Meryem Sûresi 95. Ayet

وَكُلُّهُمْ اٰت۪يهِ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ فَرْداً  ...

Onlar(ın her biri) kıyamet günü O’na tek başına gelecektir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَكُلُّهُمْ ve onların hepsi ك ل ل
2 اتِيهِ O’na gelecektir ا ت ي
3 يَوْمَ günü ي و م
4 الْقِيَامَةِ kıyamet ق و م
5 فَرْدًا tek başına ف ر د
 
Gökler, yer, bunların içinde bulunan melek, cin, insan vb. ne varsa hepsini Allah yaratmıştır; onlar tanrı değil Allah’ın kullarıdır; O’na itaat ve ibadet ederler (krş. İsrâ 17/44). Allah, onlardan ve kendisine çocuk yakıştıranlardan haberdardır, onların sayılarını ve yaptıklarını bilir. Kıyamet gününde herkes tek tek O’nun huzurunda toplanacak ve yaptıklarıyla başbaşa kalarak hesap vereceklerdir.
 
 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 620
 

وَكُلُّهُمْ اٰت۪يهِ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ فَرْداً

 

İsim cümlesidir. وَ  atıf harfidir.  كُلُّهُمْ  mübteda olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

اٰت۪يهِ  mübtedanın haberi olup  ى  üzere mukadder damme ile merfûdur. Muttasıl zamir  هِ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

يَوْمَ  zaman zarfı,  اٰت۪يهِ ’ye müteallıktır.  الْقِيٰمَةِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

فَرْداً  kelimesi  اٰت۪يهِ ’deki zamirin hali olup fetha ile mansubdur.

Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde  iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.

Hal sahibu’l-hale ya  و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 

1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 

2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 

3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim). (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  
 

وَكُلُّهُمْ اٰت۪يهِ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ فَرْداً

 

Cümle atıf harfi  وَ ’la önceki ayetteki kasemin cevabına atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

Mübteda ve haberden oluşmuş cümle, faide-i haber inkarî kelamdır. 

Mübteda olan  كُلُّهُمْ  ve haber olan  اٰت۪يهِ , veciz ifade yollarından olan izafet formunda gelmiştir.

Zaman zarfı  يَوْمَ ’nin müteallakı olan  اٰت۪ي ’nin ism-i fail vezninde gelmesi mübalağa ifade etmiştir. 

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

فَرْداً  kelimesi  اٰت۪ي ’deki zamirin halidir. Hal, cümlede failin, mef’ûlün veya her ikisinin durumunu bildirmek için kullanılan vasfı ifade eden tetmim ıtnâbı sanatıdır.

Hepsi O’na kıyamet gününde tek başına gelecektir. Yalnız olacaktır, yanında adamları ve yardımcıları olmayacaktır. Binaenaleyh bunlardan hiçbiri O’na benzemez ki onu evlat edinsin. O’na ortak olmaya münasip değildir. (Beyzâvî)