Nâziât Sûresi 27. Ayet

ءَاَنْتُمْ اَشَدُّ خَلْقاً اَمِ السَّمَٓاءُۜ بَنٰيهَا۠  ...

(Ey inkârcılar!) Sizi yaratmak mı daha zor, yoksa göğü yaratmak mı? Onu Allah kurmuştur.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 أَأَنْتُمْ siz mi?
2 أَشَدُّ daha çetinsiniz ش د د
3 خَلْقًا yaratılışça خ ل ق
4 أَمِ yoksa
5 السَّمَاءُ gök (mü?) س م و
6 بَنَاهَا (Allah) onu yaptı ب ن ي
 

Öldükten sonra dirilmeyi inkâr edenlerin dikkatleri, yeri ve göğü ile evrene çevrilerek, böylesine geniş ve kompleks olan, düzenli ve uyumlu işleyen varlıklar dünyasını yaratan kudretin insanları da öldükten sonra tekrar diriltebileceğine işaret edilmiştir. Başka bir âyette göklerin ve yerin yaratılmasının insanların yaratılmasından daha büyük bir olay olduğu açıkça ifade buyurulmuştur (Mü’min 40/57). Allah’ın gökleri direksiz yaratması (bk. Ra‘d 13/2), geceyi zifiri karanlık, gündüzü ise aydınlık kılması (Bakara 2/164; Nebe’ 78/10-11), yeryüzünü üzerinde yaşanacak bir şekilde yaratıp gerek insanların gerekse hayvanların beslenmesi için her türlü nimetlerle donatması O’nun sonsuz kudretini ve öldükten sonra insanları diriltebileceğini gösteren çok sayıdaki kanıtlardan bazılarıdır. 

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 548-549
 

ءَاَنْتُمْ اَشَدُّ خَلْقاً اَمِ السَّمَٓاءُۜ بَنٰيهَا۠


Hemze istifham harfidir. İsim cümlesidir. Munfasıl zamir  اَنْتُمْ  mübteda olarak mahallen merfûdur. اَشَدُّ  haber olup lafzen merfûdur. خَلْقاً  temyiz olup fetha ile mansubdur.

Temyiz; kendisinden önce geçen mübhem (manası açık olmayan) bir ismin manasına açıklık getiren camid, nekre bir isimdir. Yani; çeşitli manalar kastedilmeye elverişli önceki isim veya cümleden asıl maksadın ne olduğunu açıklamak üzere zikredilen camid (türememiş), mansub ve nekre isme temyiz denir. Temyizin manasını açıkladığı önceki isme veya cümleye de mümeyyez denir. Temyiz harfi cerli ve izafetle gelmediği müddetçe mansubdur. Mümeyyezin îrabı ise cümledeki yerine göredir. Temyiz Türkçeye “bakımından, …yönünden” şeklinde tercüme edilebilir. Temyizi bulmak için “ne bakımdan, hangi açıdan?” soruları sorulur. Temyiz ikiye ayrılır:

1. Melfûz mümeyyez: Söylenmiş, cümlede görülen mümeyyez.

2. Melhûz mümeyyez: Düşünülen, cümlede açık olarak görülemeyen mümeyyez.

(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

اَمِ  atıf harfi hemzenin muadilidir. Çoğunlukla soru edatlarıyla birlikte kullanılır ve muhataptan bu edatın öncesi ile sonrasındaki unsurlardan birini ta’yin ve tercih etmesini zorunlu kılar. Genellikle soru edatı olan hemze ile ( اَ ) birlikte kullanılır. İkiye ayrılır: Muttasıl  اَمْ . Munkatı’  اَمْ  (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

السَّمَٓاءُ  atıf harfi  اَمِ  ile mübteda  اَنْتُمْ ‘e matuftur. بَنٰيهَا۠  fiili  السَّمَٓاءُ ‘nın hali olarak mahallen mansubdur. 

بَنٰيهَا۠  elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Muttasıl zamir  هَا۠  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

اَشَدُّ  ism-i tafdil kalıbındandır. İsm-i tafdil; bir vasfın, bir hususun bir varlıkta diğer bir varlıktan daha fazla olduğunu ifade eder. İsm-i tafdil  اَفْضَلُ  veznindendir. İsm-i tafdilin sıfat-ı müşebbeheden farkı; renk, şekil, uzuv noksanlığı ifade etmemesidir. Müennesi  فُعْلَى  veznindedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
 

ءَاَنْتُمْ اَشَدُّ خَلْقاً اَمِ السَّمَٓاءُۜ بَنٰيهَا۠


İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayet, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Hemze takrirî istifham harfidir. Takrîr; soru soran kimsenin karşı tarafın ikrarını sağlamak için kullandığı bir üsluptur. 

Takrîr(itirafa zorlama): Muhatabın bildiği birşey soru şeklinde dile getirilir ve ondan bunu tasdik etmesi istenir. Bunda ikna edici, inandırıcı delil vardır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri, Meânî İlmi)

İstifham üslubunda olmasına rağmen cümle vaz edildiği soru anlamından çıkarak ikrar ve tevbih anlamı kazandığı için mecazı mürsel mürekkebdir.

Ayrıca cümlede, kelamcıların usûlünce kesin aklî delîllerle konuşmak şeklinde tarif edilen mezheb-i kelâmî sanatı vardır.

Mütekellimin Allah Teâlâ olması dolayısıyla bu cümlede, tecâhül-i ârif sanatı vardır. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi formunda gelmiştir. 

اَنْتُمْ  mübteda,  اَشَدُّ  haber,  خَلْقاً  temyizdir.

اَشَدُّ , ism-i tafdil vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir.

السَّمَٓاءُۜ  kelimesi, hemzenin muadili olan atıf harfi  اَمِ  ile  اَنْتُمْ e atfedilmiştir. Cihet-i camiâ, tezayüftür.

السَّمَٓاءُۜ  kelimesindeki tarif cins içindir. Gökler demektir. (Âşûr)

Cümlede ihtibak sanatı vardır. ءَاَنْتُمْ اَشَدُّ خَلْقاً  dedikten sonra sadece  السَّمَٓاءُۜ  lafzıyla yetinilmiş  اَشَدُّ خَلْقاً , önceki sözden anlaşıldığı için hazfedilmiştir. 

İhtibak, sözden düşürülmüş olan kelime veya ifadelerin, zikredilen kelime veya ifadeden hareketle tespit edilerek yerine konulmasıdır. (Suyûtî, İtkân, II, 831) 

14. ayette  فَإذا هم بِالسّاهِرَةِ  diye gaybtan bahsedilirken bu ayette muhataba geçilerek iltifat yapılmıştır. (Âşûr)

بَنٰيهَا۠  cümlesi, beyanî istînaf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)

Bu hitap, kendi iddialarına göre pek zor bir şey olduğuna binaen tekrar diriltilmeyi inkâr eden Mekke müşrikleri için olup onları tahkir ve ilzam etmektedir. 13. ayetteki, [O diriltme, korkunç bir sesten ibaret olacak.] sözünde Allah'ın kudretine göre bunun pek kolay olduğu beyan edilmişti. (Ebüssuûd)

بِناءُ السَّماءِ (Göğün bina edilmesi) ile maksat yaratılmasıdır.  البِناءِ (kurmak) fiiliyle yükseklik açısından evlere benzetilerek istiare yapılmıştır. (Âşûr)

Burada da, göklerin nasıl yaratıldığı açıklanmakta ve onların nasıl bina edildikleri beyan edilmektedir.  (Ebüssuûd)