Nahl Sûresi 116. Ayet

وَلَا تَقُولُوا لِمَا تَصِفُ اَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هٰذَا حَلَالٌ وَهٰذَا حَرَامٌ لِتَفْتَرُوا عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَۜ  ...

Dilleriniz yalana alışageldiğinden dolayı, Allah’a karşı yalan uydurmak için, “Şu helâldir”, “Şu haramdır” demeyin. Şüphesiz, Allah’a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa eremezler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلَا ve
2 تَقُولُوا demeyin ق و ل
3 لِمَا ötürü
4 تَصِفُ nitelendirmesinden و ص ف
5 أَلْسِنَتُكُمُ dillerinizin ل س ن
6 الْكَذِبَ yalan ك ذ ب
7 هَٰذَا şu
8 حَلَالٌ helaldir ح ل ل
9 وَهَٰذَا şu ise
10 حَرَامٌ haramdır ح ر م
11 لِتَفْتَرُوا sonra uydurmuş olursunuz ف ر ي
12 عَلَى karşı
13 اللَّهِ Allah’a
14 الْكَذِبَ yalan ك ذ ب
15 إِنَّ şüphesiz
16 الَّذِينَ kimseler
17 يَفْتَرُونَ uyduran(lar) ف ر ي
18 عَلَى karşı
19 اللَّهِ Allah’a
20 الْكَذِبَ yalan ك ذ ب
21 لَا
22 يُفْلِحُونَ iflah olmazlar ف ل ح
 
İçinde bulundukları bolluk ve güvenlik ortamını kendisine borçlu oldukları Allah’a karşı nankörlük eden, üstelik yaptıklarının yanlışlığını göstermeye çalışan Allah elçisini de yalancılıkla suçlayan şehir halkının bu yüzden uğradığı açlığı, korkuyu ve başlarına gelecek büyük azabı bir uyarı örneği olarak hatırlatan âyetlerin ardından Allah’a hakkıyla kulluk eden kimselerin, O’nun verdiği nimetlerden yararlanırken kendisine şükretmeleri gerektiği bildirilmekte; sonra da bazı haram yiyecekler sıralanmaktadır (bu haramlar konusunda bilgi için bk. Bakara 2/173). Allah kuluna gereksiz ve faydasız yere zorluk çıkarmaz; hatta kul zorda kalırsa, kural olarak yasakladığı bazı şeylere geçici olarak izin de verir. Önemli olan, Allah tarafından konmuş olan hükümlere saygı duymamızı, nimetlerinden ötürü O’na minnettar olmamızı sağlayan, bizi haksızlık ve aşırılığa sapmaktan koruyan bir dindarlık duyarlılığına sahip olmaktır. Buna karşılık, Allah’ın hükümlerini önemsemeyip de haram ve helâl konusunu hafife alarak, aslında kendi keyfî arzularıyla uluorta hükümler koyup bunları Allah’ın hükümleriymiş gibi göstermeye kalkışmak, “az bir faydalanma”yani önemsiz dünya menfaatleri uğruna “Allah üzerine yalan uydurmak”, insanı ebedî kurtuluştan mahrum bırakacak ve “elemli bir azab”a götürecek ölçüde ağır bir suçtur.
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 448-449 
 

وَلَا تَقُولُوا لِمَا تَصِفُ اَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هٰذَا حَلَالٌ وَهٰذَا حَرَامٌ لِتَفْتَرُوا عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَۜ 

 

Fiil cümlesidir. وَ  istînâfiyyedir. لَا  nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır.

تَقُولُوا  fiili  ن ’un hazfıyla meczum muzaridir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

مَٓا  ve masdar-ı müevvel,  لِ  harf-i ceriyle birlikte  تَقُولُوا  fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası  تَصِفُ اَلْسِنَتُكُمُ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.

تَصِفُ  merfû muzari fiildir.  اَلْسِنَتُكُمُ  fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  كُمُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  الْكَذِبَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

Mekulü’l-kavli  هٰذَا حَلَالٌ ’dur.  تَقُولُوا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

İsm-i işaret  هٰذَا  mübteda olarak mahallen merfûdur.   حَلَالٌ  haber olup lafzen merfûdur. 

هٰذَا حَرَامٌ  cümlesi atıf harfi وَ ’la mekulü’l-kavle matuftur. müteallıktır.

لِ  harfi,  تَفْتَرُوا  fiilini gizli  اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir.

تَفْتَرُوا  fiili  نَ ’un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

اَنْ  harfi 6 yerde gizli olarak gelebilir: 1) Harf-i cer olan (حَتّٰٓى)’dan sonra, 2) Atıf olan اَوْ ’den sonra, 3) Lam-ı cuhûddan sonra, 4) Lam-ı ta’lilden (sebep bildiren لِ) sonra, 5) Vav-ı maiyye (وَ)’ den sonra, 6) Sebep fe (فَ)’sinden sonra. Burada harf-i cerden sonra geldiği için gizlenmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

عَلَى اللّٰهِ  car mecruru  تَفْتَرُوا  fiiline müteallıktır.  الْكَذِبَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.


