وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَاباً مِنَ السَّمَٓاءِ فَظَلُّوا ف۪يهِ يَعْرُجُونَۙ
وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَاباً مِنَ السَّمَٓاءِ فَظَلُّوا ف۪يهِ يَعْرُجُونَۙ
وَ istînâfiyyedir. لَوْ gayr-ı cazim şart harfidir. Cümleye muzâf olur.
فَتَحْنَا şart fiili olup sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur.
عَلَيْهِمْ car mecruru فَتَحْنَا fiiline müteallıktır. بَاباً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
مِنَ السَّمَٓاءِ car mecruru بَاباً ‘in mahzuf sıfatına müteallıktır.
فَ atıf harfidir. ظَلُّوا istimrar ifade eden, nakıs fiildir. İsmini ref haberini nasb yapar. ظَلُّوا damme üzere mebni nakıs mazi fiildir. ظَلُّوا ’nun ismi, cemi müzekker olan و muttasıl zamiri olarak mahallen merfûdur.
ف۪يهِ car mecruru يَعْرُجُونَ fiiline müteallıktır.
يَعْرُجُونَ fiili, ظَلُّوا ’nun haberi olarak mahallen mansubdur.
يَعْرُجُونَ fiili نَ ‘nun sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.
وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَاباً مِنَ السَّمَٓاءِ فَظَلُّوا ف۪يهِ يَعْرُجُونَۙ
وَ istînâfiyyedir. Müspet mazi fiil sıygasında gelen لَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَاباً مِنَ السَّمَٓاءِ cümlesi, şart cümlesidir.
Ayet-i kerime لَوْ şart edatının şart kısmından oluşmuştur. Şartın cevabı sonraki ayettir.
Nahivciler لَوْ edatını, ‘şart gerçekleşmediği için cevabının da gerçekleşmemesini gerektiren bir edattır’, diye tanımlamaktadırlar. Başka bir deyişle “şart bulunmadığından cevabın da bulunmadığını” ifade eder. (Abdullah Hacibekiroğlu, Arap Dilinde Edatların Metinde Kurduğu Anlamsal İlişkiler Doktora Tezi)
Nakıs fiil ظَلّ ’nin dahil olduğu فَظَلُّوا ف۪يهِ يَعْرُجُونَ cümlesi, makabline matuftur.
Sübut ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.
ظَلُّ ’nin haberi olan يَعْرُجُونَۙ , muzari fiil olarak gelmiş ve hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade etmiştir. Ayrıca muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur ف۪يهِ , önemine binaen amili olan يَعْرُجُونَۙ ’ye takdim edilmiştir.
بَاباً ’deki tenvin, nev ve tazim ifadesi içindir.
يَعْرُجُونَ ve السَّمَٓاءِ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Arapça’da عروجُ , yükselmek demektir. Kişinin üzerine basarak yukarıya çıkmış olduğu merdivene مَٓعْرج denilmesi bundandır. (Fahreddin er-Râzî)