Fecr Sûresi 2. Ayet

وَلَيَالٍ عَشْرٍۙ  ...

On geceye andolsun,
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلَيَالٍ ve geceye ل ي ل
2 عَشْرٍ on ع ش ر
 

“Şafak vakti” diye çevirdiğimiz fecr kelimesi masdar olarak “tan yerinin ağarması”, isim olarak belirttiğimiz anlamı yanında, “sabah aydınlığı, şafak vakti, tan yerinin ağarma zamanı” gibi anlamlara gelmektedir. Tan yerinin ağarma zamanı ortalığın aydınlanmaya, canlıların da uyanmaya başlaması, bir çeşit yeniden dirilmeye benzediği için yüce Allah sabah aydınlığına yemin ederek aşağıda anlatılacak konulara dikkat çekmiştir (Râzî, XXXI, 161; ayrıca krş. Tekvîr 81/18). 2. âyette geçen on gecenin, hac ayı olan zilhiccenin ilk on gecesi, hicrî yılın birinci ayı olan muharremin ilk on gecesi, ramazanın ilk veya son on gecesi olduğu yönünde değişik rivayetler vardır. Ancak birinci mâna tercihe daha uygundur. Çünkü bu sûre Mekke’de indiğine, ramazan orucu ise Medine’de farz kılındığına göre ikinci ve üçüncü şıklardaki günler sûrenin indiği dönemde özel bir önem taşımıyordu. Zilhiccenin ilk on günü ise sûrenin inmesinden önce de Araplar’da kutsal sayılıyordu. 

3. âyette geçen “çift ve tek”ten neyin kastedildiği konusunda da farklı yorumlar bulunmakla birlikte, çift olanıyla tek olanıyla bütün varlıklar üzerine yemin edildiğini söylemek en uygun olanıdır. Çünkü varlık yokluğa göre bizâtihî bir değerdir. Nitekim İslâm düşünce tarihinde varlık hayır, yokluk şer kabul edilmiştir. Ayrıca burada belli varlıklardan ziyade bu kavramlara (tek ve çift) dikkat çekildiği; mutlak tek olan Allah’ın dışında “tek”in bulunmadığı, tek gözüken yaratılmış varlıkların ortak özelliklerinin bulunması itibariyle çift ve benzer olduklarına işaret edildiği de söylenebilir (bilgi için bk. Şevkânî, V, 506; Ateş, X, 457). 4. âyette zikredilen “geçip gitmekte olan gece”nin, “Müzdelife gecesi” veya “bayram gecesi” olduğu söylenmiştir (bk. Elmalılı, VIII, 5797). Ancak ifadenin mutlaklığını ve başka pek çok âyette birçok kozmik varlık ve olaylara, belirleme yapılmaksızın yemin edildiğini dikkate alarak bunu da bütün geceler olarak anlamak daha uygun olur.

5. âyetteki “Aklı olan kimse için bunlar yemine konu olacak kadar önemli değil midir?” cümlesinin başında aslında soru edatı bulunmakla birlikte bunun, kesinlik edatı olan “kad” anlamıyla kullanıldığı konusunda görüş birliği vardır. Bu ifade tarzı, yukarıda kendilerine yemin edilen varlıkların çok önemli varlıklar olduğunu gösterir. Uygun olan her türlü takdire açık olsun diye yeminlerin cevabı yani ne maksatla yemin edildiği belirtilmemiştir. Müfessirlere göre Allah Teâlâ bu dört âyette kendi katında önemli olan varlıklara yemin ederek öldükten sonra dirilme, kıyamet, hesap, ceza ve mükâfatın gerçekleşeceğini vurgulamıştır; yahut yeminin cevabı “Çünkü rabbin her şeyi yakından izlemektedir” meâlindeki 14. âyettir. Bu da şöyle yorumlanmıştır: Yukarıda sayılanlara yemin olsun ki rabbin her şeyi yakından izlemektedir; hiçbir şey O’nun bilgisi dışında değildir; O, bütün yapıp ettiklerinizi bilmektedir ve karşılığını ceza veya ödül olarak verecektir” (Şevkânî, V, 507).

Akıl” mânasında kullanılan hıcr kelimesinin kök anlamı “engel­lemek”tir, akıl kavramının sözlük anlamı da aynıdır. Akıl, insanı yanlış bilgi ve düşünceden, kötü davranışlardan alıkoyma yeteneğine sahip olduğu için ona bu isim verilmiştir. Buna göre âyet, genel olarak ilâhî bildirimlerin, özellikle de bu âyetlerde üzerlerine yemin edilen doğal varlık ve olayların anlam ve değerini, Allah’ın neden bu varlıklar üzerine yemin ettiğini, insanın ancak aklını doğru kullanarak anlayabileceğini ifade etmektedir. 

