Mutaffifin Sûresi 28. Ayet

عَيْناً يَشْرَبُ بِهَا الْمُقَرَّبُونَۜ  ...

Bir pınar ki, Allah’a yakın olanlar ondan içerler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 عَيْنًا bir çeşme (ki) ع ي ن
2 يَشْرَبُ içerler ش ر ب
3 بِهَا ondan
4 الْمُقَرَّبُونَ yaklaştırılanlar ق ر ب
 

Gerçek erdem sahibi kimselerin cennette karşılaşacakları nimetler tasvir edilmektedir. Amel defterleri “illiyyîn”de korunanların, cennette sevinç ve mutluluk içinde yaşayacakları, koltuklar üzerinde oturup seyredecekleri ifade edilmekle birlikte neyi veya kimi seyredecekleri belirtilmemiştir. Müfessirler, Allah’ın onlar için hazırlamış olduğu ikramları veya cehennemde bulunanların hallerini yahut yüce Allah’ın zâtını seyredeceklerini söylemişlerdir. “Onlar, o gün elbette rablerinden mahrum bırakılacaklardır” meâlindeki 15. âyeti, âhirette inkârcıların Allah’ın zâtını görmekten mahrum kalacakları yönünde yorumlayan müfessirlerden bazıları, “...koltuklar üzerinde oturup seyrederler” meâlindeki 23. âyeti de müminlerin âhirette –bilemeyeceğimiz bir tarzda– Allah’ı görecekleri şeklinde yorumlamışlardır (bk. Râzî, XXXII, 98; Şevkânî, V, 466; İbn Âşûr, XXX, 205).

Kur’an’da, genellikle insanlarda eksik de olsa bir çağrışım yapması ve sonuçta bir arzu uyandırması için cennet nimetleri dünya hayatında haz, tat ve zevk veren bazı maddeler için kullanılan kelimelerle, isimlerle anılmış, bu yönde somut örnekler üzerinden tasvirler yapılmıştır. Burada da müminlere “mühürlenmiş, mührü de misk olan nefis bir içki”nin, bir başka yoruma göre de “içince ağızda misk kokusu bırakan bir içki”nin sunulacağı bildirilmektedir. “İçki” diye çevirdiğimiz rahîk kelimesi Arapça’da “saf ve iyi cins şarap” için kullanılır (Taberî, XXX, 105; İbn Âşûr, XXX, 205). Ancak Sâffat sûresinde (37/47) cennet içkisi tanıtılırken “İçenleri sarhoş etmez” buyurulmuştur. Secde sûresinde de (32/17) daha genel bir ifadeyle “Yaptıklarına karşılık olarak onlar için saklanan mutlulukları hiç kimse bilemez” buyurularak cennet nimetlerinin dünyadakilere göre mahiyet farkına, onların bu dünyada bilinen ve tadılandan büsbütün farklı olduğuna dikkat çekilmiştir. Bu fark, cennet nimetlerinin sırf iyi ve mutluluk verici oluşundadır. Esasen cennetin esenlik, mutluluk ve erdem yurdu olacağına dair pek çok âyet, oradaki nimetlerin –dünya dilindeki kelimelerle ifade edilse de– insanlar arasında kıskançlık, huzursuzluk, çekişme, mutsuzluk, haksızlık, hastalık, keder vb. olumsuzluklar doğuracak türden olmayacağını açıkça göstermektedir.

Burada cennet içkisi tanıtılırken 25. âyette onun karışımının tesnîmden olduğu ifade edilmiştir. Tefsirlerde tesnîmin sözlük anlamı genellikle “suyu, yukarıdan aşağıya akıp duran kaynak” şeklinde verilir ve bu bağlamda cennetteki yüksek bir su kaynağını ifade ettiği belirtilir (meselâ bk. Taberî, XXX, 110). İbn Abbas’a isnat edilen bir açıklamada, Secde sûresinin 17. âyeti hatırlatılarak tesnîmin, iyiler için hazırlanmış bir cennet nimeti olup onun mahiyetini Allah’tan başkasının bilemeyeceği ifade edilmiştir. Hasan-ı Basrî’nin de “Tesnîm, Allah’ın cennet ehli için hazırlayıp gizli tuttuğu nimettir” dediği nakledilir (Râzî, XXX, 100). Tefsirlerde, “Allah’a yakın olanların içecekleri bir kaynak” meâlindeki 28. âyetin “tesnîm”i açıkladığı belirtilmektedir.

 

عَيْناً يَشْرَبُ بِهَا الْمُقَرَّبُونَۜ


Fiil cümlesidir. عَيْناً  mahzuf fiilin mef’ûlü bihi olup fetha ile mansubdur. Takdiri, أعني، أو أمدح، أو يسقون (Kastediyorum, methediyorum veya içiyorlar) 

يَشْرَبُ  fiili  عَيْناً ‘nin sıfatı olarak mahallen mansubdur. 

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat

Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar  2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Müfred olan sıfatlar: Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يَشْرَبُ  damme ile merfû muzari fiildir. بِهَا  car mecruru  يَشْرَبُ  fiiline mütealliktir. الْمُقَرَّبُونَ  fail olup ref alameti و ‘dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. 

الْمُقَرَّبُونَ  sülâsi mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan tef’îl babının ism-i mef’ûlüdür.
 

عَيْناً يَشْرَبُ بِهَا الْمُقَرَّبُونَۜ


Fasılla gelen ayette  عَيْناً , takdiri  أعني  veya  أمدح (Kastediyorum veya methediyorum) olan mahzuf fiilin mef’ûlüdür. Bu takdire göre cümle müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  يَشْرَبُ بِهَا الْمُقَرَّبُونَ  cümlesi,  عَيْناً  için sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

عَيْناً  kelimesindeki nekrelik tazim, nev ve teksir içindir.

بِهَا  car mecruruيَشْرَبُ  fiiline mütealliktir.  يَشْرَبُ  fiili bu harfle tazmin manası olarak 

عَيْناً lâfzı ihtisas olarak maba'dinin tefsir ettiği bir fiille mensûbtur. (Onu Allah'ın kulları içer) ondan zevk duyarak yahut katılmış olarak demektir.  بِ  edatının zait yahut  مِنَ manasına olduğu da söylenmiştir, çünkü içme ondan (kadehten) olduğu gibi ondan başlar. (Beyzâvî, İnsan/6)

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  بِهَا , ihtimam için faile takdim edilmiştir.

Müsnedün ileyh olan  الْمُقَرَّبُونَۜ  kelimesinin  تفعيل  babında ism-i mef’ûl olarak gelmesi, bu fiilin, onun üzerinde, başkası tarafından gerçekleştirilmiş olduğunu belirtir.  

يَشْرَبُ بِها  ibaresindeki  بِ  harf-i ceri burada mülabeset veya baz manasında gelmiştir. يَشْرَبُ  fiilinin mef’ûlü mahzuftur. Hazfedilen mef’ûl  الرَّحِيقُ  kelimesidir. Yani  يَشْرَبُونَ الرَّحِيقَ مُلابِسِينَ لِلْعَيْن  karışımı gözleri kapalı içiyorlar demektir. (Âşûr)