Yusuf Sûresi 91. Ayet

قَالُوا تَاللّٰهِ لَقَدْ اٰثَرَكَ اللّٰهُ عَلَيْنَا وَاِنْ كُنَّا لَخَاطِـ۪ٔينَ  ...

Dediler ki: “Allah’a andolsun, gerçekten Allah seni bize üstün kıldı. Gerçekten biz suç işlemiştik.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالُوا dediler ق و ل
2 تَاللَّهِ vallahi ا ل ه
3 لَقَدْ doğrusu
4 اثَرَكَ seni üstün kıldı ا ث ر
5 اللَّهُ Allah
6 عَلَيْنَا bize
7 وَإِنْ ve doğrusu
8 كُنَّا biz ك و ن
9 لَخَاطِئِينَ suç işlemiştik خ ط ا
 

Hz. Yûsuf, artık kendisini tanıtmanın zamanı geldiğini düşünerek, cahillikleri yüzünden kardeşlerinin kendisine ve kardeşi Bünyâmin’e yaptıklarını onlara hatırlatıp kendini tanıttı. Böylece Yûsuf kuyuya atıldığı zaman, kendisine vahyedilmiş olan, “Kardeşlerinin yaptıklarını bir gün onlara kendileri (senin kim olduğunun) farkına varmadan mutlaka haber vereceksin!” meâlindeki 15. âyetin verdiği haber, gerçekleşmiş oldu. Kardeşleri kusurlarını itiraf edip özür dilediler. O da onları bağışladığını bildirdi. İnsanların kıskanması, Allah’ın bir kimse için takdir etmiş olduğu nimeti engelleyemez. Nitekim, Resûlullah duasında şöyle demiştir: “Allahım! Senin verdiğine engel olacak yoktur. Senin engel olduğunu da verecek yoktur” (Buhârî, “Ezân”, 155). Kardeşlerinin kıskanması da Yûsuf’un yükselmesine engel olamamıştır. Sonunda kendileri mahcup olmuş ve Allah’ın Yûsuf’u kendilerinden üstün kılmış olduğunu yemin ederek itiraf etmişlerdir. Ziyâ Paşa’nın dediği gibi:

 Zalimlere bir gün dedirir kudret-i Mevlâ:

 Tallahi lekad âserekellahu aleynâ!

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri 

Cilt: 3 Sayfa: 254

 
ر Esera : Bir şeyin eseri onun onun mevcudiyetine delalet edecek şeyin husule gelmesi/ortaya çıkmasıdır. أَثَرَ ve أثَّرَ fiillerinin ikisi de bu manaya gelmektedir. Çoğulu ise آثار dır. أَثَرْتُ الْعِلْمَ bir bilgiyi rivayet ettim. Mastarı أثارَةٌ , أثْرٌ ve أثْرَةٌ şekillerinde gelir. Bununla temelde bir bilginin eserinin, izinin, işaretinin ardına düşüp onu defalarca/sık sık ya da ağır ağır, adım adım araştırma kastedilir. İf’al kalıbındaki إِيثار – آثَرَ formu kendisinin ihtiyacı olduğu halde başkasını kendisine tercih etmektir. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 21 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri eser, tesir, müesser, teessür ve müteessirdir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
 

قَالُوا تَاللّٰهِ لَقَدْ اٰثَرَكَ اللّٰهُ عَلَيْنَا

 

Fiil cümlesidir.  قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  وَ ‘ı fail olup mahallen merfûdur.

Mekulü’l-kavli,  تَاللّٰهِ لَقَدْ ‘dir.  قَالُوا  fiilinin mef’ûlu bihi olarak mahallen mansubdur. 

 تَاللّٰهِ  car mecruru mahzuf kasem fiiline müteallıktır. Takdiri;  نقسم بالله  (Allah’a yemin ederiz) şeklindedir.

لَ  mukadder kasemin cevabına gelen muvattie harfidir.  قَدْ  tahkik harfidir. Tekid ifade eder.

اٰثَرَكَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  كَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

اللّٰهُ  lafza-i celâli, fail olup lafzen merfûdur.  عَلَيْنَا  car mecruru  اٰثَرَكَ  fiiline müteallıktır.  


 وَاِنْ كُنَّا لَخَاطِـ۪ٔينَ

 

وَ  atıf harfidir.  اِنْ  tekid ifade eden muhaffefe  اِنَّ ’dir. İsmi olan şan zamiri mahzuftur. Takdiri,  إنّنا  şeklindedir. 

كُنَّا  nakıs mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.

نا  muttasıl zamir  كان ‘nin ismi olarak mahallen merfûdur.

لَ  harfi,  اِنْ ‘in muhaffefe  اِنَّ  olduğuna delalet eden lâm-ı farikadır.

خَاطِـ۪ٔينَ  kelimesi  كُنَّا ‘nın haberi olup nasb alameti  ي ’dır. Cemi müzekker salim kelimeler  ي  ile nasb olurlar.

خَاطِـ۪ٔينَ  kelimesi sülâsî mücerred olan  خطأ  fiilinin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata), hem de onun sıfatına delalet eden kelimedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

قَالُوا تَاللّٰهِ لَقَدْ اٰثَرَكَ اللّٰهُ عَلَيْنَا وَاِنْ كُنَّا لَخَاطِـ۪ٔينَ

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.

Cümle, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالُوا  fiilinin mekulü’l-kavli, yemin üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır. Ayette îcâz-ı hazif vardır. Mecrur olan  تَاللّٰهِ  takdiri  نقسم  (yemin ederiz) olan mahzuf fiile müteallıktır.

Kasemin cevabı olan  لَقَدْ اٰثَرَكَ اللّٰهُ عَلَيْنَا  cümlesi, mahzuf kasemin cevabıdır.  لَ  mahzuf kasemin cevabına gelen harftir. Kasem fiilinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzufla birlikte cümle, kasem üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır.  

قَدْ  ve  لَ  ile tekid ifade edilen cevap cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır. 

Kasemin cevabına matuf olan  وَاِنْ كُنَّا لَخَاطِـ۪ٔينَ  cümlesindeki  اِنْ  harfi,  اِنَّ ’den hafifletilmiş tekid harfidir. Takdiri  نا  olan isminin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Bu hazif, onların mahcubiyetlerini belirtmek bakımından latiftir. 

Haberi, lâm-ı farika ile tekid edilmiş ve  كَان ‘nin dahil olduğu isim cümlesidir. 

اِنَّ ’nin haberi olan  كُنَّا لَخَاطِـ۪ٔينَ  cümlesi, lâzım-ı faide-i haber inkârî kelamdır.

Yalnızca bir isim cümlesi bile sübut ifade ettiğinden, ilaveten  اِنَّ  ile tekid edilmesi cümlenin anlamını iki kat kuvvetlendirmiştir.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

كَان ’nin  haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan, S. 124)

Onların bu kelamı, zımnen tövbe ve istiğfar ifade etmektedir. İşte bundan dolayıdır ki Yusuf (as), bundan sonraki sözlerini söylemiştir. (Ebüssuûd)