قَالُوا يَٓا اَبَانَا مَا لَكَ لَا تَأْمَنَّۭۖا عَلٰى يُوسُفَ وَاِنَّا لَهُ لَنَاصِحُونَ
قَالُوا يَٓا اَبَانَا مَا لَكَ لَا تَأْمَنَّۭۖا عَلٰى يُوسُفَ
Fiil cümlesidir. قَالُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Mekulü’l-kavli, يَٓا اَبَانَا ’dır. قَالُوا fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
يَا nida harfi, اَبَانَا münada olup harfle îrab olan beş isimden biridir. Nasb alameti eliftir. Mütekellim zamiri نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
Münada; kendisine seslenilen ve seslenen kişiye yönelmesi istenilen kişidir. Münada, fiili hazf edilmiş mef’ûlün bihtir. Münadaya “ey, hey!” anlamlarına gelen nida harfleri ile seslenilir. En yaygın kullanılan nida edatı يَا ’dır.
Münada îrab yönünden mureb münada ve mebni münada olmak üzere 2 kısma ayrılır. Mebni münada merfû üzere mebni, mahallen mansub olur ve 3 şekilde gelir: 1) Müfred alem, 2) Nekre-i maksude, 3) Harf-i tarifli isim. Burada münada muzaf olarak geldiği için mureb münadaya girer ve lafzen mansubdur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Nidanın cevabı مَا لَكَ لَا تَأْمَنَّۭۖا ‘dır.
مَا istifham ismi, mübteda olarak mahallen merfûdur. لَكَ car mecruru mübtedanın mahzuf haberine müteallıktır.
لَا تَأْمَنَّۭۖا cümlesi hitap zamirinin hali olarak mahallen mansubdur.
لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. تَأْمَنَّۭۖا merfû muzari fiildir. Mütekellim zamiri نَا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
تَأْمَنَّۭۖا fiilinin aslı تَأْمَنونَا şeklindedir. ن idgam edilmiştir.
عَلٰى يُوسُفَ car mecruru تَأْمَنَّۭۖا fiiline müteallıktır. يُوسُفَ kelimesi gayri munsarif olduğu için cer alameti fethadır. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır.
Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.
Gayri munsarife “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir.
Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsariftir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَاِنَّا لَهُ لَنَاصِحُونَ
Cümle يُوسُفَ ‘nin veya تَأْمَنَّۭۖا ‘deki mef’ûlun hali olarak mahallen mansubdur.
وَ haliyyedir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.
نَا mütekellim zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.
لَهُ car mecruru نَاصِحُونَ ‘e müteallıktır.
لَ harfi اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.
نَاصِحُونَ kelimesi اِنَّ ’nin haberi olup ref alameti وَ ’dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.
نَاصِحُونَ kelimesi sülâsî mücerred olan نصح fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قَالُوا يَٓا اَبَانَا مَا لَكَ لَا تَأْمَنَّۭۖا عَلٰى يُوسُفَ
Fasılla gelmiş istînâf cümlesidir. İki ayet arasında meskutun anh mevcuttur.
Müspet mazi fiil sıygasındaki قَالُوا fiilinin mekulü’l-kavli, nida üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Nidanın cevabı olarak gelen …مَا لَكَ cümlesi, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Cümle istifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen taaccüp, ve kınama manasında olduğu için, mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
Kardeşlerinin iyiliğini istediklerini babalarını ikna etmek maksadıyla sözlerini üç tekidle söylemişlerdir; isim cümlesi, car mecrurun takdimi ve lam-ı muzahlaka.
Onların يَٓا اَبَانَا diye hitap etmeleri, kendileri ile babaları arasındaki nesep bağını (duygusunu) harekete geçirerek, Yusuf (as) ile aralarındaki kardeşlik rabıtasını hatırlatıp, babalarını, kendilerinde haset ve zulüm emareleri sezdiğinden dolayı “Yusuf’u onlardan koruma” fikrinden vazgeçirmek içindi. (Ebüssuûd)
وَاِنَّا لَهُ لَنَاصِحُونَ
Hal وَ ’yla gelmiş cümle يُوسُفَ ‘nin veya تَأْمَنَّۭۖا ‘deki mef’ûlun halidir. Hal cümleleri anlamı açıklayan ıtnâb sanatıdır.
اِنَّ ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiştir. Faide-i haber inkârî kelam olan isim cümlesidir.
Car mecrur لَهُ , amili olan لَنَاصِحُونَ ‘ye takdim edilmiştir. Bu takdimde kardeşlerin, babalarını ikna çabaları vardır.
İsim cümleleri sübut ifade eder. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
وَاِنَّا لَهُ لَنَاصِحُونَ ve لَهُ لَحافِظُونَ cümlelerindeki car mecrurların takdiminin, fasılaya uyum ve Yusuf (as)’ın şanı dolayısıyla olması caizdir. İddiaî kasr olması da caizdir. (Âşûr)