Mutaffifin Sûresi 36. Ayet

هَلْ ثُوِّبَ الْكُفَّارُ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ  ...

Nasıl, kâfirler yapmakta olduklarının karşılığını buldular mı?
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 هَلْ -mı?
2 ثُوِّبَ cezalandılar- ث و ب
3 الْكُفَّارُ kafirler ك ف ر
4 مَا şeylerle
5 كَانُوا oldukları ك و ن
6 يَفْعَلُونَ yapıyor(lar) ف ع ل
 

Bu kümedeki âyetler dünyada inançlarından dolayı müminlerle alay eden, onları küçümseyen ve yollarının yanlış olduğunu ileri süren inkârcılar hakkında inmiş olup onları kınamakta ve uyarmaktadır. Özellikle 33. âyette Allah tarafından kendilerine müminleri koruyup kollama görevi verilmediğinin belirtilmesi dikkat çekicidir. Buna göre din konusunda insanların sırf kendi kişisel görüşlerine göre başkalarını yargılama yetkileri yoktur; bu konudaki ölçü ve dayanaklar Allah tarafından konulmuş olup dinî konulardaki eleştiri ve uyarılar da bu çerçevede kalmalıdır. 34-36. âyetlerde müminlerle inkârcılar arasında durumun âhirette tersine döneceği, bu sefer müminlerin inkârcıların içine düştükleri duruma gülecekleri ifade edilmekte, kendileri için hazırlanmış olan mutluluk verici âkıbetten dolayı sevinecekleri bildirilmekte ve inkârcılara hak ettikleri cezanın uygulanmasına başlanıp başlanmadığını merak ederek etrafa bakacakları bildirilmektedir. Burada asıl anlatılmak istenen husus, müminlerin, inkârcıların azap görmelerinden zevk alacakları, mutlu olacakları değil; dünyadayken inananlarla alay eden ve onların sıkıntı çekmelerinden zevk alan inkârcıların, âhirette bu tutumlarının bedelini ödeyecekleri, ettiklerini bulacaklarıdır. Dolayısıyla bu âyetler uyarı amacı taşımaktadır.


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 581
 

هَلْ ثُوِّبَ الْكُفَّارُ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ


Fiil cümlesidir.  هَلْ  istifham harfidir.  ثُوِّبَ  fetha üzere mebni meçhul mazi fiildir. الْكُفَّارُ  naib-i fail olup lafzen merfûdur.  مَا  ve masdar-ı müevvel mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

كَانَ  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.  كَانُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan و  muttasıl zamirdir, mahallen merfûdur. يَفْعَلُونَ  fiili  كَانُوا ’nun haberi olarak mahallen mansubdur. 

يَفْعَلُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

 

هَلْ ثُوِّبَ الْكُفَّارُ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ


Ayet, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. İnkârî istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.

İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen, cevabı malum bir soru şeklindeki cümle, vaz edildiği anlamdan çıkarak tevbih ve tahkir manası kazandığı için mecâz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca istifhamda, tecâhül-i ârif sanatı vardır.

هَلْ  ile gelen istifham, soru ile; sorulan şeyin gerçekleştiğini ifade ettiğinden soru manasında olmayıp, sorulan sorunun tahakkuk ettiğine/edeceğine delalet eder. Bu sebeple gelecek olan cevap da tahakkuk manasıyla olacaktır. İstifham bu yüzden mecazî, tehekkümî ve inkârîdir. (Âşûr, Yunus/102)

هَلْ  ile yapılan istifham takriridir ve uzun zaman sonra hala kurtulamamalarına taaccüptür. (Âşûr)

Bilinen nefy üslubu yerine istifhamın tercih edilme sebebi; istifhamda muhatabın aklını uyarmak, harekete geçirmek ve düşünmeye teşvik manası olmasıdır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Mazi fiil sıygasında gelen cümle, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)

ثُوِّبَ  fiili, meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü fiil malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime, meçhul binada naib-i fail olur.

Meçhul bina naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)

الثَّوابُ (Sevap, ödül): Övgüye değer bir davranışa karşılık verilen iyiliktir. Bu onun hakikati ve zahiri temelidir. Bunun için burada şerri ödüllendirmekte kullanılarak istiare-i tehekkümiyye yapılmıştır. (Âşûr)

Müşterek ism-i mevsûl  مَا , mef’ûl konumundadır.

مَا ‘nın sılası olan  كَانُوا يَفْعَلُونَ  cümlesi  كَانَ ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.  كَانَ ’nin haberi olan  يَفْعَلُونَ  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, istimrar ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

كَان ’nin haberinin muzari fiili olarak gelmesi, durumun yenilenerek tekrar ettiğine işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, s.103)

كَان ’in haberi muzari fiil olduğunda, genellikle devam edegelen maziye, âdet haline gelmiş davranışlara delalet eder. (Vecih Uzunoğlu, Arap Dilinde  كَانَ ‘nin Fiili ve Kur'an’da Kullanımı, DEÜ İlahiyat Fak. Dergisi, Sayı 41)

يَفْعَلُونَ   kelimesinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır. 

“Ey iman edenler!” şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlîb vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belâgat)

Surenin sonunda konuyu en güzel şekilde bağlayarak mükemmel bir sonuç teşkil eden bu ayet, sözün makama ve girişe uygun güzel bir şekilde tamamlanması olan hüsn-i inteha sanatının güzel bir örneğidir.

Kur’an surelerinin bitişi de girişi gibi belîğdir. Sureler o kadar güzel bir şekilde sona ermiştir ki muhatab artık başka bir şey duymak istemez. Sureler; dua-vasiyet, farzlar, tahmîd ve tehlîl, öğüt, vaad ve vaîd gibi sûrede işlenen konuya uygun bir sözle sona erer. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)

Surenin, ayet sonlarındaki fasıla harfleri  ونَ  ve  ينَ  ile meydana gelen lafzî güzellik, muhatabın dinlemeye ve okumaya olan meylini artırmaktadır. Bu fasılalarda lüzum ma la yelzem sanatı vardır.