Leyl Sûresi 21. Ayet

وَلَسَوْفَ يَرْضٰى  ...

Elbette kendisi de hoşnut olacaktır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلَسَوْفَ yakında
2 يَرْضَىٰ razı olacaktır ر ض و
 

Bazı müfessirler 19-21. âyetlerin (bk.Taberî, XXX, 146), bazıları ise 5-19. âyetlerin (bk. Elmalılı, VIII, 5881), müşriklerin işkence ettiği köleleri satın alıp âzat ederek hürriyetlerine kavuşturan Hz. Ebû Bekir hakkında indiğini söylemişlerdir. Âyetler böyle bir özel olay üzerine gelmiş olsa da, hükümleri ve mesajları geneldir. MüşriklerHz. Ebû Bekir’in bu yaptıklarını, mukabil bir iyilik veya bir menfaat karşılığında yaptığını iddia etmişlerdi. Burada, böyle bir iddia vesilesiyle şöyle bir temel ilke ortaya konmuş bulunuyor: İman ve amelde takvâ düzeyine ulaşmış bir mümin, birine iyilik yapmak için mutlaka ondan bir iyilik görmek, bir karşılık ve menfaat elde etmek gerektiğini düşünmez; mümin, her türlü nimetin yalnızca Allah’ın bir lutfu olduğuna, iyiliklerin de ilke olarak bir çıkar hesabıyla değil, sadece Allah rızâsı için yapılması gerektiğine inanır. Böylece bu âyetlerde müşriklerin bencil ve çıkarcı zihniyet ve ahlâk yapılarının yansımasından ibaret olan yukarıdaki iddiaları reddedilmiş, Hz. Ebû Bekir örneğinde gönüllerini insan sevgisi ve cömertlikle bezeyen müminler Allah tarafından takdirle anılmıştır.

Takvâ ehli” diye çevirdiğimiz etkā kelimesinin kök anlamı, “büyük bir tehlikeye karşı kendine bir şeyi siper edinerek korunmak”tır. Bu kökten gelen takvâ kavramı Kur’an’da ağırlıklı olarak, “kötülüklerden uzak durup iyilikler yapmak ve bu amelleri sayesinde kendini cehennem azabına karşı korumak” anlamında geçmektedir. Nitekim burada da 14. âyette muhataplar “alev alev yanan ateş”e karşı uyarıldıktan sonra 17-20. âyetlerde, birine borçlu olmadıkları, kimsenin kendilerinde bir hakkı bulunmadığı halde bile, sırf Allah rızâsı için insanlara mal yardımı yapıp manen arındıkları ve bu sayede ateşten uzak tutulacakları bildirilmiştir. Nihayet son âyette, Allah rızâsına böylesine değer veren, kendisini bu rızâdan mahrum bırakacak günahlardan sakınan, tamamen karşılıksız olarak seve seve insanlara yardım edenlerin, Allah tarafından razı edilecekleri; yani korktuklarından emin ve umduklarına nâil olacakları müjdelenmiştir ki, inanan bir kimse için bundan daha büyük bir müjde olamaz. 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt:5 Sayfa:635
 

وَلَسَوْفَ يَرْضٰى


وَ  istînâfiyyedir.  لَ  harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir.  سَوْفَ   gelecek zamana işaret eder. Alimler bu edatı tesvif -erteleme diye isimlendirmişlerdir. Vaat veya tehdit bulunan yani istenen veya hoşlanılmayan bir fiile delalet eden bir muzari fiilin  başına geldiklerinde tekid-vurgu olurlar. 

يَرْضٰى  elif üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir.Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.

 

وَلَسَوْفَ يَرْضٰى


وَ , istînâfiyyedir. İstînâfiyye وَ ‘ı (diğer adı ibtidaiyyedir) yalnızca mahalli olmayan cümleleri birbirine bağlar. Ve ardından gelen cümlenin öncekine irab ve hükümde ortak olmadığını gösterir. Bu harfe kendisinden sonra gelen cümlenin öncekine bağlı olduğunun zannedilmemesi için istînâfiye denilmiştir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâgatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı)

لَ  harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. Takdiri  والله  (Allah'a yemin olsun) olan kasem cümlesinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. 

Kasem ve istikbal harfi  سَوْفَ  ile tekid edilmiş  وَلَسَوْفَ يَرْضٰى  cümlesi kasemin cevabıdır. Müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber inkarî kelamdır. Muzari fiil teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Mahzuf kasem ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, gayri talebî inşâî isnaddır.

‘’Elbette yakında kendisi de hoşnut olacaktır’’ ifadesinin başındaki  لَ , yemin veya başlangıç için; olayın gelecekte gerçekleşeceğini bildirmek içindir. Hoşnut olacak fiilinin fail zamiri, takvalı kişiyi de, Rabbi de gösterebilir. Çokları bu zamirin takvalı kişinin yerini tuttuğunu daha açık görmüşler, o takvalı kişi Rabbinden hoşnut olacak demişlerdir ki, Rabbinin aradığı rızasını bulup razı oluncaya kadar nimet ve ihsanına erecektir demek olur. (Elmalılı)

Bu ayetler, Hazret-i Ebû Bekir el-Sıddık (ra) hakkında nazil olmuştur. O sırada Hazret-i Ebû Bekir, Mekke müşriklerinin, işkence ettikleri Bilal ile bir grup köleyi efendilerinden satın almış ve derhal onları azâd etmişti. (Ebüssuûd)

Surenin son ayeti de ilk ayeti gibi kasemle gelmiştir. 

Surenin sonunda konuyu en güzel şekilde bağlayarak mükemmel bir sonuç teşkil eden bu ayet, sözün makama ve girişe uygun güzel bir şekilde tamamlanması olan hüsn-i inteha sanatının güzel bir örneğidir.

Kur’an surelerinin bitişi de girişi gibi belîğdir. Sureler o kadar güzel bir şekilde sona ermiştir ki muhatab artık başka bir şey duymak istemez. Sureler; dua-vasiyet, farzlar, tahmîd ve tehlîl, öğüt, vaat ve vaîd gibi sûrede işlenen konuya uygun bir sözle sona erer.(Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belagat Dersleri Bedî İlmi)

Surenin, kısa seci örnekleri olan ayetlerindeki fasıla harflerinin meydana getirdiği secî ve lüzum ma la yelzem sanatları, okuyanın dikkatinden kaçmayacak son derece latif, bedî’ sanatlardır.