وَيَسْـَٔلُونَكَ عَنِ الرُّوحِۜ قُلِ الرُّوحُ مِنْ اَمْرِ رَبّ۪ي وَمَٓا اُو۫ت۪يتُمْ مِنَ الْعِلْمِ اِلَّا قَل۪يلاً
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَيَسْأَلُونَكَ | ve sana sorarlar |
|
2 | عَنِ | -tan |
|
3 | الرُّوحِ | ruh- |
|
4 | قُلِ | de ki |
|
5 | الرُّوحُ | Ruh |
|
6 | مِنْ |
|
|
7 | أَمْرِ | emrindendir |
|
8 | رَبِّي | Rabbimin |
|
9 | وَمَا | ve |
|
10 | أُوتِيتُمْ | size verilmemiştir |
|
11 | مِنَ | -den |
|
12 | الْعِلْمِ | ilim- |
|
13 | إِلَّا | dışında |
|
14 | قَلِيلًا | pek az bir şey |
|
وَيَسْـَٔلُونَكَ عَنِ الرُّوحِۜ
Fiil cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. يَسْـَٔلُونَكَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. Muttasıl zamir كَ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
عَنِ الرُّوحِ car mecruru يَسْـَٔلُونَكَ fiiline müteallıktır.
قُلِ الرُّوحُ مِنْ اَمْرِ رَبّ۪ي وَمَٓا اُو۫ت۪يتُمْ مِنَ الْعِلْمِ اِلَّا قَل۪يلاً
Fiil cümlesidir. قُلْ sükun üzere mebni emir fiildir. Fail ise müstetir olup takdiri أنت’dir. Mekulü’l-kavli الرُّوحُ مِنْ اَمْرِ رَبّ۪ي ’dir. قُلِ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. الرُّوحُ mübteda olup lafzen merfûdur.
مِنْ اَمْرِ car mecruru mahzuf habere müteallıktır. رَبّ۪ي muzâfun ileyh olup mukadder kesra ile mecrurdur. Mütekellim zamiri ی muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَ istînâfiyyedir. ما nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. اُو۫ت۪يتُمْ sükun üzere mebni, meçhul mazi fiildir. Muttasıl zamir تُمْ naib-i fail olarak mahallen merfûdur.
مِنَ الْعِلْمِ car mecruru اُو۫ت۪يتُمْ fiiline müteallıktır.
اِلَّا hasr edatıdır. قَل۪يلاً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
اُو۫ت۪يتُمْ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.
İf’al babındadır. Sülâsîsi أتي ’dir.
İf’al babı fiille, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.
وَيَسْـَٔلُونَكَ عَنِ الرُّوحِۜ
وَ istînâfiyyedir. Ayette mütekellim Allah Teâlâ, muhatap Hz. Peygamberdir.
Ayetin ilk cümlesi müspet muzari fiil sıygasında, lâzım-ı faide-i haber, ibtidaî kelamdır.
Cümle muzari fiil sıygasında gelerek teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir.
قُلِ الرُّوحُ مِنْ اَمْرِ رَبّ۪ي
Beyani istinaf olarak fasılla gelen cümlede fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. قُلْ fiilinin mekulü’l-kavli, الرُّوحُ مِنْ اَمْرِ رَبّ۪ي şeklinde sübut ifade eden isim cümlesi olup faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Car mecrur olan مِنْ اَمْرِ رَبّ۪ي, mahzuf habere müteallıktır. Haberin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.
اَمْرِ رَبّ۪ي izafetinde Rabb ismine muzâfun ileyh olan mütekellim zamiri dolayısıyla Hz. Peygamber, yine Rabb ismine muzâf olması sebebiyle اَمْرِ, şan ve şeref kazanmıştır.
Tefsircilerin bir çoğu مِنْ ’in beyaniye veya bazısı, bir kısmı manasına teb'iziye, emrin (işin) Rabbe izafetinin (Rabb ile tamlama halinde bulunması) de bilginin tahsis edilmesi manasına olmak üzere şöyle tefsir etmişlerdir: “Ruh, ancak Rabbimin bileceği iştendir, ruhun hakikatı öyle şeylerdendir ki onunla ilgili bilgiyi Allah Teâlâ kendine tahsis etmiştir.” (Elmalılı Hamdi Yazır)
وَمَٓا اُو۫ت۪يتُمْ مِنَ الْعِلْمِ اِلَّا قَل۪يلاً
وَ istînâfiyye, مَٓا nafiyedir. Menfi mazi fiil sıygasındaki son cümle, faide-i haber inkârî kelamdır. Cümle ما nefy harfi ve إلا hasr edatıyla oluşan kasr üslubu ile tekid edilmiştir. Kasr; fiille mef’ûl arasında, kasr-ı mevsuf ale’s-sıfattır.
Kasr sayesinde, ruh hakkında az bir bilgi dışında hiç bir bilginin verilmediği vurgulu olarak ifade edilmiştir.
سأل fiili عَنِ harf-i ceriyle kullanıldığında sormak manasına gelir. Tazmindir.
الرُّوحُ kelimesinin ayette tekrarının sebebi, konunun ruh olması hasebiyle dikkatlere sunup önemine işaret etmek olabilir. Bu tekrarda ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Bu ayette de müsnedün ileyh olan الرُّوحِۜ kelimesinin zikri; cümlenin manasını nefiste yerleştirir, rükunlarını kalpte toplar. İlaveten cümlede musiki açıdan bir ahenk oluşturur ki; hazf edildiğinde bu ahengin kaybolduğu görülür. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)