وَلَا تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً اِلٰى عُنُقِكَ وَلَا تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُوماً مَحْسُوراً
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَلَا | ve asla |
|
2 | تَجْعَلْ | yapma |
|
3 | يَدَكَ | el(ler)ini |
|
4 | مَغْلُولَةً | bağlanmış |
|
5 | إِلَىٰ |
|
|
6 | عُنُقِكَ | boynuna |
|
7 | وَلَا | ve |
|
8 | تَبْسُطْهَا | açma |
|
9 | كُلَّ | tamamen |
|
10 | الْبَسْطِ | açarak |
|
11 | فَتَقْعُدَ | sonra kalırsın |
|
12 | مَلُومًا | kınanmış |
|
13 | مَحْسُورًا | hasret içinde |
|
وَلَا تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً اِلٰى عُنُقِكَ وَلَا تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُوماً مَحْسُوراً
وَ istînâfiyyedir. لَا nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır. تَجْعَلْ meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir.
Değiştirme manasına gelen جَعَلَ kelimesi 3 şekilde gelir:
1. Bir şeyden başka bir şey meydana getirmek
2. Bir halden başka bir hale geçmek
3. Bir şeyle başka bir şeye hükmetmek.
Bu ayette “bir halden başka bir hale geçmek” manasında kullanılmıştır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَدَكَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir ك muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
مَغْلُولَةً ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. اِلٰى عُنُقِكَ car mecruru مَغْلُولَةً ’e müteallıktır. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
تَبْسُطْهَا meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir. Muttasıl zamir هَا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
كُلَّ onu tefsir eden mahzuf fiilin mef’ûlun mutlakı olup fetha ile mansubdur. الْبَسْطِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
فَ sebebiyyedir. Muzariyi gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren harftir.
Fâ-i sebebiyyeden önce nefy, talep bulunması gerekir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, önce geçen mukadder masdara matuf olarak mahallen merfûdur. Takdiri, لا يكن منك غلّ ليدك أو بسط فقعود في الملام والحسرة (Elinizin zincirlenmesine veya açılmasına izin vermeyin ki bu yüzden hasret ve keder içinde kalmayın.) şeklindedir.
تَقْعُدَ mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri انت ’dir. مَلُوماً hal olup fetha ile mansubdur. مَحْسُوراً hal olup fetha ile mansubdur.
Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l-hal marife olur. Hal mansubtur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde, iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l-hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hal’i sahibu’l-hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazfedilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır:
1. Müfred olan hal (Müştak veya camid),
2. Cümle olan hal (İsim veya fiil),
3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim) (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَلَا تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً اِلٰى عُنُقِكَ وَلَا تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُوماً مَحْسُوراً
وَ istînâfiyyedir. Cümle nehiy üslubunda talebî inşaî isnaddır. Aynı üslupta gelerek makabline atfedilen cümlenin atıf sebebi tezattır.
Sebep bildiren masdar harfi فَ ’nin dahil olduğu وَلَا تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ cümlesi, masdar tevilinde önceki kelamdan hasıl olan masdara matuftur.
مَحْسُوراً ve مَلُوماً ardarda gelmiş iki haldir. Hal failin veya mef’ûlün durumunu açıklamak için gelen ıtnâb sanatıdır.
Ayette fiillerin muzari sıygada gelmesi teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir.
Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
مَغْلُولَةً - الْبَسْطِ kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.
وَلَا تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً اِلٰى عُنُقِكَ cümlesi ile وَلَا تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُوماً مَحْسُوراً cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.
الْبَسْطِ - تَبْسُطْهَا kelimelerinde cinas-ı iştikak ve reddü'l-acüz ale's-sadr vardır.
مَلُوماً - مَحْسُوراً ve يَدَكَ - عُنُقِكَ kelime grupları arasında mürâât-ı nazîr vardır.
Zuhaylî’nin beyanına göre ayet-i kerîmede istiâre-i temsîliyye vardır.
وَلَا تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً اِلٰى عُنُقِكَ ifadesinde elini vermekten alıkoyan yani infak etmeyen kimse, elini boynuna bağlayan dolayısıyla elini uzatamayan kimseyle temsil edilmiştir.
وَلَا تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ kısmında ise israf, bir şey tutamayacak şekilde eli açmaya teşbih edilmiştir. (Zemahşerî)
Allah Teâlâ infakı emrettikten sonra bu ayette de cimriliği yermek ve israfı yasaklamak suretiyle infakın adabını ve geçim için iktisatlı olmayı emretmektedir. Yani: ‘’Kendine ve ailene karşı akrabalık bağlarını koru ve diğer hayırlı işlerde cimri olma. Aynı şekilde aşırıya kaçarak takatinden fazla ve elinde bir şey kalmayacak şekilde çokça infak etme!’’ Özetle infakın esasları, yaşayışta iktisat, infakta da cimrilik ve savurganlık arasında orta yolu aşmamaktır. Cimrilik aşırı eli sıkılık, savurganlık ise aşırı harcamadır. Her ikisi de yerilmiştir. İşlerin hayırlısı orta yollu olanıdır.
Ayette eli boynuna bağlamak cimrilikten kinâye, eli tamamen açmak da israf ve savurganlıktan kinâye olup Allah Teâlâ cimrilik ve israfı/savurganlığı yasaklamıştır. Bu ifadeler ayrıca pintilik ve israfı men etme hususunda birer temsildir. (Sinan Yıldız, Vehbe Ez-Zuhaylî’nin Et-Tefsîru’l Münîr Adlı Tefsirinde Belâgat İlmi Uygulamaları)
Burada cimrilik ile ilgili olan مَلُومًا [kınanma] ve israf ile ilgili olan مَحْسُورًا [hasret içinde kalma] tertibe göre gelmiştir. Bu ifadede leff-i neşr-i müretteb sanatı vardır. (Dr. Mustafa Aydın Arap Dili Belâgatında Bedî‘ İlmi Ve Sanatları)
Araplarda tebzir, malıyla övünmek ve böbürlenmek için infak vardı. İslam dini infakla israftan uzak durarak, iktisaden infakı getirdi.
Arapçada مَحْسُورًا kelimesi yorgun, yoluna devam edemeyecek halde olan deveye denir. Böylece savurganlığın sonunda halsiz, mecalsiz ve başkasına muhtaç hale gelinmemesi öğütlenmektedir. Yine كُلَّ الْبَسْطِ ifadesinin “Lam-ı tarif”li gelmesi elini tamamen açmasının israftan kinaye olduğunu anlatır. (Dr. Hamza Yıldırım, Belâgat Yönünden İsra Suresindeki Ahlâk Muhtevalı Ayetlerin Kur'an İrşadındaki Etkisi)
“Kınanmış” olması, malını tamamen zayi etmesinden ve çoluk çocuğunu sıkıntı ve darlığa düşürmesinden dolayı hem kendisinin hem de arkadaşlarının onu kınaması demektir. (Fahreddin er-Râzî)
Cimriliğin kötülüğü baştan bilindiği için, buna göre anlatımda en çirkin şekilde tasvir edilmiştir.
İsrafın gailesi ise sonradan ortaya çıktığından, onun çirkinliği de ondan sonra “yerinir, mallarının hasretini çekersin” ifadesiyle anlatılmıştır. (Ebüssuûd)