قَالَ اَلَمْ اَقُلْ لَكَ اِنَّكَ لَنْ تَسْتَط۪يعَ مَعِيَ صَبْراً
قَالَ اَلَمْ اَقُلْ لَكَ اِنَّكَ لَنْ تَسْتَط۪يعَ مَعِيَ صَبْراً
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir.
Mekulü’l-kavli, اَلَمْ اَقُلْ ’dir. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
Hemze istifham harfidir. لَمْ muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir.
اَقُلْ meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنا ’dir.
Mekulü’l-kavli, اِنَّكَ لَنْ تَسْتَط۪يعَ ’dur. اَقُلْ fiilinin mef’ûlün bihi olarak fetha ile mansubdur.
اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. كَ muttasıl zamiri, اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.
لَنْ تَسْتَط۪يعَ fiili, اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
لَنْ muzariyi nasb ederek manasını olumsuz istikbale çeviren tekid harfidir. تَسْتَط۪يعَ mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir.
مَعِيَ mekân zarfı, failin mahzuf haline müteallıktır. Takdiri, كونك معي (Benimle beraber olman) şeklindedir.
صَبْراً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
تَسْتَط۪يعَ fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındadır. Sülâsîsi طوع ’dir.
Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.
قَالَ اَلَمْ اَقُلْ لَكَ اِنَّكَ لَنْ تَسْتَط۪يعَ مَعِيَ صَبْراً
Ayet beyanî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittsâldir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Faili Hz. Hızır olan قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli …اَلَمْ اَقُلْ لَكَ istifham üslubunda, talebî inşâî isnaddır. Hemze inkârî istifham hemzesidir. Cümle, soru anlamında değil, tevbih manasında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.
Mütekellimin, cevabını bildiği soruyu muhataba yöneltmesi, bedî’ sanatlardan tecâhül-i âriftir.
Ayette geçen “لَكَ -sana” ifadesi, kendisine yapılan uyarının artırılmış olduğunu bildirir. Çünkü o, ikinci defa ahdini bozmuştu. (Ruhu’l Beyan, Fahreddin-er Râzi - Ebüssuûd)
Ayet, 72. ayetin aynısıdır. Burada sadece car mecrur ilavesi vardır. Bu tekrarda tekrir, ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Böyle tekrarlanan lafızlar, kelamdaki cüzleri birbirine bağlar, aralarında bir ilişki kurar ve dokuyu bütünleştirir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri, Fussilet Suresi 44, s. 189)
اَلَمْ اَقُلْ fiilinin mekulü’l-kavli olan اِنَّكَ لَنْ تَسْتَط۪يعَ مَعِيَ صَبْراً ise اِنَّ ile tekid edilmiş isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.
اِنَّ ’nin haberi لَنْ ile tekid edilmiş menfi muzarı fiil sıygasında gelerek hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ, isim cümlesi ve isnadın tekrar etmesi sebebiyle üç katlı bir tekid ve yerine göre de tahsis ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir. (Elmalılı, Kadir Suresi 1)