Alak Sûresi 9. Ayet

اَرَاَيْتَ الَّذ۪ي يَنْهٰىۙ  ...

Sen, namaz kıldığında kulu (bundan) engelleyeni gördün mü?  (9 - 10. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 أَرَأَيْتَ gördün mü? ر ا ي
2 الَّذِي şu
3 يَنْهَىٰ men’edeni ن ه ي
 

Müfessirlerin çoğunluğuna göre bu âyetler Hz. Peygamber’e hitap ederek onun ve müminlerin Kâbe önünde namaz kılmalarını engellemeye kalkışan Ebû Cehil’e karşı bir eleştiri ve uyarıdır. Ancak bunları genel anlamda bütün insanlık için bir uyarı olarak değerlendirmek daha uygun olur. Zira âyetlerin içeriği dikkate alındığında burada, belli tarihsel kişi ve olayların ötesine uzanılarak her dönemde görülen ve dinin sosyal hayatı iyilik, hak ve adalet ilkeleri yönünde şekillendirme işlevini engellemek isteyen bütün zorbaların eleştirildiği ve insanlığın onlara karşı uyarıldığı anlaşılmaktadır. 11-12. âyetler ise hem kendisi doğru yolda olan hem de başkalarına Allah’a saygılı olmayı ve sorumluluk şuuru içerisinde bulunmayı emreden bir kimsenin ibadetten veya dinin emirlerini yerine getirmekten engellenmesinin kesinlikle yanlış ve haksız olduğunu ifade eder. 

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: Sayfa: 654
 

اَرَاَيْتَ الَّذ۪ي يَنْهٰىۙ


Hemze istifham harfidir. Fiil cümlesidir.  رَاَيْتَ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تَ  fail olarak mahallen merfûdur. 

الَّذ۪ي  müfred müzekker has ism-i mevsûl mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  يَنْهٰى ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

يَنْهٰى  elif üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.

 

اَرَاَيْتَ الَّذ۪ي يَنْهٰىۙ


İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayet istifham üslubunda talebî inşaî isnaddır. 

İstifham üslubunda olmasına rağmen cümle vaz edildiği soru anlamından çıkarak taaccüp ve takrir anlamında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. 

Takrir, soru soran kimsenin karşı tarafın ikrarını sağlamak için kullandığı bir üsluptur.

Takrir (itirafa zorlama): Muhatabın bildiği birşey soru şeklinde dile getirilir ve ondan bunu tasdik etmesi istenir. Bunda ikna edici, inandırıcı delil vardır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri, Meânî İlmi)

İstifhamda tecâhül-i ârif sanatı vardır.

Burada Peygamberimizin bir kul olarak ifade edilmesi, kendisini tazım için, bu yasağı da ağırlaştırmak için ve bundan taaccübü tekid etmek içindir. Burada görmekten murad, göz görmesidir. (Ebüssuûd) 

Müspet mazi fiil sıygasında gelen cümle, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)

رَاَيْ  fiili iki mef’ûle müteaddidir. İkinci mef’ûl 14. ayetteki istifhamdır. 

Mef’ûl konumundaki müfred müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ي ‘nin sılası olan  يَنْهٰى , müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Muzari sıygasında gelerek teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Mevsûlün ism-i mevsûlle ifade edilmesi sonraki haber dikkat çekmek, tafsilatlı açıklama ve muhatabın zihninde karar bulması içindir. 

[Gördün mü?.] Yukarılarda geçtiği üzere gerek bir mef'ûle geçişli (müteaddi) olan görmek veya görüş sahibi olmaktan, gerekse iki mef'ûlüne geçişli (müteaddî) olan ilim manasından gördün mü? Gördün ha, baksana ha, bilesin ha, anladın ha gibi dikkati çeken bir hitap ile “ne dersin? Görüşün, fikrin, bilgin ne ise bana haber ver!” demek manasına kullanılır bir sorudur ki, çoğunlukla maksat gerçekten soru ve haber alma olmayıp sorulan duruma dikkati çekmekle bir kınama veya azarlama veya şaşırtma olur. (Elmalılı)

Bu kelam Ebû Cehil'in halini takbih, tahkir etmekte, taaccübe şayan bir hal olduğunu belirtmekte ve bu şenaat ve garabetin, herkesin görüp hayret etmesi gereken bir derecede olduğunu bildirmektedir. (Ebüssuûd)