İbrahim Sûresi 15. Ayet

وَاسْتَفْتَحُوا وَخَابَ كُلُّ جَبَّارٍ عَن۪يدٍۙ  ...

Peygamberler, Allah’tan yardım istediler ve her inatçı zorba hüsrana uğradı.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَاسْتَفْتَحُوا fetih istediler ف ت ح
2 وَخَابَ ve perişan oldu خ ي ب
3 كُلُّ her ك ل ل
4 جَبَّارٍ zorba ج ب ر
5 عَنِيدٍ inatçı ع ن د
 
Din ve inanç hürriyeti tanımayanlar güç kullanarak peygamberleri kendi dinlerine döndürmeye kalkışınca peygamberler Allah’tan yardım ve zafer istediler. Allah Teâlâ elçilerine yardımını esirgemedi, zorbalık edip ululuk taslayanların tamamı helâk olup gitti. Yüce Allah onların cezalarının henüz bitmediğini, âhirette cehennemin onları beklediğini ve âyette belirtilen cezaları da orada çekeceklerini haber vermektedir.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 310
 

وَاسْتَفْتَحُوا وَخَابَ كُلُّ جَبَّارٍ عَن۪يدٍۙ

 

Fiil cümlesidir. وَ  atıf harfidir. اسْتَفْتَحُوا  fiii damme üzeri mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

وَ  atıf harfidir. خَابَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  كُلُّ  fail olup lafzen merfûdur. جَبَّارٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

عَن۪يدٍ  kelimesi جَبَّارٍ ‘in sıfatıdır.

جَبَّارٍ -  عَن۪يدٍ  kelimeleri, mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. Bu kalıp bu vasfın mevsufta sürekli varlığına, sıfatın, mevsufun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اسْتَفْتَحُوا  fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındadır. Sülâsîsi  فتح ’dir.

Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.

 

وَاسْتَفْتَحُوا وَخَابَ كُلُّ جَبَّارٍ عَن۪يدٍۙ

 

Ayet, وَ  ile öncesine …أوحى  cümlesine atfedilmiştir. İlk cümle müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Aynı üslupta gelen  وَخَابَ كُلُّ جَبَّارٍ عَن۪يدٍ  cümlesi, takdiri فنصروا وخاب كلّ جبّار 8 (Yardım ettiler ve her cebbar hayal kırıklığına uğradı.) olan mukadder cümleye matuftur. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Müsnedün ileyh veciz ifade için  كُلُّ جَبَّارٍ عَن۪يدٍۙ  şeklinde gelerek izafetle marife olmuştur. Muzâfun ileyhin tenkiri, cins ve tahkir ifade eder.  

عَن۪يدٍ  kelimesi  جَبَّارٍ  için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.

Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan bir açıklama biçimidir. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır.

Burada geçen  اسْتَفْتَحُوا  kelimesine şu iki mana verilebilir:

a) İlahi yardım sayesinde fethi ve muzafferiyeti istemek.

b) Takdir edip, hükmetmek demektir. (Fahreddin er-Râzî)

اسْتَفْتَحُوا [Fetih istediler.]  yani düşmanlarına karşı Allah’tan fetih yahut kendileriyle düşmanları arasında karar vermesini istediler, demektir ki fetahat’ten gelir (Beyzâvî)

Ayette اسْتَفْتَحُوا , fiili استنص  manasındadır.

جَبَّارٍ - عَن۪يدٍ  kelimelerinde mürâât-ı nazîr sanatı vardır.  Her ikisi de mübâlağa kipleridir. (Safvetü't Tefasir)

Dil alimleri ayetteki  عَن۪يدٍ  kelimesinin neden iştikak ettiği hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bunun aslının, kenar, köşe, taraf anlamına gelen  عند  kelimesi olduğunu söylemişlerdir. O halde  عانَدَ  ve  عَنَدَ  kelimelerinin manası, "yüz çevirerek bir köşeyi kaptı, köşede yürüdü" şeklindedir. Yine bir kimse bir kimseden uzaklaşıp kenar bucak gezdiğinde de bu durumu anlatmak için aynı lafız kullanılır. 

Sen bunu iyice kavradığında, biz deriz ki: Onun cebbar ve mütekebbir olması, ruhî haline ve huyuna; anîd olması da, o huylardan sâdır olan fiillere ve neticeye işaret olmuş olur ki bu da onun, hakdan uzaklaşması ve sapmasıdır. O halde, huyu, tekebbür, tecebbür ve zorbalık olan kimsenin, her türlü hayırdan mahrum olup sükut-u hayâle uğrayacağında ve bütün mutluluk nevilerini de kaybedeceğinde şüphe yoktur. (Fahreddin er-Râzî)