, böylece sen unutmayacaksın"] (A'la / 6) ayetiyle anlatılan husustur. Binaenaleyh birinci izaha göre, okuyan Cebrail (as), ikincisine göre ise Hz Muhammed (sav)'dir.

b) Burada "Kur'an" kelimesi ile, cem’ ve te'lif (toplama ve biraraya getirme) manası kastedilmiştir. Buradaki cem’ (toplama) ile, o vahyin hem Hz  Peygamber (sav)'in zihninde (göğsünde), hem de hariçte toplanması; "Kur'an" kelimesi ile de, onun, Hz Peygamber (sav)'in zihninde ve hıfzında toplanması kastedilmiştir. (Fahreddin er-Râzî, Âşûr)