Yusuf Sûresi 92. Ayet

قَالَ لَا تَثْر۪يبَ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَۜ يَغْفِرُ اللّٰهُ لَكُمْۘ وَهُوَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَ  ...

Yûsuf dedi ki: “Bugün size kınama yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhametlilerin en merhametlisidir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالَ dedi ق و ل
2 لَا yoktur
3 تَثْرِيبَ kınama ث ر ب
4 عَلَيْكُمُ size
5 الْيَوْمَ bugün ي و م
6 يَغْفِرُ bağışlar غ ف ر
7 اللَّهُ Allah
8 لَكُمْ sizi
9 وَهُوَ ve O
10 أَرْحَمُ en merhametlisidir ر ح م
11 الرَّاحِمِينَ merhametlilerin ر ح م
 

Hz. Yûsuf, artık kendisini tanıtmanın zamanı geldiğini düşünerek, cahillikleri yüzünden kardeşlerinin kendisine ve kardeşi Bünyâmin’e yaptıklarını onlara hatırlatıp kendini tanıttı. Böylece Yûsuf kuyuya atıldığı zaman, kendisine vahyedilmiş olan, “Kardeşlerinin yaptıklarını bir gün onlara kendileri (senin kim olduğunun) farkına varmadan mutlaka haber vereceksin!” meâlindeki 15. âyetin verdiği haber, gerçekleşmiş oldu. Kardeşleri kusurlarını itiraf edip özür dilediler. O da onları bağışladığını bildirdi. İnsanların kıskanması, Allah’ın bir kimse için takdir etmiş olduğu nimeti engelleyemez. Nitekim, Resûlullah duasında şöyle demiştir: “Allahım! Senin verdiğine engel olacak yoktur. Senin engel olduğunu da verecek yoktur” (Buhârî, “Ezân”, 155). Kardeşlerinin kıskanması da Yûsuf’un yükselmesine engel olamamıştır. Sonunda kendileri mahcup olmuş ve Allah’ın Yûsuf’u kendilerinden üstün kılmış olduğunu yemin ederek itiraf etmişlerdir. Ziyâ Paşa’nın dediği gibi:

 Zalimlere bir gün dedirir kudret-i Mevlâ:

 Tallahi lekad âserekellahu aleynâ!

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri 

Cilt: 3 Sayfa: 254

 

قَالَ لَا تَثْر۪يبَ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَۜ

 

Fiil cümlesidir.  قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ‘dir.  Mekulü’l-kavli,  لَا تَثْر۪يبَ ‘dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

لَا  cinsini nefyeden olumsuzluk harfidir. 

تَثْر۪يبَ  kelimesi  لَا ’nın ismi olup fetha üzere mebnidir. Haberi mahzuftur.

عَلَيْكُمُ  car mecruru  لَا ’nın mahzuf haberine müteallıktır.   الْيَوْمَ  zaman zarfı,  لَا ’nın mahzuf haberine müteallıktır. 

 

 يَغْفِرُ اللّٰهُ لَكُمْۘ 

 

Fiil cümlesidir.  يَغْفِرُ  merfû muzari fiildir.  اللّٰهُ  fail olup lafzen merfûdur.  لَكُمْۘ   car mecruru  يَغْفِرُ  fiiline müteallıktır. 

 

 وَهُوَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَ

 

 

İsim cümlesidir.  وَ  atıf harfidir. Munfasıl zamir  هُوَ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  اَرْحَمُ  haber olup lafzen merfûdur.

الرَّاحِم۪ينَ  muzâfun ileyh olup  cer alameti  ى  harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.

الرَّاحِم۪ينَ۟  kelimesi sülâsî mücerred olan  رحم  fiilinin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

قَالَ لَا تَثْر۪يبَ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَۜ

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mütekellim Hz.Yusuf’tur.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  لَا تَثْر۪يبَ عَلَيْكُمُ  cümlesi,  cinsini nefyeden  لَا ’nın dahil olduğu isim cümlesi formunda gelmiştir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlede, îcâz-ı hazif sanatı vardır.  لَا ’nın haberi mahzuftur. 

