Tin Sûresi 5. Ayet

ثُمَّ رَدَدْنَاهُ اَسْفَلَ سَافِل۪ينَۙ  ...

Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdik.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 ثُمَّ sonra
2 رَدَدْنَاهُ onu çevirdik ر د د
3 أَسْفَلَ aşağıların س ف ل
4 سَافِلِينَ aşağısına س ف ل
 
“Sonra onu aşağıların aşağısına (esfel-i sâfilîn) indirdik” ifadesini müfessirler iki türlü yorumlamışlardır: a) İnsanın aşağıların aşağısına indirilmesi, onun bedensel ve zihinsel gelişmesini tamamladıktan sonra fizyolojik ve psikolojik olarak gerilemeye başlaması; algı, hâfıza ve düşünme kapasitesinin ve fonksiyonlarının gittikçe zayıflamasıdır. Nitekim başka âyet-i kerîmelerde bazı insanların güçlendikten sonra “erzel-i ömür” denilen ömrün en zayıf ve sıkıntılı çağına eriştirileceği ifade buyurulmuştur (bk. Hac 22/5). Yaşlanma, müminler için de inkârcılar için de geçerli olan kaçınılmaz bir durumdur. Buna göre 6. âyet, inanıp iyi işler yapan yaşlı kimselerin, itaatlerinden dolayı kesintisiz ödül alacaklarını, bedenen ve zihnen gerileseler bile mânen ilerleyeceklerini ifade eder. b) Bu ifade, yaratılış amacına uygun hareket etmeyip ahlâkî değerleri hiçe sayan ve en güzel biçimde yaratılmış olmanın şükrünü yerine getirmeyenlerin cehenneme indirileceğini gösterir. Bize göre “Sonra onu aşağıların aşağısına (esfel-i sâfilîn) indirdik” ifadesiyle şu gerçek ortaya konmaktadır: İman etmeyen ve sâlih amel (iyi, erdemli, dünya ve âhiret için yararlı işler) yapmayan kimseler, Allah Teâlâ’nın insana verdiği, onu yaratılmışların en mükemmeli kılabilecek imkânları verimli ve doğru bir şekilde kullanmadıkları veya kötüye kullanmış oldukları için, hayatın başlangıç noktasından ileriye doğru gitmek, kesintisiz gelişme ve ecir alma imkânından yararlanmak yerine geriye, insandan geri canlılar âlemine doğru gitmiş, alçalmış olacaklardır.
 

ثُمَّ رَدَدْنَاهُ اَسْفَلَ سَافِل۪ينَۙ


ثُمَّ  tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir.  ثُمَّ  edatı mertebe açısından terahi manasınadır. Yani; aralıklarla, zaman içinde serpiştirilerek peyderpey olabilecek durumları bildirmektedir.  Matuf ve matufun aleyh arasında hem sıra olduğunu hem de fiillerin meydana gelişi arasında uzun bir sürenin bulunduğunu gösterir. Süre bakımından  فَ   harfinin zıttıdır.  ثُمَّ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

رَدَدْنَاهُ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.

اَسْفَلَ  kelimesi  رَدَدْنَاهُ ‘deki gaib zamirinin hali olup fetha ile mansubdur.   سَافِل۪ينَ  muzâfun ileyh olup cer alameti  ى ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanırlar. 

سَافِل۪ينَ  kelimesi sülâsî mücerred olan  سفل  fiilinin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

ثُمَّ رَدَدْنَاهُ اَسْفَلَ سَافِل۪ينَۙ


Ayet, tertip ve terahî ifade eden  ثُمَّ  atıf harfiyle, kasemin cevabına atfedilmiştir. Atıf sebebi, tezattır. 

Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)

Fiil, azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.

اَسْفَلَ سَافِل۪ينَۙ  izafeti,  رَدَدْنَاهُ ‘deki gaib zamirin halidir. Hal anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır. 

Az sözle çok anlam ifade eden  اَسْفَلَ سَافِل۪ينَۙ  izafeti, sıfatın mevsufuna muzâf olması şeklinde lafzî izafettir. Sıfat tamlaması, izafetin verdiği manayı karşılayamaz.

İzafette bu kişinin bu özelliği ile tanındığı, meşhur olduğu ve bu özelliğin onun tabiatı, karakteri haline geldiği manası vardır. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri C.7 S. 238)

سَافِل۪ينَۙ , ism-i fail vezninde gelerek bu özelliğin hudûs ve yenilenmesine işaret etmiştir.

اَسْفَلَ , ism-i tafdil vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. 

اَسْفَلَ - سَافِل۪ينَۙ  kelimeleri arasında cinas-ı iştikak ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

اَحْسَنِ - اَسْفَلَ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab ve muvazene sanatları vardır.

لَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ ف۪ٓي اَحْسَنِ تَقْو۪يمٍۘ  cümlesiyle,  ثُمَّ رَدَدْنَاهُ اَسْفَلَ سَافِل۪ينَۙ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.

Bu ayet-i kerime, asıl itibar edilecek olanın insanın zahirî biçimi değil, batınî biçimi olacağına işaret etmektedir. Çünkü zahiren en güzel biçimde olan nice insanlar vardır ki, bâtınen en çirkin durumdadırlar. Bu sebeple insanlar kıyamet günü bölük bölük mahşere gelirlerken sıfatlarına göre biçimleri de farklı farklı olur.

Bazılarına göre ayetin manası, sonra Biz insanı, erzel-i ömre yani gençlik çağının geçip gitmesinden sonra ihtiyarlayıp kocama, kuvvetin ardından zayıflık dönemine çevirdik, demektir. Nitekim [”Kime uzun ömür verirsek Biz onun yaratılışını tersine çeviririz..."] (Yâsîn: 68) ayet-i kerimesi buna işaret etmektedir. Yani insanın biçimini tersine çeviririz. Artık dimdik olan kişinin beli kamburlaşır, simsiyah saçları bembeyaz olur. Her şeyi işitmesi, görmesi ve başka ne özellikleri varsa hepsi önceki duruma göre tersine döner. (Rûhu’l Beyân, Âşûr)