قُلْ كُلٌّ يَعْمَلُ عَلٰى شَاكِلَتِه۪ۜ فَرَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَنْ هُوَ اَهْدٰى سَب۪يلاً۟
Şekele شكل : Biçim ve şekil benzerliğine مُشاكَلَة denirken cinsiyetteki benzerlik نِدٌّ , keyfiyet/nitelik benzerliği ise شَبَه olarak adlandırılır. أشْكَلَة insanı bağlayan ihtiyaçtır ve istiare yoluyla bir işin müşkil olması hakkında da kullanılır. (Müfredat)
Kuran’ı Kerim’de iki farklı isim olarak sadece 2 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri şekil, eşkal, müşkül, müşkilat, işkil, teşkil, teşkilat, teşekkül ve müteşekkildir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
قُلْ كُلٌّ يَعْمَلُ عَلٰى شَاكِلَتِه۪ۜ
Fiil cümlesidir. قُلْ sükun üzere mebni emir fiildir. Fail ise müstetir olup takdiri أنت’dir.
Mekulü’l-kavli كُلٌّ يَعْمَلُ ’dur. قُلْ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
كُلٌّ mübteda olup lafzen merfûdur.
يَعْمَلُ fiili, haber olarak mahallen merfûdur. يَعْمَلُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
عَلٰى شَاكِلَتِه۪ car mecruru يَعْمَلُ filine müteallıktır. Muttasıl zamir ه۪ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
فَرَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَنْ هُوَ اَهْدٰى سَب۪يلاً۟
فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
رَبُّكُمْ mübteda olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. اَعْلَمُ haber olup lafzen merfûdur.
مَنْ müşterek ism-i mevsûl, بِ harf-i ceriyle birlikte اَعْلَمُ ’ye mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası هُوَ اَهْدٰى ’dır. Îrabdan mahalli yoktur.
Munfasıl zamir هُوَ mübteda olarak mahallen merfûdur. اَهْدٰى haber olup elif üzere mukadder damme ile merfûdur.
سَب۪يلاً temyiz olup fetha ile mansubdur.
Temyiz; kendisinden önce geçen müphem (manası açık olmayan) bir ismin manasına açıklık getiren camid, nekre bir isimdir. Yani; çeşitli manalar kastedilmeye elverişli önceki isim veya cümleden asıl maksadın ne olduğunu açıklamak üzere zikredilen camid (türememiş), mansub ve nekre isme temyiz denir. Temyizin manasını açıkladığı önceki isme veya cümleye de mümeyyez denir. Temyiz harf-i cerli ve izafetle gelmediği müddetçe mansubdur. Mümeyyezin îrabı ise cümledeki yerine göredir. Temyiz Türkçeye “bakımından, …yönünden” şeklinde tercüme edilebilir. Temyizi bulmak için “ne bakımdan, hangi açıdan” soruları sorulur.
Temyiz ikiye ayrılır:
1. Melfûz mümeyyez: Söylenmiş, cümlede görülen mümeyyez.
2. Melhûz mümeyyez: Düşünülen, cümlede açık olarak görülmeyen mümeyyez.
(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قُلْ كُلٌّ يَعْمَلُ عَلٰى شَاكِلَتِه۪ۜ فَرَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَنْ هُوَ اَهْدٰى سَب۪يلاً۟
İstînâfiyye olan ayet, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. قُلْ fiilinin mekulü’l-kavli, sübut ifade eden isim cümlesi كُلٌّ يَعْمَلُ عَلٰى شَاكِلَتِه۪ۜ, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
كُلٌّ mübteda, muzari fiil cümlesi olan يَعْمَلُ عَلٰى شَاكِلَتِه۪ۜ haberdir. Müsnedin muzari fiil sıygasıyla gelmesi hükmü takviye, hudûs, teceddüt, tecessüm ve istimrar ifade etmiştir.
Muzari fiilin tecessüm özelliği sayesinde muhayyile harekete geçer ve konuyu anlamak kolaylaşır.
Nekre gelen كُلٌّ, umum ifade edilmiştir. Muzâf olarak tevil edilir. Tenvin, muzâfun ileyhten ivazdır. Yani كلّ امرئ (her kişi) demektir.
Ayette, mütekellim Allah Teâlâ, muhatap Hz. Peygamberdir.
Ayetin ikinci cümlesi olan فَرَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَنْ هُوَ اَهْدٰى سَب۪يلاً۟, mekulü’l-kavle ف atıf harfiyle atfedilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesidir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müsnedün ileyh, veciz ifade kastına binaen izafetle marife olmuştur. رَبُّكُمْ izafetinde, muzâfun ileyh olan كُمْ zamiri sebebiyle muhataplar şeref kazanmıştır.
İsm-i tafdil kalıbında gelerek mübalağa ifade eden اَعْلَمُ, müsneddir.
Müşterek ismi mevsûl مَنْ, mecrur mahalde harf-i cerle birlikte اَعْلَمُ ’ya müteallıktır. Sılası olan هُوَ اَهْدٰى sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
سَب۪يلاً۟, temyizdir.
يَعْمَلُ - اَعْلَمُ kelimeleri arasında iştikak cinası vardır.
اَهْدٰى - سَب۪يلاً۟ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Bütün insanların kastedildiği كُمْ zamirinin Rabb ismine izafeti, hak yolunda olsun olmasın bütün insanların, korunup gözetildiğini, ihtiyaçlarının giderildiğini, maişetlerinin karşılandığını işaret ediyor olabilir.
شاكلة الانسان ifadesinde istiare vardır. Çünkü burada شاكلة ile kastedilmeye en uygun olan anlam, -Allahu a’lem- “insanın ahlâkıyla uyuşan, tabiatına uygun düşen yol” dur ki bu, tali yol demek olan شاكلة ’den türetilmiştir. Bunun çoğulu olan شواكل, ana yoldan doğan tali yollar demektir. Burada sanki dünya ana yola benzetilmiş, oradaki insanların âdetleri, yaratılıştan getirdikleri tabiatları, hepsinin kendisine dönüp çıktığı o ana yoldan ayrılmış tali yollara benzetilmiş oluyor. (Şerîf er-Radî, Kur'an Mecazları)
كُلٌّ يَعْمَلُ عَلٰى شَاكِلَتِه۪ ifadesi kişinin, hidayet ve dalalet hususundaki durumunu belirleyen kendine has yol ve yöntemi demektir. Bu ifade طريك ذو شواكل (tali yollara ayrılan yol) (meseline) dayanır. (Keşşâf II. 645, Kur'an’daki Deyimler ve Zemahşerî’nin Keşşâf’ı)
شَاكِلَتِه۪ kelimesi tabiat, âdet, din, ahlak, niyet, mizaç ve yaratılış, birbirine benzeyen yollar gibi değişik fakat birbirine yakın manalarla tefsir edilmiş ise de en kapsamlı manası sonuncusudur. Yani herkes kendi durum ve mizacına uygun olan yolda hareket eder. Başka bir ifade ile özel hislerine göre iş yapar. (Elmalılı Hamdi Yazır)