لَا تَثْر۪يبَ  ifadesinde istiare vardır. İbarenin manası  لا تأنيب ولا لوم عليكم [Size azarlama ve kınama yoktur] şeklindedir.  الثرب ; midede ve işkembede bulunan ince yağdır. Emareleri parçalamak ve yüzün ihtişamını gidermek manasında müstear olmuştur. Çünkü yağ gidince bir deri bir kemik kalır ve hoş bir görünüm olmaz. Azarlama da böyledir, ayıplar ortaya çıkar. Ortak yön; kemâlden sonraki eksikliktir. (Mahmud Safî)

لَا تَثْر۪يبَ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ  (Size azarlama, paylama, tekdir yoktur) cümlesindeki  تَثْر۪يبَ  kelimesi, işkembeyi kaplayan yağ tabakası anlamındaki  ثرب  kelimesinden türemiştir. İfade, Hz. Yusuf ‘un kardeşlerini azarlamaktan vazgeçip onları affetmesi anlamındadır. Derinin yüzülmesine  تجليد ; tüylerinin yolunmasına/dökülmesine  تقريع  denildiği gibi… Çünkü tüylerin deriden dökülmesi zayıflığın son kertesidir. Bu ifade, şeref ve utanma duygusunu yok edici durumlarda mesel olarak kullanılır.

(İbarenin) anlamı şudur: Bugün size azarlama, paylama, tekdir yoktur; oysa ki bugün sizin azarlanmayı, paylanmayı, tekdir edilmeyi beklediğiniz bir gündü. (Keşşâf II. 473, Kur’an’daki Deyimler ve Zemahşerî’nin Keşşâf’ı, Beyzâvî )

لَا تَثْر۪يبَ  ifadesi, mahiyeti nefyeder. Mahiyetin nefyedilmesi ise mahiyetin fertlerinin tamamının yokluğunu iktizâ eder. Böylece bu ifade, bütün vakitleri ve durumları içine alan bir nefy cümlesi olmuş olur. Buna göre sözün takdiri;  اليوم حكمت بهذا الحكم العام المتناول لكل الأوقات والأحوال [Bugün bütün vakit ve durumları içine alan genel bir hüküm verdim" şeklinde olur. (Fahreddin er-Râzî) 


يَغْفِرُ اللّٰهُ لَكُمْۘ 

 

Fasılla gelen cümle dua hükmünde istînâfiyedir. Hz.Yusuf’un sözlerinin devamıdır.

Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Haberî isnad olmasına rağmen cümle dua manasındadır. Bu nedenle muktezâ-i zâhirin hilafına durum oluşmuştur. Dolayısıyla,  mecaz-ı mürsel mürekkebtir.

Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması muhabbet ve mehabet duyguları uyandırmak içindir.

Cümlede fiilin muzari olarak gelmesi hudûs, teceddüt ve istimrar ifade etmiştir.

يَغْفِرُ - تَثْر۪يبَ  kelimeleri arasında tıbâk-ı manevi sanatı vardır. 


وَهُوَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَ

 

Ayetin son cümlesi, makabline,  وَ ’la atfedilmiştir. İsim cümlesi formunda faide-i haber inkârî kelamdır. Kasr üslubuyla tekid edilmiştir.

İsnadın Allah Teâlâ’ya olması karînesiyle, müsnedin izafetle marife olması kasr ifade eder. İzafetle aynı zamanda az sözle çok anlam ifade edilmiştir.

Merhametlilerin en merhametlisi sadece odur. Vakıaya da uygun olduğu için hakiki ve tahkiki kasrdır. Yani, mevsufa hasredilen sıfat, başkasında hakiki manada bulunmaz ve vakıa da böyledir.

İsim cümleleri zamandan bağımsız olarak, sübut ifade eder. 

اَرْحَمُ - الرَّاحِم۪ينَ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

يَغْفِرُ  ve  اَرْحَمُ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatları vardır.