قَالَ اِنّ۪ي لَيَحْزُنُن۪ٓي اَنْ تَذْهَبُوا بِه۪ وَاَخَافُ اَنْ يَأْكُلَهُ الذِّئْبُ وَاَنْتُمْ عَنْهُ غَافِلُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قَالَ | dedi ki |
|
2 | إِنِّي | şüphesiz |
|
3 | لَيَحْزُنُنِي | beni üzer |
|
4 | أَنْ |
|
|
5 | تَذْهَبُوا | götürmeniz |
|
6 | بِهِ | onu |
|
7 | وَأَخَافُ | ve korkarım |
|
8 | أَنْ | diye |
|
9 | يَأْكُلَهُ | onu yer |
|
10 | الذِّئْبُ | bir kurt |
|
11 | وَأَنْتُمْ | sizin |
|
12 | عَنْهُ | ondan |
|
13 | غَافِلُونَ | haberiniz yokken |
|
قَالَ اِنّ۪ي لَيَحْزُنُن۪ٓي اَنْ تَذْهَبُوا بِه۪ وَاَخَافُ اَنْ يَأْكُلَهُ الذِّئْبُ
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
Mekulü’l-kavli, اِنّ۪ي لَيَحْزُنُن۪ٓي ’dur. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.
ى mütekellim zamiri, اِنَّ ‘nin ismi olarak mahallen mansubdur.
لَ harfi اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.
يَحْزُنُن۪ٓي fiili, اِنَّ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur.
يَحْزُنُن۪ٓي merfû muzari fiildir. Sonundaki نِ vikayedir. Muttasıl zamir olan ى mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, يَحْزُنُن۪ٓي fiilinin faili olarak mahallen merfûdur.
تَذْهَبُوا fiili نَ ’un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
بِه۪ car mecruru تَذْهَبُوا fiiline müteallıktır.
اَخَافُ cümlesi mekulü’l-kavl cümlesine matuftur.
وَ atıf harfidir. اَخَافُ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنا ‘dir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, اَخَافُ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
يَأْكُلَهُ mansub muzari fiildir. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
الذِّئْبُ fail olup lafzen merfûdur.
وَاَنْتُمْ عَنْهُ غَافِلُونَ
Cümle hal olarak mahallen mansubdur.
Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l-hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde, iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l-hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hal’i sahibu’l-hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazfedilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harfi cerli veya zarflı isim).
Burada hal isim cümlesi olarak gelmiştir. Hal müspet (olumlu) isim cümlesi olarak geldiğinde umumiyetle başına “و ve zamir” veya yalnız “و ” gelir. Bazen “و ” gelmediği de olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَ atıf harfidir. Munfasıl zamir اَنْتُمْ mübteda olarak mahallen merfûdur. عَنْهُ car mecruru غَافِلُونَ ‘ye müteallıktır.
غَافِلُونَ haber olup ref alameti و ‘dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanırlar.
غَافِلُونَ kelimesi sülâsî mücerred olan غفل fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قَالَ اِنّ۪ي لَيَحْزُنُن۪ٓي اَنْ تَذْهَبُوا بِه۪ وَاَخَافُ اَنْ يَأْكُلَهُ الذِّئْبُ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Cümle, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli, اِنَّ ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiştir. Faide-i haber inkârî kelam olan isim cümlesidir.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, teceddüt ve istimrar ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini (hayal gücünü) harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Masdar harfi اَنْ ve akabindeki تَذْهَبُوا بِه۪ وَاَخَافُ cümlesi, يَحْزُنُن۪ٓي fiilinin failidir. Masdar-ı müevvel cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Ayetteki ikinci masdarı müevvel اَخَافُ fiilinin mef’ûlü konumundadır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Ayette الذِّئْبُ kelimesi lâm ile marife gelmesine rağmen belli bir kurta işaret etmemekte; kurt cinsinin yırtıcı olduğunu ifade etmektedir. (Celaleyn Tefsiri)
Burada da الذِّئْبُ kelimesiyle muayyen bir kurt ya da kurtların tamamı kastedilmemiş, sadece herhangi bir kurt kasdedilmiştir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
وَاَنْتُمْ عَنْهُ غَافِلُونَ
Hal وَ ’ıyla gelen اَنْتُمْ عَنْهُ غَافِلُونَ , sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Hal cümleleri anlamı açıklayan ıtnâb sanatıdır.
Babaları da kardeşlerini ihmal edecekleri endişesini car mecrurun takdim edildiği, tahsis ifade eden isim cümlesiyle belirtmiştir. İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)