İsrâ Sûresi 83. Ayet

وَاِذَٓا اَنْعَمْنَا عَلَى الْاِنْسَانِ اَعْرَضَ وَنَاٰ بِجَانِبِه۪ۚ وَاِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ كَانَ يَؤُ۫ساً  ...

İnsana nimet verdiğimizde yüz çevirip yan çizer. Kendisine şer dokununca da umutsuzluğa düşer.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَإِذَا ne zaman
2 أَنْعَمْنَا ni’met versek ن ع م
3 عَلَى
4 الْإِنْسَانِ insana ا ن س
5 أَعْرَضَ yüz çevirip ع ر ض
6 وَنَأَىٰ döner ن ا ي
7 بِجَانِبِهِ yanını ج ن ب
8 وَإِذَا ve ne zaman ki
9 مَسَّهُ ona dokunsa م س س
10 الشَّرُّ bir zarar ش ر ر
11 كَانَ ك و ن
12 يَئُوسًا umutsuzluğa düşer ي ا س
 

İngilizce bilenler için:

Nouman Ali Khan - Insights on Surah Al Isra (Ayah 83-85)

https://www.youtube.com/watch?v=D7uPjx3Wnyc

“İnsan”dan maksat, bütün insanlar olmayıp önceki âyette “zalimler” diye tanımlanan inkârcılardır. Bunlar nimetlere mazhar olduklarında “yüz çevirip yan çizerler” yani nimetin asıl sahibi olarak Allah’ı bilip O’na şükretmezler, nankörlüklerine devam ederler; belâ ve musibete uğradıklarında da elem ve kedere boğulurlar. Halbuki Kur’an’ın şifa ve rahmet kaynağı olan eğitimine göre Allah nimetler verdiğinde insanın sözü ve eylemleriyle O’na şükretmesi, sıkıntı ve belâya uğradığında da sabredip kurtuluş için Cenâb-ı Hakk’a dua ve niyazda bulunarak yardımını istemesi gerekir, kulluğun gereği budur. Bu tutum, yalnız dinî bakımdan değil, psikolojik ve moral bakımından da önemlidir, insan fıtratının bir ihtiyacıdır.

 
 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 516
 

وَاِذَٓا اَنْعَمْنَا عَلَى الْاِنْسَانِ اَعْرَضَ وَنَاٰ بِجَانِبِه۪ۚ وَاِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ كَانَ يَؤُ۫ساً

 

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

اِذَٓا  zaman zarfı,  اَنْعَمْنَا  fiiline müteallıktır.  اِذَا  şart manası taşıyan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.

(إِذَا): Cümleye muzâf olan zarflardandır. Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir. 

(إِذَا)’dan sonraki şart cümlesinin, fiili, mazi veya muzari manalı olur. Cevabı ise umumiyetle muzari olur, mazi de olsa muzari manası verilir: 

a. (إِذَا)  fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.

b. (إِذَا)’nın cevap cümlesi, iki muzâri fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzari, emir, istikbal, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına (ف)’nın gelip gelmeme durumu, iki muzari fiili cezm edenlerle aynıdır. (Bkz. Meczum Muzariler, Cümle Kuruluşu, s. 114, 118)

c. Sükun üzere mebnidir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

اَنْعَمْنَا  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

اَنْعَمْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. عَلَى الْاِنْسَانِ  car mecruru  اَنْعَمْنَا  fiiline müteallıktır.

فَ  karinesi olmadan gelen  اَعْرَضَ  cümlesi şartın cevabıdır.

اَعْرَضَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir.

وَ  atıf harfidir.  نَاٰ  elif üzere mukadder fetha ile mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.  بِجَانِبِه۪  car mecruru  نَاٰ  fiiline müteallıktır. 

وَ  atıf harfidir.  اِذَا  şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır.  إِذَا  şart harfi vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir. 

مَسَّهُ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

مَسَّهُ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. الشَّرُّ  fail olup lafzen merfûdur.  

كَانَ يَؤُ۫ساً  cümlesi ikinci şartın cevabıdır.  كَانَ  nakıs mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.

كَانَ ’nin ismi, müstetir olup takdiri  هُو ’dir.  يَؤُ۫ساً  kelimesi  كَانَ ’nin haberi olup fetha ile mansubdur.

اَنْعَمْنَا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. 

İf’al babındadır. Sülâsîsi  نعم ’dir.

اَعْرَضَ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. 

İf’al babındadır. Sülâsîsi  عرض ’dir. 

İf’al babı fiille, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.

جَانِبِه۪  kelimesi sülâsî mücerred olan  جنب  fiilinin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَاِذَٓا اَنْعَمْنَا عَلَى الْاِنْسَانِ اَعْرَضَ وَنَاٰ بِجَانِبِه۪ۚ 

 

وَ  atıftır. Cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Muzâfun ileyh olan  اَنْعَمْنَا عَلَى الْاِنْسَانِ اَعْرَضَ  şart cümlesi, mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Aynı zamanda zaman zarfı  اِذَٓا ’nın müteallakı olan cevap cümlesi  اَعْرَضَ, mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Aynı üsluptaki  وَنَاٰ بِجَانِبِه۪ۚ  cümlesi, cevap cümlesine matuftur. Aralarında hükümde ortaklık mevcuttur.

Şart ve cevap cümlelerinden meydana gelen terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih Samerrâî Tefsir, c. 2, s. 88)

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 107)

اَعْرَضَ - نَاٰ  fiilleri arasında mürâât-ı nazîr vardır.

İnsandaki  ال  takısı cins içindir. (Âşûr)

وَنَاٰ بِجَانِبِه۪ۚ  ifadesi, bir şeyden ya da kişiden kararlılıkla yüz çevirmek demektir. Bir şeyden nefret etmek/hoşlanmamak, ondan yüzünü/yönünü çevirmektir.  وَنَاٰ بِجَانِبِه۪ۚ  ifadesi, omuz silkerek bir şeye sırtını dönmek demektir. Kişi bu hareketiyle böbürlenmeyi amaçlar, zira bu hareket, böbürlenenlerin yaptıklarındandır. (Keşşâf II. 645, Kur'an’daki Deyimler ve Zemahşeri’nin Keşşâf’ı)


 وَاِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ كَانَ يَؤُ۫ساً

 

Ayetteki ikinci şart cümlesi öncekine matuftur. Atıf sebebi, cümleler arasında manen ve lafzen mevcut olan ittifaktır. Muzâfun ileyh olan  مَسَّهُ الشَّرُّ  şart cümlesi, mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Aynı zamanda zaman zarfı  اِذَٓا’nın müteallakı olan cevap cümlesi  كَانَ يَؤُ۫ساً, nakıs fiil  كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesidir.

كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan s. 124)

Şart ve cevap cümlelerinden meydana gelen terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih Samerrâî Tefsir, c. 2, s. 88)

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 107)

مَسَّ  fiilinin الشَّرُّ ’ya isnadı mecaz-ı aklîdir.

اَنْعَمْنَا - الشَّرُّ  kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatları vardır.

اِذَٓا اَنْعَمْنَا عَلَى الْاِنْسَانِ  [İnsana lütfettiğimiz zaman] - اِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ (Ona kötülük dokunduğu zaman) ifadelerinde Allah’a karşı edepli olmayı öğretmek için hayır Allah’a, kötülük başkasına isnad edilmiştir. (Safvetu’t Tefasir)