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri  Cilt:5 Sayfa: 616-618
 
Âyetteki on gece ile Zilhicce’nin Kurban Bayramına kadarki ilk on gecesinin veya Ramazan’ın son on gecesinin, yahut Muharrem’in ilk onunun kastedildiği belirtilmiştir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Zilhicce’nin ilk on gününe işaret ederek “ Başka günlerin hiçbirinde işlenecek sâlih ameller, şu günlerde işlenen sâlih amellerden Allah’a daha faziletli değildir“ buyurunca Ashâb-ı kirâm:” Allah uğrunda yapılacak cihad da mı üstün değildir, Yâ Resûlullah?” diye sordular. “ Evet! Allah yolunda yapılacak cihad da. Ancak malını ve canını tehlikeye atarak cihada çıkan, şehit olup dönmeyen kimsenin cihadı bundan da üstündür “ buyurdu. 
(Buhari, Îdeyn 11; Ebû Dâvud, Sawm 61; Tirmizi, Savm 52; İbni Mâce, Sıyâm39)
 

وَلَيَالٍ عَشْرٍۙ


Ayet, atıf harfi وَ ‘la önceki ayetteki  فَجْرِۙ  ‘e matuftur. عَشْرٍۙ  kelimesi  لَيَالٍ ‘nin sıfatı olup kesra ile mecrurdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat

Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar  2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Müfred olan sıfatlar: Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَلَيَالٍ عَشْرٍۙ


وَلَيَالٍ , önceki ayetteki muksemun bih olan  وَالْفَجْرِۙ ‘ye atfedilmiştir. Cihet-i câmia tezâyüftür.

وَلَيَالٍ ‘nin sıfatı olan عَشْرٍۙ mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.  وَلَيَالٍ ‘deki nekrelik tazim içindir.

لَيَالٍ ‘in nekre getirilmesi diğer gecelerden daha faziletli olduğundan dolayıdır. O bakımdan kendilerine yemin edilen hususlar arasında, nekra olarak gelmiştir. (Mehmet Okur, Fecr Sûresi’nin Arap Dili Ve Belâgatı Açisindan Tahlili)

Bu on gece, başka gecelerde bulunmayan özel faziletlerin mevcut olduğu bir gecedir. Bu nedenle marife getirildiğinde harici karinelere ihtiyaç olduğundan, tazim için nekre getirilmiş ve böylece kendisinde büyük faziletlerin bulunduğuna işaret etmiştir. (Mehmet Okur, Fecr Suresi’nin Arap Dili Ve Belâgatı Açısından Tahlili)

Bu ayetlerde “on gece” dışında, üzerine yemin edilenlerin tamamı marife olarak gelmiştir. Zemahşerî, konuyu tartışmaya açarak, nekire yapısının on geceye, ya “özel geceler zümresinden on gece” veya “başkalarında olmayan bir faziletle ayrıcalıklı olan on gece” anlamı kattığını belirterek, aynı durumun marife yapısıyla verilemeyeceğini kaydeder. 

Zemahşerî, el-Fecr suresinde bir “kasem vâvı”ndan sonra birden fazla yeminin (muksemun bih) gelmesinin cevazını, Sîbeveyhi ve el-Halîl’in hoş görmemesine (Sîbeveyh, III, 496.) rağmen kabul eder. Dolayısıyla bu tarz kasem ayetlerini yemin atfı şeklinde dilimize çevirmek mümkündür.  

Yeminlerin cevabı bazen zikredilmez, 

وَٱلۡفَجۡرِ وَلَیَالٍ عَشۡرࣲ وَٱلشَّفۡعِ وَٱلۡوَتۡرِ وَٱلَّیۡلِ إِذَا یَسۡرِ هَلۡ فِی ذَ ٰ⁠لِكَ قَسَمࣱ لِّذِی حِجۡرٍ  ayetlerinde ise bir taraftan yemin edilenler üzerinde (muksemun bih) bir yoğunlaşma varken diğer taraftan yeminin ana konusuna (muksamun aleyh) güçlü bir gönderme vardır. Ancak tüm bu ön hazırlık neticesinde beklenen ana konu açıkça zikredilmez. Bu, dinleyici üzerinde ikinci bir sarsılma  yaşatır. Aslında muhatabın soruları takib eden ayetle cevap bulmaktadır. اَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِعَادٍۙۖ [Âd kavmine Rabbin neler yaptı, görmedin mi?!] Şu halde cevap, aynı tavrı gösterenlerin yaşadıkları ve gözler önündeki azap tecrübesidir… İnkârcı Âd kavminin bildikleri ve tanıdıkları bir azap. (İsmail Bayer, Keşşâf Tefsirinde Belâgat Uygulamalari)

Rûhu’l Beyân’da Bursevî şöyle demiştir: 

Ayette geçen وَلَيَالٍ عَشْرٍۙ (on gece) َile anlatılandan maksat, Zilhicce ayının ilk on gecesidir. Veya ayette geçen  وَلَيَالٍ عَشْرٍۙ (on gece) den maksat, Ramazan ayının son on gecesidir. لَيَالٍ  kelimesinin ayette nekre bir ifade ile kullanılarak gelmiş olması da, bu gecelerin şanına, şerefine ve büyüklüğüne işaret etmek içindir. (İlhan Yılmaz,Fecr Sûresi’nin Rûhu’l-Meânî Ve Rûhu’l-Beyân Adli Tefsirlerden Karşilaştirmali Tefsiri)

لَيَالٍ  kelimesindeki nekrelik ve وَالشَّفْعِ وَالْوَتْرِۙ  kelimelerindeki marifelik; on gecenin belirli on gece, yani her yıl tekrarlanan belirli on gece olduğuna işaret eder. وَالشَّفْعِ وَالْوَتْرِۙ ‘in marifeliği ise bunların bilindiğini ve belirli 10 geceye ait tek ve çift günler olduğunu bildirir. (Âşûr)