Yusuf Sûresi 45. Ayet

وَقَالَ الَّذ۪ي نَجَا مِنْهُمَا وَادَّكَرَ بَعْدَ اُمَّةٍ اَنَا۬ اُنَبِّئُكُمْ بِتَأْو۪يلِه۪ فَاَرْسِلُونِ  ...

Zindandaki iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zamandan sonra (Yûsuf’u) hatırladı ve, “Ben size onun yorumunu haber veririm, hemen beni (zindana) gönderin” dedi.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَقَالَ dedi ki ق و ل
2 الَّذِي
3 نَجَا kurtulanı ن ج و
4 مِنْهُمَا iki kişiden
5 وَادَّكَرَ hatırladı ذ ك ر
6 بَعْدَ sonra ب ع د
7 أُمَّةٍ uzun bir süre ا م م
8 أَنَا ben
9 أُنَبِّئُكُمْ size haber veririm ن ب ا
10 بِتَأْوِيلِهِ onun yorumunu ا و ل
11 فَأَرْسِلُونِ hemen beni gönderin ر س ل
 
Kâhinlerin, kralın rüyasını yorumlamaktan aciz kaldıklarını gören kişi, Hz. Yûsuf’u hatırladı ve gidip rüyayı ona yorumlatmak üzere izin istedi. İzin verilince, gitti, rüyayı Yûsuf’a anlattı ve ondan yorumunu aldı. Rüya ileride meydana gelecek bolluk, kıtlık ve sıkıntılara işaret etmekteydi.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 237
 

وَقَالَ الَّذ۪ي نَجَا مِنْهُمَا وَادَّكَرَ بَعْدَ اُمَّةٍ اَنَا۬ اُنَبِّئُكُمْ بِتَأْو۪يلِه۪ فَاَرْسِلُونِ

 

Fiil cümlesidir. وَ  atıf harfidir.  قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.

Müfred müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ي , fail olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  نَجَا مِنْهُمَا ‘dır. Îrabtan mahalli yoktur.

نَجَا  elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.

مِنْهُمَا  car mecruru   نَجَا ‘deki failin mahzuf haline müteallıktır.

وَادَّكَرَ بَعْدَ اُمَّةٍ  cümlesi atıf harfi  وَ ‘la sıla cümlesine matuftur.

ادَّكَرَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.

بَعْدَ  zaman zarfı, ادَّكَرَ  fiiline müteallıktır.  اُمَّةٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

Mekulü’l-kavli,  اَنَا۬ اُنَبِّئُكُمْ بِتَأْو۪يلِه۪ ‘dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

Munfasıl zamir  اَنَا۬  mübteda olarak mahallen merfûdur.

اُنَبِّئُكُمْ  fiili, mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.  اُنَبِّئُكُمْ  merfû muzari fiildir.  Faili müstetir olup takdiri  انا ‘dir.

Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

بِتَأْو۪يلِه۪  car mecruru  اُنَبِّئُكُمْ  fiiline müteallıktır. 

فَ , sebebi müsebbebe bağlayan rabıta harfidir.  اَرْسِلُونِ  fiili  نَ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

Sonundaki  نِ  vikayedir. Esre ise mahzuf mütekellim zamirinden ivazdır. Hazf edilen  يَ  ise mef‘ûlün bih olarak mahallen mansubdur.
 

وَقَالَ الَّذ۪ي نَجَا مِنْهُمَا وَادَّكَرَ بَعْدَ اُمَّةٍ اَنَا۬ اُنَبِّئُكُمْ بِتَأْو۪يلِه۪ 

 

Ayet,  وَ ‘la  öncesine atfedilmiştir. Müspet mazi fiil cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Fiilin faili konumundaki ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ’nin sılası  نَجَا مِنْهُمَا , mazi fiil sıygasında gelmiştir. Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle marife olması arkadan gelecek habere dikkat çekmek içindir.

Aynı üsluptaki  وَادَّكَرَ بَعْدَ اُمَّةٍ  cümlesi, sılaya matuftur. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli  اَنَا۬ اُنَبِّئُكُمْ بِتَأْو۪يلِه۪ , sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Müsnedin ileyhin zamirle ve haberinin fiil şeklinde gelmesi kralın; sarayındaki bilginlerin yorumlamakta zorlandığı bir rüyayı bir sâkinin yorumlamasına olan hayretini ortaya koymak içindir. Bununla birlikte bu üslup hükmü de takviye eder. Çünkü müsnedün ileyhin olumlu bir siyakta fiil olan habere takdim edilmesi hükmü takviye ifade eder. Haberin bu zamire isnad edilmesi akli mecazdır. Çünkü haberin verilme sebebi odur. Bu yüzden  فَاَرْسِلُونِ  dedi. (Âşûr)

ادَّكَرَ  fiili;  ذَكَرَ  fiilinin iftial babında,  ذَ  harfinin  د  harfine idgam edilmiş halidir. (Âşûr)

اُمَّةٍ , “bir zaman sonra” manasınadır. Çünkü  اُمَّةٍ  nasıl büyük bir cemaatın biraraya gelmesi ile tahakkuk ediyor ise  حين  (zaman) da pek çok günlerin bir araya gelmesi ile tahakkuk ediyor. O halde  حين , bir demet gün ve saat demektir. (Fahreddin er- Râzî)

Ayetin metninde geçen ve uzun zaman olarak tefsir edilen  اُمَّةٍ  kelimesi, nimet anlamındaki  إِمْت  olarak da okunmuştur. Bu durumda hükümdarın, kendisini zindandan kurtarma nimetinden sonra şeklinde anlaşılabilir. Aynı kelime, unutmak anlamındaki  أَمْت  olarak da okunmuştur ki o zaman unuttuktan sonra, şeklinde yorumlanabilir. (Ebüssuûd)


 فَاَرْسِلُونِ

 

Ayetin son cümlesi takdiri  تهيّؤوا  [Hazırlanın.] olan mukadder istiînâfa matuftur. 

فَ ; sebebi müsebbebe bağlayan rabıta harfidir. Cümle emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Fiilin sonundaki esre, tahfif için hazf edilen, mütekellim zamirinden ivazdır.

Bu hazif, mütekellimin acelesine işaret ediyor olabilir.

Emir fiil aslen; makam bakımından yukarıda olan bir kişinin, makam bakımından daha alt seviyede olan birinden henüz husûle gelmemiş bir fiilin yapılmasını istemek için vaz edilmiştir (ki buna isti'lâ yoluyla denir). Vücûb ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Bu ayetteki gibi emir veren makam bakımından alt seviyede olduğunda, cümle, vaz edildiği anlamın dışında anlam kazandığı için mecaz-ı mürsel mürekkebtir.

Ayetteki  فَاَرْسِلُونِ [Beni gönderin.]  sözü, ya "Kral'a ve oradaki topluluğa" yahut da sadece meliğe bir hitap olup, saygıdan ötürü cemi olarak getirilmiştir. (Fahreddin er- Râzî)