Yusuf Sûresi 89. Ayet

قَالَ هَلْ عَلِمْتُمْ مَا فَعَلْتُمْ بِيُوسُفَ وَاَخ۪يهِ اِذْ اَنْتُمْ جَاهِلُونَ  ...

Yûsuf dedi ki: “Siz (henüz) cahil kimseler iken Yûsuf ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالَ dedi ki ق و ل
2 هَلْ mi?
3 عَلِمْتُمْ bildiniz ع ل م
4 مَا neler
5 فَعَلْتُمْ yaptığınızı ف ع ل
6 بِيُوسُفَ Yusuf’a
7 وَأَخِيهِ ve kardeşine ا خ و
8 إِذْ iken
9 أَنْتُمْ sizler
10 جَاهِلُونَ cahiller ج ه ل
 

Hz. Yûsuf, artık kendisini tanıtmanın zamanı geldiğini düşünerek, cahillikleri yüzünden kardeşlerinin kendisine ve kardeşi Bünyâmin’e yaptıklarını onlara hatırlatıp kendini tanıttı. Böylece Yûsuf kuyuya atıldığı zaman, kendisine vahyedilmiş olan, “Kardeşlerinin yaptıklarını bir gün onlara kendileri (senin kim olduğunun) farkına varmadan mutlaka haber vereceksin!” meâlindeki 15. âyetin verdiği haber, gerçekleşmiş oldu. Kardeşleri kusurlarını itiraf edip özür dilediler. O da onları bağışladığını bildirdi. İnsanların kıskanması, Allah’ın bir kimse için takdir etmiş olduğu nimeti engelleyemez. Nitekim, Resûlullah duasında şöyle demiştir: “Allahım! Senin verdiğine engel olacak yoktur. Senin engel olduğunu da verecek yoktur” (Buhârî, “Ezân”, 155). Kardeşlerinin kıskanması da Yûsuf’un yükselmesine engel olamamıştır. Sonunda kendileri mahcup olmuş ve Allah’ın Yûsuf’u kendilerinden üstün kılmış olduğunu yemin ederek itiraf etmişlerdir. Ziyâ Paşa’nın dediği gibi:

 Zalimlere bir gün dedirir kudret-i Mevlâ:

 Tallahi lekad âserekellahu aleynâ!

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri 

Cilt: 3 Sayfa: 254

 

قَالَ هَلْ عَلِمْتُمْ مَا فَعَلْتُمْ بِيُوسُفَ وَاَخ۪يهِ اِذْ اَنْتُمْ جَاهِلُونَ

 

Fiil cümlesidir.  قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ‘dir.  Mekulü’l-kavli,  هَلْ عَلِمْتُمْ  cümlesi  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

هَلْ  istifham harfidir.  عَلِمْتُمْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُمْ  fail olarak mahallen merfûdur. 

مَا  müşterek ism-i mevsûl, mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  فَعَلْتُمْ بِيُوسُفَ  ‘dır. Îrabtan mahalli yoktur.

فَعَلْتُمْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُمْ  fail olarak mahallen merfûdur.

بِيُوسُفَ  car mecruru  فَعَلْتُمْ  fiiline müteallıktır.  يُوسُفَ  kelimesi gayri munsarif olduğundan cer alameti fethadır. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır.

Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.

Gayri munsarife “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir.

Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsarif kısma girer. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi

اَخ۪يهِ  kelimesi atıf harfi  وَ ‘la  يُوسُفَ ‘ye matuftur.

اِذْ  zaman zarfı   فَعَلْتُمْ  fiiline müteallıktır.  اَنْتُمْ جَاهِلُونَ  ile başlayan isim cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

Munfasıl zamir  اَنْتُمْ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  جَاهِلُونَ  mübtedanın haberi olup ref alameti  وَ ‘dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle irablanırlar.

جَاهِلُونَ  kelimesi sülâsî mücerred olan  جهل  fiilinin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

قَالَ هَلْ عَلِمْتُمْ مَا فَعَلْتُمْ بِيُوسُفَ وَاَخ۪يهِ اِذْ اَنْتُمْ جَاهِلُونَ

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  هَلْ عَلِمْتُمْ , istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.

هَلْ  istifham harfiقَدْ  manasında olduğu için tahkik ifade eder. Yani Yusuf (as) ve kardeşi hakkında gerçek olarak bildikleri şey için tevbih manasındadır. Tevbih karînesiyle, kınanana eylem yaptıkları manasındadır. (Âşûr) 

Mef’ûl konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَٓا  ‘nın sılası olan  فَعَلْتُمْ , mazi fiil sıygasında gelerek sebata, temekkün ve istikrara işaret etmiştir.

Zaman zarfı  اِذْ ’in muzâfun ileyhi olan  اَنْتُمْ جَاهِلُونَ  cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. İsim cümlesi formunda gelerek, zamandan bağımsız sübut ifade etmiştir.

Zarfın müteallakı,  فَعَلْتُمْ  fiilidir.

Ayet istifham sıygasıyla gelmiştir, fakat hakiki soru manasında değildir. Ayetteki sorudan kasıt onların hatalarını itiraf ettirmeye yönelik tacizdir. Dolayısıyla cümle, mecaz-ı mürsel mürekkebtir.

عَلِمْتُمْ -  جَاهِلُونَ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

اِذْ اَنْتُمْ جَاهِلُونَ  [Sizler cahillerken] onun çirkinliğini bilmezken, onun içindir ki ona teşebbüs ettiniz yahut sonucunu bilmeden. Bunu demesi nasihat içindir, onları tövbeye teşvik etmek içindir, onlara şefkatindendir, çünkü acizlik ve miskinliklerini görmüştü, yoksa sitem etmek ve başlarına kakmak için değildi. (Beyzâvî)