اِنَّ الَّذ۪ينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَۜ

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. 

الَّذ۪ينَ  cemi müzekker has ism-i mevsûl,  اِنَّ ’nin ismi olup mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  يَفْتَرُونَ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.

يَفْتَرُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

عَلَى اللّٰهِ  car mecruru   يَفْتَرُونَ  fiiline müteallıktır.  الْكَذِبَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

لَا يُفْلِحُونَ  cümlesi  اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  يُفْلِحُونَ  kelimesi  ن ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’i fail olarak mahallen merfûdur.

يَفْتَرُونَ  fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İftial babındandır. Sülâsîsi  فري ’dir. İftial  babı fiille mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek anlamları katar.
 

وَلَا تَقُولُوا لِمَا تَصِفُ اَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هٰذَا حَلَالٌ وَهٰذَا حَرَامٌ لِتَفْتَرُوا عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَۜ 

 

 

وَ  istînâfiyyedir. Cümle nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Mecrur mahaldeki masdar harfi  مَا  harf-i cerle birlikte  لَا تَقُولُوا  fiiline müteallıktır. Masdar tevilindeki sılası olan  تَصِفُ اَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ , mazi fiil sıygasında gelerek sebata, temekkün ve istikrara işaret etmiştir. 

لَا تَقُولُوا  fiilinin mekulü’l-kavli olan  هٰذَا حَلَالٌ cümlesi isim cümlesi formunda gelerek sübut ifade etmiştir. Müsnedün ileyhin işaret ismiyle gelmesi, işaret edileni belirlemek içindir.

Sebep bildiren harf-i cer  لِ ’nin gizli  أنْ ’le masdar yaptığı  تَفْتَرُوا عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ  cümlesi,  müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Masdar-ı müevvel, mecrur mahalde önceki masdar-ı müevvelden bedeldir. Bedel, ıtnâb babındandır.

الْكَذِبَ ’nin mansub olması  لَا تَقُولُوا  iledir,  هٰذَا حَلَالٌ وَهٰذَا حَرَامٌ  da ondan bedeldir ya da  قول kelimesi gizlenerek  تَصِفُ ’ya mütealliktir. Yani  وَلَا تَقُولُواالْكَذِبَۜ لِمَا تَصِفُ اَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هٰذَا حَلَالٌ وَهٰذَا حَرَامٌ  demektir. Ya da  لَا تَقُولُوا ’nun mef'ûlüdür.  الْكَذِبَ  de  تَصِفُ  ile mansubdur. Dillerini yalanla nitelemek konuşmalarının yalan olduğunu mübalağa etmek içindir. Sanki gerçek yalan meçhul idi de dilleri onu bu sözleriyle niteledi ve tanıttı. Bunun içindir ki bu tabir fasih kelam sayılmıştır. (Beyzâvî)

مَا 'nın ism-i mevsûl olması durumunda gerekli olan aid zamiri, karîne kâim olduğu için hazf edilmiştir. Bu; beliğ ve fasih bir kelamdır. (Fahreddin er-Râzî)

Ayette, yalan vasıflar uydurmanın ne denli kötü olduğu  الْكَذِبَۜ  kelimesinin üç defa tekrarıyla vurgulanmıştır.

حَلَالٌ  ile  حَرَامٌ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

هٰذَا حَلَالٌ  cümlesiyle,  هٰذَا حَرَامٌ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.

لِتَفْتَرُوا عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ  ibaresinde, iftira yalan demek olduğu için  الْكَذِبَۜ  kelimesinin tekrar ifade edilmesi, mübalağa için yapılan ıtnâb sanatıdır.

الْكَذِبَ - لِتَفْتَرُوا  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.


اِنَّ الَّذ۪ينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَۜ

 

Cümle ta’lîliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. 

اِنَّ  ile  tekid edilmiş isim cümlesi olup faide-i haber inkârî kelamdır. Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle gelmesi, bahsin önemini vurgulamak ve gelen habere dikkat çekmek içindir. Has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ’nin sılası olan  يَفْتَرُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ , müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

اِنَّ ’nin haberi olan  لَا يُفْلِحُونَۜ , menfi muzari fiil cümlesi formunda gelerek hükmü takviye, hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. 

فْلِحُ , maksat ve gayeye vasıl olmak demektir. Buna göre  لَا يُفْلِحُونَ  tabirinin manası, “O kimse sa’y u gayretinde başarıya ulaşamaz; gayesinde başarıya ulaşamaz. Aksine onun eli boşa çıkar ve hüsrana uğrar.” şeklindedir. (Fahreddin er-Râzî)

لِتَفْتَرُوا - يَفْتَرُونَ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

اللّٰهِ  - الْكَذِبَۜ - هٰذَا  kelimelerinin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Son cümlede, Allah'a iftira edenlerin kurtuluşu olmayacağı kesin bir dille ifade edilmiştir.  اِنَّ  ile tekid, müsnedin muzari fiil olarak gelmesiyle hükmün  takviye edilmesi, teceddüt ve istimrar ifade edişi, felah bulmayacaklarının işaretleridir.