Mürselât Sûresi 20. Ayet

اَلَمْ نَخْلُقْكُمْ مِنْ مَٓاءٍ مَه۪ينٍۙ  ...

Biz sizi bayağı bir sudan (meniden) yaratmadık mı?
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 أَلَمْ
2 نَخْلُقْكُمْ sizi yaratmadık mı? خ ل ق
3 مِنْ -dan
4 مَاءٍ bir su- م و ه
5 مَهِينٍ âdi م ه ن
 

“Önemsenmeyen bir su”dan maksat sperm (bk. Kıyâmet 75/37), onun yerleştirildiği “sağlam yer” ana rahmi, “belli bir süre” ise hamilelik dönemidir. Âyetlerde insanın hangi maddeden ve nasıl yaratıldığı açıklanarak Allah’ın neleri yapmaya, yaratmaya kadir olduğuna dair en dikkate değer örneklerden biri ortaya konmuş; böylece yeniden dirilmeyi inkâr edenlere bu inkârlarının temelsiz olduğu gösterilmiştir. 23. âyette insanın yaratılışındaki akıllara durgunluk veren inceliklere, mükemmel düzen ve uyuma, ölçüye ve sonuçta onu yaratan ilâhî ilim ve kudretin genişliğine dikkat çekilmiştir. Böylece insan iki yönden uyarılmaktadır: a) Allah insanı basit, bir sudan yani meniden yaratmış, ana rahminde onu çeşitli aşamalardan geçirerek, maddî ve mânevî kabiliyetlerle donatmış, sonuçta yeryüzünün en mükemmel varlığı haline getirmiştir. Ama insanoğlu nankörlük ederek kendisine paha biçilmez nimetleri lutfeden Allah’a isyan etmektedir. İşte bundan dolayı 18.âyetten başlamak üzere sûrede “O gün inkârcıların vay haline!” buyurularak insanlar uyarılmıştır. b) Âyetlere göre öldükten sonra dirilme olayı mutlaka gerçekleşecektir. Basit bir sudan böyle mükemmel insanı yaratıp meydana getiren yaratıcı kudret onu öldükten sonra diriltmeye de kadirdir.

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 527-528
 

اَلَمْ نَخْلُقْكُمْ مِنْ مَٓاءٍ مَه۪ينٍۙ



Hemze istifham harfidir. Fiil cümlesidir. لَمْ  muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir. 

نَخْلُقْكُمْ  sukün ile meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ‘dur. Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. مِنْ مَٓاءٍ  car mecruru  نَخْلُقْكُمْ  fiiline mütealliktir. مَه۪ينٍ  kelimesi  مَٓاءٍ ‘in sıfatı olup kesra ile mecrurdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat

Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar  2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Müfred olan sıfatlar: Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

اَلَمْ نَخْلُقْكُمْ مِنْ مَٓاءٍ مَه۪ينٍۙ


İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayet, istifham üslubunda talebî inşaî isnaddır. 

Hemze takrirî istifham harfidir. Takrîr; soru soran kimsenin karşı tarafın ikrarını sağlamak için kullandığı bir üsluptur.

Takrîr (itirafa zorlama): Muhatabın bildiği birşey soru şeklinde dile getirilir ve ondan bunu tasdik etmesi istenir. Bunda ikna edici, inandırıcı delil vardır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri, Meânî İlmi)

İstifham üslubunda olmasına rağmen cümle vaz edildiği soru anlamından çıkarak inkâr ve takrir anlamı kazandığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

Ayrıca cümlede, kelamcıların usûlünce kesin aklî delillerle konuşmak şeklinde tarif edilen mezheb-i kelâmî sanatı vardır.

Menfi muzari fiil sıygasındaki cümlede fiil azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.

Muzari fiil teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Hemze menfi cümlenin başına geldiğinde tenbih, tezekkür ve taaccüp manalarını verir. Bu manalarda sakındarma (tahzir) manası da olabilir. Bu ayette olduğu gibi. (Sahip Aktaş, Kur’an’da İstifhâm Üslûbu)

مَٓاءٍ ‘in sıfatı olan  مَه۪ينٍ , mübalağalı ism-i fail kalıbı olan sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

مَٓاءٍ  kelimesindeki tenvin nev ve tahkir ifade eder.

Biz sizi kudretimizle değersiz bir sudan hor görülen, pis bir meniden yaratmadık mı? Meninin değersizliği, onun azlığı ve hakirliğidir. (Rûhu’l Beyân)

مَه۪ينٍ  vasıfı, Cenab-ı Hakkın büyük kudretini işaret eden kinayedir. Çünkü O bu zayıf sudan, zihni ve bedeni çok kuvvetli bir insan yaratmıştır. (Âşûr)

مِنْ  harfi ibtidaiyye içindir. (Âşûr)